|
|
 |
Etimoloji
Net merkezi nüfusu 52.900'dür. Muğla'nın orijinal adı tartışmalıdır. Çeşitli kaynaklarda Muğla isminin Mogola, mabolla Mobella ya da Mobolia gibi kelimelerden geldiğine işaret edilmektedir.
Coğrafya
Türkiye'nin güneybatı ucunda yeralan Muğla, kuzeyinde Aydın, kuzeydoğusunda Denizli ve Burdur, doğusunda Antalya ile komşu, güneyinde Akdeniz ve batısında ise Ege Denizi ile çevrilidir.
Toplam uzunluğu 1100 km.yi biraz aşan deniz kıyıları ile Muğla ülkemizin en uzun sahil şeridine sahip ilidir. Muğla ilinde ayrıca iki büyük göl bulunmaktadır. Bunlar Milas ile Aydın ilinin Söke ilçesi sınırları dahiline yayılan Bafa Gölü ile Köyceğiz ilçesindeki Köyceğiz Gölü'dür. Önemli üç akarsuyu ise Çine Çayı (Yatağan'dan geçerken Yatağan Çayı) , Esen Çayı (Seki beldesinden geçerken Seki Çayı) ve Ortaca-Dalaman arasında yer alan ve bu iki ilçe arasında sınır olarak kabul edilen Dalaman Çayı'dır.
Ulaşım
İlin önemli limanları Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Güllük'tedir. Ayrıca ilde iki de havaalanı (Bodrum-Milas ve Dalaman) bulunmaktadır.Bunlardan biri de Muğla/milas havaalanıdır.
Endüstri
İlin Yatağan ilçesinde Yatağan Termik Santralı, Yeniköy'de Yeniköy Termik Santralı, Kemerköy'de Kemerköy Termik Santralı vardır. İlin maden yatakları zengindir. Bu sektörde Yatağan linyit rezervleri ve Fethiye krom yatakları ilk kalemde sayılabilir. Muğla ayrıca önemli bir mermercilik merkezidir. Bu enerji ve madencilik üretim tesisleri dışında sanayiye dönük büyük girişimler bulunmamaktadır. İlde çalıştırdığı personel sayısı 100'ü aşan sanayi tesisi yoktur. Ekonomi özellikle turizm ve tarıma dayalıdır.Yanlızca KILIÇ adındaki bir şirketin 100'den fazla çalışanı vardır.Yaşyer adındaki bir köyde fabrikalarından biri bulunmaktadır.KILIÇ adındaki tesisin balık,balık yemi,villalar,ve MUPİ adındaki bir tavuk şirketi vardır.
Tarım ve hayvancılık
Turizm
Dalaman, Fethiye, Marmaris, Datça ve Bodrum gibi tatil bölgeleri ile dünyaca tanınan Muğla, 2007 yılı Ocak-Eylül döneminde, 2006'nın aynı dönemine göre turist sayısını % 9 artarak 2 milyon 285 bin 258 kişi ağırlamıştır.
Tarih
Türk egemenliği öncesinde Muğla
Antik Karya bölgesinin en eski yerleşimlerinden biri olan Muğla, bilinen tarihi boyunca başlangıçta Anadolu'nun yerli halkı Karyalıların, ardından kısmen ve kısa dönemler halinde Mısır, Asur ve İskit işgallerinin, zamanla da özellikle kıyılarda Helen kolonizasyon hareketinin egemenliği altında kalmıştır. Önce Medler, daha sonra Persler Muğla'yı idareleri altında almışlar ve bölgeyi bir satrap aracılığıyla yönetmişlerdir. Büyük İskender'in ordularıyla gelişinde Muğla bölgesi bir Karya satrapı tarafından yönetilmekte idi. 'Karya' isminin bölgeye M.Ö. 3400 yıllarında gelen kavimlere önderlik etmiş 'Kar' isimli bir komutandan kaynaklandığına ilişkin tezler öne sürülmektedir. Bölge çağlar boyunca Karya olarak anılmış, ve kuzeyde Söke, Aydın, Nazilli üzerinden başlayıp güneyde Dalaman çayının denize döküldüğü yerde biten Karya bölgesi, kuzeyinde Lidyalılar ın, güneyinde Likyalılar ın ve Anadolu içlerinde de Frigyalılar ın hüküm sürdüğü bölgelere komşu olmuştur. kavimleri Karya bölgesine kıyılardan başlayan çok uzun bir süreçte nüfuz etmişlerdir. Knidos (Datça yarımadasının ucu) ve Halikarnas (Bodrum) ile başlayan Helen kolonizasyonu ile zamanla Daldala (Dalaman), Stratonikea (Yatağan Eskihisar), Nakrasa (Karakuyu), Akassos (Bozüyük) ve Fethiye çevresinde de Telmessos, Xantos (Kınık), Patara (Minare) ve Tlos (Eşen) kentleri kurulmuştur. M.Ö. 334 yılında Karya'ya gelen Büyük İskender, Perslerin çekilmesiyle ortaya çıkmış kardeşlerarası bir saltanat kavgasıyla karşılaştı. Kardeşlerden Ada ve abisi ve kocası Hidrieus ile Mausolus ve kızkardeşi ve karısı Artemisia, diğer kardeş olan Piksodaros'un isyanı ile karşı karşıyaydılar ve bu nedenle kuzeye Alinda'ya (Karpuzlu) çekilmişlerdi. Ada Alinda'nın anahtarlarını Büyük İskender'e göndererek kendisini annesi olarak kabul etmesini istedi. İskender de bu isteği kabul ederek Ada'yı Karya satraplığına getirdi. Ancak ertesi yıl İskender'in Likya'ya geçmesiyle Piksodaros ablası satrap Ada'yı öldürerek yerine geçti. İskender'in haznedarı Filotas'ı satraplığa ataması da asayişi sağlamadı ve İskender'in uzaklaşmasıyla bölge Bergama ve Roma egemenliğine kadar (yaklaşık iki yüzyıl) sürecek bir anarşi döneminin içine düştü. 395'de Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasıyla da Karya Bizans İmparatorluğu içinde kaldı. Muğla ili tarihi kalıntılar açısından son derece zengin olup, sınırları içinde 103 ören yeri bulunmaktadır.
Ünlü Muğla'lılar
-
-
-
İstanbullu bir Rum ailenin çocuğu olup, Muğla'da doğan uluslararası silah taciri Basil Zaharoff;
-
-
-
-
-
-
-
-
-
-
Dünyanın en büyük amatör yıldız gözlemcileri kuruluşu AAVSO'ya 30 yıl başkanlık yapan gökbilimci Bodrumlu Janet Akyüz Mattei;
-
KIRKPINAR BAŞ PEHLİVANI MEHMET GÜÇLÜ
-
ASKİ BAKANLARDAN NAHİT MENTEŞE
Muğla'nın, isimleri yöre ile özdeşleşmiş, fahri hemşehrileri:
-
-
Yatağan'ın Turgut beldesinde bir konak yaptırarak 2 yıl sürekli, 17 yıl aralıklarla burada kalan büyük Türk ressamı Osman Hamdi Bey;
-
-
Can Yücel: Mezarı son yıllarını geçirdiği Datça'da bulunmaktadır. Hayranları mezarını sık sık ziyaret ederek şarap şişesi bırakmaktadır.
-
12 Eylül askeri darbesinin lideri ve 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren: Emeklilik günlerini Marmaris Armutalan'da resim yaparak sürdürmektedir.
1-KAVAKLIDERE
Kavaklıdere, Muğla ilinin kuzeyinde yer alan ve Aydın iline sınırı olan bir ilçe
Deniz seviyesinden 850 m yüksekte yer alan Kavaklıdere Muğla il merkezine 52 km uzaklıktadır. %70'i ormanlarla kaplı ilçenin nüfusu 13.000'dir. Osmanlı Devleti zamanında nahiye olan Kavaklıdere 1990 yılında ilçe haline geldi. Kavaklıdere ilçesine bağlı 3 belde belediyesi, 8 köy bulunmaktadır. Halkın başlıca geçim kaynağı ormancılık, tarım, hayvancılık, mermercilik, halı ve el sanatları, bakırcılık, kalaycılık ve marangozluktur.
2- YATAĞAN
En önemli fabrikaYatağan Termik Santrali dir.Son yıllarda mermer fabrikaları da çoğalmıştır. Yatağan Termik santrali Yatağan halkı için önemli bir istihdam kaynağıdır. Türkiye elektirğinin de önemli bir kısmını üretmenktedir. Baca Gazı Kükürt Arıtma Tesisi ( BGKA ) nın resmi olarak devreye alınmasından sonra atmosfere zararlı gaz çıkışının tamamen önüne geçilmiştir.
Yatağan'da sanayileşmeye örnek mermer fabrikaları bulunur. Ayrıca bu fabrikalarda üretilen mermerler mermer sektöründe ün kazanmıştır. Mermer fabrikalarının akarsulara bıraktıkları mermer tozu akarsulardaki canlı hayatını olumsuz yönde etkilemektedir.
Tarihçesi
Yörenin ilk çağlardaki adı “Karya” daha sonraları da “Menteşe” anılır. Bölgeye ilk yerleşenler Lelekler ve Karlardır.
Tarihçi Heredot, Karyalılar İ.Ö. 5. yüzyılda Anadolu’da yaşadıklarını söylemektedir. İç Karya’nın zengin maden yatakları, ormanları, verimli toprakları, sahil şeridinin liman kurmaya ve ulaşıma müsait olması, Karya üzerinden saldırıları yoğunlaştırır. Persler, Lidya kralını esir alırlar. İ:Ö. 387’deki “Kral Barışı” ile tüm Anadolu tekrar Perslerin yönetimi altına girer. İ.Ö. 334 yılında Büyük İskender, önce Halikarnasosu, sonra Muğla’yı Perslerden geri alır.Yöremiz, 200 yıl Karya toprakları olarak kalır. Büyük İskender’in bölgeden çekilmesiyle Karya da karışık dönem başlar. Roma İmparatorluğu 395 yılında doğu ve batı Roma olmak üzere ikiye ayrılır. Karya, Doğu Roma sınırları içerisinde kalır. 800 yılına kadar süren Bizans egemenliği, Abbasi halifesi Harun-u Reşid’in gelmesiyle noktalanır. Yörede, ilk İslami etkiler yayılmaya başlar.
Anadolu 1071 Malazgirt zaferinden sonra, hızlı bir Türkleşme sürecine girer. 1075 yılında Kutalmışoğlu Süleyman Bey İznik’i alarak Anadolu Selçuklu devletini kurar.
1231 yılında Moğol imparatoru Cengiz Han’ın Harzem ülkesini istilası üzerine, burada yaşayan Türk boyları ülkelerini terk ederek Selçuklu hükümdarı I. Alaaddin Keykubat’a sığınırlar. I.Alaaddin Keykubad, KURİ Beyin oymağını, denizden gelecek saldırılara karşı koymak üzere Selçuklu sahil ordu komutanlığı emrinde, Milas sahillerine yerleştirir. Bu oymak burada hayvancılık ve tarımla uğraşır.Selçuklular Karya ve çevresini uç beyleriyle yönetmeye çalışırlar. Uç beyi olan Menteşe Bey, Oğuz Türkmen boylarındandır.
Anadolu Selçuklu devleti, 1243 yılında Köse Dağ Savaşında Moğollara yenik düşünce, Kuri Beyin torunu Menteşe Bey bu karışıklıktan yararlanarak bağımsızlığını ilan eder. Menteşe Beyliğini kurar. Menteşe beyinin adına istinaden bölgeye bu ad verilir.Menteşe Bey, karadan ve denizden batı Anadolu’yu kuşatarak, Karya bölgesini fetheder. Burası Batı Anadolu’da Türklerin eline geçen ilk bölgedir.Menteşe beyliği 1389 yılına kadar bağımsızlığını sürdürür. Daha sonra Osmanlı devletine bağlanır.
1402 Ankara Savaşından sonra, Ankara yöresindeki ahiler Moğol baskısından kurtulmak üzere Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılırlar. Ahi Ebubekir ve kardeşi Ahi Sinan cemaatiyle Menteşe bölgesine gelirler. Burada çoğalarak Ahiköy’ü kurarlar.
30 Ekim 1918 Antlaşmasıyla Osmanlı toprakları paylaşılır. Yöre İtalyanların işgaline uğrar. İtalyanlar 5 Temmuz 1921’de bölgeyi terk ederler.

|
Yatağan'ın Beldeleri ve Köyleri
|

|
|
3-MİLAS
Milas, Muğla ilinin ilçesi. İlçe merkezi çok köklü bir tarihe sahip bir şehirdir. Düzenli kent merkezi, antik kalıntıları, tarihi değeri bulunan eserleri ve evleri, canlı çarşisı, dünyaca ünlü Milas halıları ile turistik açıdan pek çok ilginç özelliği bulunan, ancak Bodrum'a giden yolcuların bazen kenarından geçerek gözden kaçırdığı bir yerdir. İlçe sınırları içinde 27 farklı antik sit alanı bulunur. Türkiye'nin bu alanda en yüksek sayıya sahip ilçesidir.
Kent merkezi
Milas şehri hükmettiği geniş ve verimli ova, ve sırtını dayadığı dağlardaki, günümüzde de işletilmeye devam eden, zengin mermer yatakları ile tarih boyunca avantajlı bir konumda olmuş, bulunduğu mevkiden sahil şeridine kolaylıkla erişilebilmesi de ilave bir şansını oluşturmuştur.
Milas kent merkezi içindeki en eski eser Hisarbaşı mahallesinde, Hisarbaşı tepesinin doğusunda bir podyum üzerine inşa edilmiş olan Zeus Karios (Karyalı Zeus) Tapınağıdır. Tapınağın Korent başlıklı tek sütunu hala ayaktadır.
Kentin eski surlarından bugüne ulaşan tek kalıntı ise, yörede Baltalıkapı olarak bilinen kapı kemeridir. Kapı M.Ö. 1. yüzyıla tarihlenmektedir. Kemerinin kilit taşı üzerindeki çift yüzlü balta motifinden dolayı yörede Baltalıkapı olarak anılmaktadır.
Kentteki bir başka antik çağ kalıntısı ise M.S. 2. yüzyılda inşa edilmiş ve çok iyi korunmuş bir mezar anıtı olan Gümüşkesen Anıtı dır. Dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Halikarnas Mozolesi'nin daha küçük bir modelidir. Sodra Dağı eteklerinde Gümüşlük mahallesindeki mezar anıtı yüksek bir kaide ve basamaklı bir çatıdan oluşmaktadır.
Milas’ın doğusunda Milas ovasında uzanan iki katlı su kemerleri erken Bizans dönemine aittir. Kemerlerin inşaatında antik dönem mimari parçalar da kullanılmıştır.
Kent merkezindeki Firuz Ağa Camii, Menteşeoğulları Beyliği döneminden kalan en önemli eserdir. Osmanlı dönemine ait yapılar ise şunlardır:
-
-
-
Belen Camii: Duvar örgüsü tuğla-taş karışımı olup, antik dönem eserlerinden yararlanılmıştır. 14. yüzyıla tarihlenen cami, Hisarbaşı mahallesinde, aynı adı taşıyan tepenin üstündedir.
-
-
-
Erva : ne zaman yasadıgı tam olarak bilinemeyen kraliçe Erva, ihneti sonucunda lanetlenerek taş kesilir. gelecek nesilllere ibret olsun diye kral tarafından sehrin meydanın meydanına konur. su an balıkesirdeki bir muzede sergilenmektedir.
Milas'ta ayrıca Osmanlı dönemi eseri olan iki köprü bulunmaktadır. Bunlardan biri kent merkezinden geçen Balovca deresi üzerindedir. İzmir yolundaki Sarıçay üzerindeki tarihi köprü ise acilen restorasyona ihtiyaç göstermektedir. Milas'a bağlı Selimiye beldesindeki Osmanlı dönemine ait iki eserden biri olan Abdülfettah Camii ise, hanı ve hamamı ile bir külliye görünümündedir.
Evleri:
Milas kent gezisinin olmazsa olmazı 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yıllarında yapılan ve büyük bölümü restore edilerek kullanılmaya devam eden Milas evleridir. İki katlı avlulu evlere giriş avludan yapılır. Evlerin ahşap destekli çıkmaları sokağa taşar. Zemin katlar genellikle depo ve kiler olarak kullanılır. Mutfak,tuvalet,ahır avlunun bir köşesindedir. Avludan üst kata ahşap ya da mermer merdivenle çıkılır. İlçe merkezinde Nedime Beler, Murat Menteşe, Selahattin Oğuz, Servet Akgün evleri olarak tanınan evler ise Cumhuriyet'in ilk döneminde Avrupa’dan gelen Macar ve İtalyan mimarların katkılarıyla yapılmıştır. Bu evler Milas evlerinden farklı olarak dışa açık olarak yapılmıştır. Mutfak ve tuvalet Avrupai tarzda yapı içindedir.
Milas'ta 1950'li yıllara kalan varlığını sürdürmüş bir Yahudi cemaati bulunduğunu da burada belirtmek gerekir. Sonradan İsrail'e göçen bu Milaslılar, anavatanlarına ziyaretlerini bugün de sürdürmektedirler.
Yakın çevresi
-
Beçin Kalesi: Menteşeoğulları Beyliği'nin idari başkentidir. Milas'a 5 km. uzaklıktadır.Milas ovasına hakim bir plato üzerindeki Mutluca Beçin Köyü’ndeki Beçin kalesi Bizans yapısıdır.Kale Menteşe oğulları döneminde onarım görmüştür. Milas’ı merkez yapan Menteşe oğulları Beyliği,hükümet merkezini savunması kolay olduğu için Beçin’e taşımıştır. Kaledeki asıl yerleşim 200 metre yukarıdaki iç kale bölümündedir.Bu bölümde bir Bizans şapeli, Menteşe oğulları döneminden Kara paşa medresesi,türbe, Ahmet Gazi Medresesi, Orhan Bey Camii, hamam, Bey hamamı, Kızılhan, Yelli Camii ve medresesi günümüze ulaşan yapılar arasındadır.
-
Çomakdağ köyü Tarihi evleri ve başta halıcılık olmak üzere geleneksel sanatları bütün canlılığıyla yaşatan bir köydür. Milas'a kısa bir mesafededir.Çomakdağ köyü Beşparmak dağlarına sırtını dayamışdır. Çomakdağ evleri, dünle bugünü ustaca kaynaştıran mimari üslup taşımaktadır. Taştan yapılmış evlerde bacalar estetik görünüşüyle ilgi çeker. Baca tepelerinde yer alan yarım ay ya da kartal başı şeklindeki figürlere rastlanır. Antik yapılardaki akroterlerden esinlenmiş bacalara başka yerde rastlamak mümkün değil. Kendi içine kapalı köy,gelenekleriyle yaşamaktadır. Düğünler 4 gün sürer. Dibekte buğday dövülür, ovalarda atış yapılır, en iyi atışı yapana oğlak hediye edilir, kadınlar kendi aralarında eğlenir, gelin alma ve duvak günü yapılır.
-
Labranda Milas’ın kuzeyindeki Koca yayla’da (14 km.) bulunan Labranda Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biridir. Çam ve çınar ağaçları arasında,hemen her zaman tatlı bir esintiyle serinleyen havada çok güzel bir antik kenttir. Labranda antik çağda 8 metre genişliğindeki bir kutsal yolla Mylasa’ya bağlıydı. Yolun izlerini bugün de görmek mümkün. MÖ. 5. yy.da kentte bir kutsal olduğu biliniyor. Güney ve güneydoğu’da bulunan iki giriş kapısı ayaktadır. Zeus Tapınağı, stoa, tapınağın güneyindeki büyük teras duvarı, kült yemeklerinin yendiği andron, saray olduğu sanılan büyük yapılar, teras evleri kalıntıları görülmektedir. Kazılarda ortaya çıkarılan Andron pencereli bir yapıdır ve Helen döneminde pencere kullanıldığı kanıtlanmaktadır. Kentte Roma Çağı kalıntıları da görülmektedir. Kutsal alanın 200 metre batısında arkası istinat duvarıyla sağlamlaştırılmış stadyum vardır. Kutsal alanda her yıl yapılan ve 5 gün süren şölenler sırasında stadyumun yarışlara sahne olduğu sanılıyor. Yarışların başlama ve bitiş taşları bugün de yerli yerinde. Labranda’ya çıkarken Kargıcak Köyü’ndeki kır lokantasında karnınızı doyurabilirsiniz. Saçta yapılan oğlak kavurması ile mis kokulu domatesle hazırlanan menemeni tavsiye ederiz.
-
BafaGölü Söke ovası 2000 yıl kadar önce denizdi, burada büyük bir körfez vardı. Büyük Menderes ırmağının getirdiği alüvyonlar körfezi doldurdu ve ova haline getirdi. Bugünkü Bafa Gölü denizden bir parça olarak arada kaldı. Gölün üzerinde iki ada bulunuyor. İkiz adalardan biri aslında tam ada değil, bir kumulla karaya bağlı. Bafa Gölü’nde kefal,levrek,yılan balığı tutuluyor. Eskiden çok sazan tutulurmuş, fakat gölün suyu tuzlandığı için artık sazan kalmamış. Gölde gezmek isterseniz dolmuş usulü motorlara binebilirsiniz. Adalar, Heraklia antik kenti geziliyor. Göldeki adalarda manastırlar,kiliseler kurulmuş. Bunlardan “Yediler Manastırı” en eskisi. Gölün çevresi zeytinliklerle çevrili. Kıyıdaki lokantalarda da bütün yemekler zeytinyağı ile yapılıyor.
Diğer turistik yerler
Milas’ın kuzeyindeki Kocayayla ’da (14 km.) bulunan ve Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biri olan Labranda, Milas’a doğru gelinirken Bafa Gölü geçildikten sonra sola sapılarak varılan Euromos antik kenti,euramos antik kenti selimiyede bulunmaktadır.selimiye muğlanın en önemli beldesidir.Güllük Körfezi kuzeyindeki Kıyıkışlacık köyü ile iç içe bulunan İasos antik kenti Milas sınırları içindeki diğer tarihi mekanlardır. Ayrıca Bodrum yolundan sapılarak varılarak Tuzla Kuş Cenneti ve Boğaziçi Köyü (eski adıyla Bargylia) ve nihayet, Ege Denizi 'nin bir körfezi iken Büyük Menderes Nehri 'nin getirdiği alüvyon larla ova tarafından kapatılarak göl haline gelmiş Bafa Gölü ve kıyısındaki Kapıkırı köyündeki Heraklia antik kenti, Bodrum yolu üzerindeki Gökçeler Köyü ve Uyku Vadisi ve mağarası, Gökova Körfezi Ören beldesi ve buradaki Keramos harabeleri, Ören'in ötesindeki Çökertme zeybeği ne adını vermiş enfes manzaralı Çökertme, Milas ilçesi içindeki ve ayrı maddelere konu olacak diğer turistik yerlerdir.Stratonikeia Muğla Bodrum Eskihisar köyü yolu üzerinden Bizans dönemine ait kalınıtlar ve yaşam anlatılmaktadır. Ayrıca her yaz kazı çalışmaları hassasiyetle sürdürülmektedir. Bulunan birçok eser Mugla Arkeoloji Müzesine gönderilmiştir
4-BODRUM
Bodrum Türkiye'nin Ege Denizi kıyısında Muğla ili'ne bağlı turistik ilçe.
Adı
Bodrum adını, 15. yüzyılda Halikarnassos'a yerleşen Aziz Yuhanna Şövalyeleri (Ordo Equitum Sancti Johannis) nin tarafından inşa edilen Bodrum Kalesi'nden almıştır. Aziz Yuhanna Şövalyeleri inşa ettikleri kaleye Petrus'un adından Petronium koydular.Bodrum adı da, kentin bugün simgesi olan bu kalenin adından gelmektedir.
Tarihi
Halikarnassos'ta (Bodrum‘un eski adı) M.Ö. 484 yılında doğan ve "Tarihin Babası" olarak bilinen Herodot'a göre günümüz Bodrum yerleşim bölgesinde yer alan ilk şehir Karya ve Leleg'ler zamanında yerleşim alanı olarak görmekteyiz.Daha sonra Dor'lar bu bölgeye yerleşmişlerdir ve Halikarnassos antik kentinin isminin kulanılmakta olduğunu görmekteyiz.Halikarnassos M.Ö. 386 yılında Persler‘in egemenliğine girmiştir.
Halikarnassos en parlak devrini M.Ö. 378 - 353 yılları arasında yaşamış olan Mausolos'un,Karya bölgesinin başkentini o zamanki adıyla Mylasa,şimdi Milas olan şehirden buraya taşıyınca yaşamıştır.Dünyanın yedi harikasından biri olan Mausoleum bu dönemde Kral Mausolos‘un anısına kızkardeşi ve aynı zamanda karısı olan Artemisia II.tarafından yaptırılmıştır.
Bodrum M.Ö. 193 Romalıların eline geçmiş ancak bu dönemde önemli bir gelişme göstermemiştir. M.S. 395 yılında Bizaslıların, M.S. XI yüzyılda Türklerin eline geçmiştir. I. Haçlı Seferi sırasında Bizanslıların, XIV. yüzyılda tekrar Türklerin eline geçmiştir. 1415 yılında Rodos Şövalyelerinin eline geçmiştir. 1523 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde tekrar Osmanlı İmparatorluğu'na katılmıştır. 19. yüzyılın sonlarında Aydın vilayetinin Menteşe (Muğla) sancağına bağlı bir kaza olarak yönetiliyordu.Bodrum 1919'dan 1921'e değin İtalyan işgalinde kaldı. Cumhuriyetin ilanından sonra adı Bodrum olarak değiştirilmiştir.
1960'lı yıllara kadar küçük bir balıkçı ve süngerci yerleşimi olan Bodrum, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Sabahattin Eyuboğlu gibi sanatçı ve entellektüellerin Gökova Körfezinde düzenledikleri Mavi Yolculuklarla adını yavaş yavaş yurt çapında duyurmaya ve tanınmaya başladı.1960'larda Milas ile arasındaki kara yolunun açılmasıyla giderek bir turizm merkezi haline gelen Bodrum, 1970'lerin başında Bakanlıklararası Turizm Komitesi'nce birinci derece öncelikli turistik merkezler arasına alındı.
Coğrafi Durumu
Kuzeyde Güllük, Güneyde Gökova Körfezi'nin çevrelediği Bodrum Yarımadası’nda yeralan ilçenin Milas İlçesi ile kara sınırı vardır. İl merkezine uzaklığı 115 km'dir. 557 km² alana sahip olan ilçe, yeryüzü şekilleri bakımından engebelidir. İç kesimleri ovalık, kıyıları çok girintili ve çıkıntılı, toprak yapısı itibariyle çok fazla kalker içerikli alanlardan oluşur.Yüksekliğin hiçbir yerde 1000 m'yi geçmediği Bodrum ilçesinde en yüksek nokta Mazı köyü yakınlarında bulunan Yaran Dağı'dır (873 m).
İlçenin kıyı uzunluğu 86 deniz milidir (159 km).Çok girintili çıkıntılı olan bu kıyılarda bük ve liman olarak adlandırılan birçok koy oluşmuştur. Bodrum Yarımadası çevresinde irili ufaklı çok sayıda ada vardır.Bunlardan en büyüğü olan Karaada'nın yüzölçümü 9 km²'dir.Öbür önemli adalar Orak, Büyük Kiremit ve Gündoğan Koyu açıklarındaki Apostol Adası ile Turgutreis açıklarındaki Çatalada'dır.Yarımadanın 4 km güneybatısındaki İstanköy (Kos) ile 6 mil (11 km) batısındaki Pserimos adaları Yunanistan'a aittir.Gümüşlük'ün 3.8 deniz mili (7 km) batısında bulunan Kardak adacıkları üzerindeki egemenlik sorunu 1990'larda Türkiye ile Yunanistan arasında diplomatik krize neden oldu.
İklim
İklim itibariyle Ege ve Akdeniz iklimlerinin sentezinden oluşan bir özelliğe sahiptir. Yarımada olarak mikro klima alan özelliği gösterir. Yaz aylarında hiç nem bulunmaz. Kış aylarında ise nem oranı oldukça düşüktür. Yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları oldukça ılık ve am yağışlıdır. 1970 yılından bu yana kar yağışı 2004 yılı Şubat ayında meydana gelmiş ve kar kalınlığı ortalama 5 cm.yi bulmuştur.Yarımada bitki örtüsü olarak çok belirgin bir şekilde ikiye ayrılmıştır. Bodrum-Milas karayolunun batısında yer alan kısımda bitki örtüsü yer yer çalılık ve fundalıklar ile yörede " çeti " tabir edilen dikenli otlarla kaplıdır. Karayolunun doğusunda yer alan kısım iğne yapraklı kızıl çam, yabani çilek, mersin ve sandal ağaçlarıyla kaplıdır. İlçenin % 61.3’ü orman sayılan alanlardandır. İlçede düzenli akarsu yoktur. Mumcular Beldesinde bulunan Sulama Göleti ise sulama ve içmesuyu amaçlı kullanılmaktadır.
Turizm
Bodrum plajlarıyla, gece hayatıyla, Bodrum Kalesi ile tüm dünyada bilinen Turizm merkezlerinden biridir. İlçe merkezindeki plajın yanında Gümbet, Turgutreis, Yalıkavak, Gümüşlük, Yalıçiftlik, Türkbükü gibi bugün belde olmuş eski köylerdeki plajlar yeşille mavinin en güzel birleştiği yerler olarak bilinir. Yat turizmi ilçede gelişmiştir. Bodrumda yeşille mavinin birleştiği birçok güzel koy mevcuttur. Bu koy ve köylerden biri Mazıköy'dür. Burayla ilgili ayrıntılar Bodrum/Mazıköy başlığı altında bulunabilir. Bodrum merkeze 35 km mesafere olan Gümüşlük turistlerin ilgisini çeken güzellikleri ve tarihi anlamı bulunan Tavşan Adası gibi doğa harikalarına ev sahipliği yapmaktadır. Halen bakir olan cennet köşesi koylardan biri de Koyunbaba koyudur. Bodrum merkezden yola çıklıdığında Gümüşlük beldesini geçtikten sonradır. Eğer sessiz ve sakin yerleri seviyorsanız uğramanız gereken yerlerden biri de Koyunbabadır. Koy Koyunbaba ailesine aittir. Bodrumun yerlisi olan çiftçi/esnaf aile belediyeyle arasındaki bazı sorunlardan dolayı tamamladığı pansiyonunun ruhsatını alamamıştır. Henüz konaklama hizmeti veremeyen koyda ufak bir plaj ve tadına doyum olmaz soğuk mezeleri ve taptaze balıklarıyla hizmet veren bir restoran mevcuttur. Yolu biraz karışık olduğu için Gümüşlük'ten bir taksiyle anlaşılarak gidilip dönülmesi daha uygun olur.
5-MARMARİS
Marmaris, Ege ile Akdeniz'in birleştiği yerde, Muğla iline bağlı ilçe
Coğrafi konumu
Batıdan Reşadiye Yarımadası ve Kerme Körfezi, kuzeyden Ula, doğudan Balan Dağı, Karadağ ve Günlük Tepeleri ile, güneyden Akdenizle çevrilmiştir. Türkiye'de batıdan doğuya Akdeniz sınırları içindeki ilk büyük liman kentidir. Körfezin önünde kıyıya ince bir dille bağlı olan Adaköy, onun önünde Bedir Adası, Keçi Adası ve Güvercin Adası bulunur.Kentin en eski kısımı denize doğru uzanmış kalker yapılı bir tepe üzerine kurulmuş olan Kale Mahallesidir. Marmaris daha sonra eteklere doğru ve kıyı boyunda gelişmiştir.Akdeniz iklimi nedeniyle çok nemli bir havaya sahiptir. Marmaris'in nemli havası nedeniyle kışın bile denize girilebilir.
Denizle bütünleşen çam ormanlarına sahip muhteşem koylarıyla, dört tarafını çevreleyen Milli Parkı'yla, mavi bayrakla donatılmış plajları ve berrak deniziyle Marmaris bugüne kadar Akdeniz ve Türkiye turizminin önemli merkezlerinden birisi olmuştur.Konumu, hem Marmaris'e hem de Marmaris'den diğer merkezlere, tarih ve doğa kokan güzelliklere ulaşılmasını kolaylaştırır. Hava ulaşımının yapıldığı Dalaman Havaalanı sadece bir saat uzaklıktadır. Görmek istediğiniz yerleri katılacağınız turlarla bir gün içinde gezebilir, akşam tekrar Marmaris'te tatilinize devam edebilirsiniz. Rodos ise sadece 45 dakika uzaklıktadır.
Tarihi
Marmaris'in tarihi M.Ö. 12000'lere kadar gider. 2007 yılında Bedir Adasındaki Nimara Mağarasında yapılan kazı çalışmaları sonucu bulunan materyaller bunu teyit etmektedir.{{bkz.:17 Eylül 2007 de Marmaris Müzesindeki basın toplantısı}... Bölgeye KARİA adı Kar'ın ülkesi anlamıda sonradan verilmiştir. Ege ve Akdeniz'in kıyılarının bereketi, bölgeyi devamlı çekici kılmıştır. Şehir Rodos ve Ege adalarına açılan en önemli köprüdür. Böylece Marmaris zaman içinde pek çok medeniyetin hüküm sürdüğü bir yer haline gelmiştir.
Bölgede yapılacak gezilerde Karia, Rodos ve ada uygarlıkları, Mısır, Asur, İon, Pers, Makedon, Suriye, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerinin izlerini görmek mümkündür.Pyskos kentin ilk adıdır. Bugün asartepe denilen mevkide kalıntıları görülebilir
-
M.Ö. 3000 Karia kenti Physkos'un ilk kent surları yapılıyor. Physkos kalıntıları Marmaris Beldibi'nin kuzeydoğu yamaçlarında Asartepe'de izlenebilir. M.Ö. 7. YY Loryma antik kenti (bugün Sömbeki körfezi, Bozukkale, Taşlıca bölgesinde) kuruluyor.
-
M.Ö. 546 Bölgede Pers egemenliği başlıyor.
-
M.Ö. 334 Büyük İskender bölgeyi işgal ediyor.
-
M.Ö. 323 İskender ölüyor. Bölge Bergama krallığının egemenliğine giriyor.
-
M.Ö. 133 Bölgede Roma egemenliği.
-
MS 395 Bizans döneminin başlangıcı
-
MS 7. yy Arap akınları. Çoğu kent bu akınlar sonucunda yakılıp yıkıldı. 1290 Menteşe Beyliği dönemi.
-
1300'lü yıllarda Marmaris büyük bir liman kasabası oluyor.
-
1451 Bölgede Osmanlı hakimiyeti başlıyor.
-
1522 Osmanlı imparatoru Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine çıkıyor ve 100.00 kişilik ordusuyla Marmaris'e geliyor. Rodos seferi dönüşünde bugünkü Marmaris kalesi Sultan Süleyman tarafından yaptırılıyor.
-
1867 Marmaris, Muğla iline bağlı ilçe oluyor ve kaymakam atanıyor.
-
1913 1. Dünya savaşında bir Alman zırhlısı Marmaris limanına sığınıyor.
-
1914 Fransız donanması Marmaris Kalesi'ni topa tutuyor ve büyük tahribat meydana geliyor.
-
1919 Sevr anlaşmasına dayanarak İtalya ve Yunanistan aralarında anlaşıyor ve İtalyanlar bölgeyi işgal ediyorlar.
-
1922 : 22 Temmuz‘da İtalyan askerleri Marmaris'ten ayrılıyor ve Marmaris kurtuluyor.
Marmaris'te antik kentler
-
Antik çağ yerleşimleri Marmaris ilçe sınırları içinde yer alan antik kentler ise şöyle sıralanabilir:
-
Physkos (Beldibi, Asartepe), Amos (Hisarönü, Turunç), Bybassos (Hisarönü), Kastabos (Hisarönü), Syrna (Bayır köyü), Larymna (Bozburun), Thyssanos (Söğüt), Phoenix (Taşlıca), Loryma (Bozukkale) Kasara (Serçe limanı), Kedrai (Sedir adası), Euthena ve Amnistos (Karacasöğüt). Physkos dahil tüm kentler, küçük Karia kentleri.Kedrai daha gelişkince. Ama diğerlerinin neredeyse tamamından bugüne ulaşan kalıntılar kale ve sur parçalarından öteye geçmiyor. Physkos Yörede ilk yerleşimin. M.Ö. 3400 yıllarına kadar uzandığına dair izler biliniyor. Antik Caria bölgesinin bu önemli liman kentinin kalıntılar Marmaris şehir merkezinin kuzeyindeki Asartepe'de görülüyor. Ancak akropol üzerinde sur duvarları günümüze ulaşabildi.
Loryma (Bozukkale)
Bozburun yarımadasının güneybatı ucundaki Bozuk Koyu'nda kurulmuştu. Koya hakim oldukça geniş alana dağılmış kalıntılardan günümüze ulaşan en etkileyici yapı Burunbaşı üzerinde bulunan iyi korunmuş kaledir. Dokuz dikdörtgen kulesi vardı. Bugün kuzeydeki çıkma kule görülebilmektedir. Bozukkale limanı Mavi yolculuk tekneleri ve yatların önemli bir durak noktası.
Kedrai
Gökova Körfezi'ndeki Sedir Adası antik Kedrai kenti ve ünlü Kleopatra Plajı ile tanınıyor. Kedrai bir Karia kentiydi, sonra Rodos'a bağlandı. Kedrai “sedirler” (sedir ağacı) anlamına geliyor. Rodos Karşıyakası'nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Kedrai, surlarla kuşatılmıştı. Kule ve duvarları kıyıda izelenebilen kentin orta kesiminde Dor düzenindeki Apollon tapınağından bugüne ancak temelleri ulaşabilmiş. Agora, çeşitli yapı kalıntıları ve kent nekropolünün yanısıra, adanın doğu kesiminde ise yüzü kuzeye bakan ve oldukça iyi durumda tiyatrosu var.
Hydas (Selimiye)
Bozburun Yarımadası'nın kuzeyindeki Selimiye koyunda (Kamışlı Koy) kurulmuştur. Kentte sur kalıntıları, kare planlı bir mezar anıtı yer alıyor Hydas'a 3 km . uzaklıkta, sahilde bir gözetleme burcu ve bu burç üzerinde birkaç mezar var.
Erine (Hisarönü)
Marmaris-Datça yolunun 20. km .sinde güneye Bozburun yönüne dönüldüğünde Hisarönü köyüne 2 km. 1Antik ören yerine buradan 3 km yol ile gidilir.
Erine'de, Roma dönemine ait kalıntılar bulunmaktadır.
Castabus (Pazarlık)
Bu antik ören yerine ve Hisarlık Köyü yakınlarındaki kutsal yere Hisarönü ovasından bir saatlik tırmanışla ulaşılabilir. Tapınak bir platformun üzerinde yer alır. İ.Ö 4. yüzyıldan kalma Ion düzenindeki yapı ayrıca Dor öğeleri de taşımaktadır. Platform üzerinde tapınak temeli görülebilir. Platformu destekleyen göz alıcı duvarlar günümüze kadar varlığını sürdürebilmişlerdir. Güneydeki alanda yer alan yıkık tiyatro, tapınakla birlikte bölgede tanımlanabilen tek yapıdır.
Thyssanos (Söğüt)
Söğüt köyünün 1 km güneybatısında, okulun biraz arkasındaki tepecik üzerinde Thyssanos yerleşimi kalıntıları vardır. Kazı yapılmamış antik yerleşimde kalıntılar birkaç duvar parçasından, temel izlerinden ve duvar kalıntılarından ibaret.
Phoinix (Taşlıca)
Bir Karya kenti olan Phoinix'in kalıntıları Taşlıca'nın 4 km dışında, Köy ile antik yerleşim arasında, muhtemelen antik döneme ait patika yolda önce mezarlarla karşılaşılır.Taşlıca ile Asar tepenin aşağı yukarı ortalarında, çukurda kentin agorası, tepeye çıkarken oldukça iyi durumdaki bir yapı kalıntısı ve ardından kentin ana nekropolisi (mezarlar) görülür. Kentin akropolisi Asartepe'dedir.
Bybassos
Bugünkü Orhaniye köyü kalıntıların bulunduğu tepenin yamacına kurulmuştur. Kentin sur kalıntıları orman içinde dağınık bir arazide görülebiliyor. Euthenna (Altınsivrisi/Karacasöğüt) Rodos kentciği. Bugüne ulaşan kalıntılar Karacasöğüt köyünün yaklaşık 2 km güneydoğusunda Altınsivrisi tepesinde kent nekropolisi, biraz yukarılarda çeşitli sur kalıntıları, kaya mezarları ve sarnıçlarla karşılaşılacaktır.
Amnistos (Karacasöğüt)
Karacasöğüt yakınlarında bir başka antik kent daha var. Amnistos antik kenti kalıntıları köyün yakınındaki bir burun üzerinde. Kentten bugüne sur kalıntıları, deniz kıyısında eski liman duvarı ulaşmış.
Marmaris isminin kökeni
Marmaris ismi ise Herodot'un kaynaklarında Marmarisos, ünlü türk denizci Piri Reis'in Kıtab-ı Bahriye'sinde Mermeris olarak geçer. Bu ismin Bozburun'daki mermer ocaklarından geldiği tahmin edilmektedir.
Pek çok efsaneye beşiklik eden kentin adıyla ilgili bir başka söylence Seyyah Evliya Çelebi'nin ünlü Seyehatnamesi'nde yer alır. 1522'de Rodos seferi sırasında eski kaleyi küçük bulan Kanuni Sultan Süleyman mimarına dönüşte kalenin büyütülmesini emretmiştir. Ancak seferden dönen padişah yapılan kaleyi de küçük bulmuş; mimarına "Ya mimar bu kale azdır" demiş ve etrafındakilere "mimarı as" emrini vermiştir. Bu emir daha sonra kale sakinleri tarafından söylene söylene mimaras'tan Marmaris ismi türemiştir.Marmaris'e Osmanlılar döneminde Mimaras adı verilmiş, daha sonra Mermeris adıyla anılmış ve nihayet Marmaris adını almış.
Yatçılık
Doğal bir liman olan Marmaris Körfezi 1100 kapasiteli üç marina ve 1200 yat kapasiteli 9 yat çekek yerine sahiptir. Mavi Yolculuk güzergahı üzerinde bulunan yörede yat turizmini geliştirmek amacıyla her yıl Uluslararası Yat Festivali ve Uluslararası Marmaris Yat Yarışları düzenlenir.
6-DATÇA
Datça, Muğla iline bağlı Türkiye'nin güneybatısındaki ilçe.
Tarihi
Datça yarımadasındaki buluntuların M.Ö. 2000’lere kadar uzanır. Bilinen ilk yerli halk Karyalılar'dır ve en parlak dönem Dorlar döneminde yaşar. Dorlar M.Ö. 1000 yıllarında Trakya üzerinden güneye inerek Yunanistan üzerinden bölgeye gelirler ve bugünkü Datça ilçe merkezinin 1.5 km kuzeydoğusundaki Burgaz mevkiinde Dor uygarlığının merkezi olan Knidos’u kurarlar. M.Ö. 546’da Lidya Devleti'nin Persler’in eline geçmesinin ardından Knidos ta Pers egemenliğine girmiştir.
Knidos, ticari nedenlerle, M.Ö. 4. yüzyılda yarımadanın uç noktasına, bugünkü görkemli kalıntıların izlendiği yere taşınmıştır.
Dorlar ve Romalılar yeni Knidos’a çok sayıda tapınak yapmışlardır. Şehir Afrodit heykeli ile ünlenmiş. geç Roma ve erken Bizans döneminde tapınaklar yerlerini kiliselere bırakmış ve şehir nüfusu 70.000’lere ulaşmıştır.
Bizans’ın son dönemlerinde ise bir yandan depremler, diğer yanda korsan saldırıları ile güçsüz kalan kent tümüyle terkedilmiş; yarımada nüfusu ise binlere inmiştir.
Yarımada üzerindeki yerleşimler 13. yüzyılda Menteşe Beyliği'ne bağlanmış, 15. yüzyılda ise Osmanlı İmparatorluğu sınırlarına katılmış ve adı Datça olmuştur.
Son Osmanlı padişahlarından Sultan Reşat döneminde Datça ismi Reşadiye olmuş, Cumhuriyet’te ise tekrar Datça’ya dönüştürülmüştür. 1928 yılında ilçe olan Datça’nın ilk merkezi Reşadiye mahallesi olmuş, 1947’de ise bugünkü yeri olan İskele mahallesine taşınmış. Datça Yarımadası bazı haritalarda hala Reşadiye Yarımadası olarak geçer.
Ünlü matematikçi ve filozof Eudoxus, en iyi yontulmuş Çıplak Afrodit Heykeli’ni yapan Heykeltıraş Praxiteles, Skopas, Bryaxis, Mısır’daki Alexandria Feneri’nin mimarı Sostrates, Knidos'da yaşamışlardır. Afrodit heykelinin kaidesi, 8.000 kişilik tiyatro, güneş saati, Demeter Mabedi, 80 bin kişinin yaşadığı Knidos Antik Kenti kalıntılarındandır. Antik çağda çok ünlü olan, insanların onu görmek için çok uzaklardan geldiği Afrodit heykeli bugüne kadar bulunamamıştır. İlçede ayrıca, Hızırşah Köyü’nde Selçuklular’dan kalma camii, seramik atölyelerinin kalıntıları, Reşadiye Mahallesi’nde Mehmet Ali Bey Konağı, Reşadiye Camii ile Emecik Köyü’nde tapınak kalıntıları, tarihten günümüze kalan kalıntıların bazılarıdır.
Knidos
Reşadiye Yarımadası'nın ucunda yeralmaktadır.Kazılarda tarihinin M.Ö VII.a kadar dayandığındığı anlaşılmıtır.Reşadiye Yarımadası'nda M.Ö IV. yüzyılda Kuzeydoğu'da yaşamışlar.Teselyo'dan gelenler güneye yerleşmişlerdir.
Heredot'a göre Spartalılar Knidos'u bir koloni kenti olarak kabul etmişlerdir. Fakat zamanla güçlenmişler, Fenikeliler sayesinde denizcilikte çok ilerlemişler, tersaneler kurmuşlardır.
Lydialıların saldırılarına karşı korunmak için Reşadiye Yarım Adası'nı karadan ayırmaya çalışmışlardır.Daha sonradan kazdıkça kaya çıkmıştır ve bu kayaların sertliğinden dolayı kazıları yavaşlamıştır.Bu olayın üstüne Pers saldırıları başlayınca tamamlayamamışlardır. Bu saldırılar sırasında Persler zarar vermemiş.
Bu dönemde Knidos, şarap ihraç eden önemli merkezlerden biriydi.
Daha sonra İskender'e boyun eğmişler.Fakat bu dönemle ilgili pek ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır.Roma ile Seleukos kralı arasındaki savaşta Roma'nın tarafını tutmuş,Bergama'ya katılmışlardır.
Bizans Dönemi'nde silik bir dönem geçirmişlerdir.Bir süre piskoposluk merkezi haline gelmiştir.Fakat M.S VII'te tamamen terk edilmiştir. Knidos tarihini aydınlatmak amaçlı yapılan ilk kazılar,İngiliz Charles Newton tarafından 1856-1858 yılları arasında yapılmıştır.
Knidos çok önemli bir ticaret merkezi olması kadar bir kültür ve sanat merkezidir. Dönemin en ünlü helkeltraşları arasında yeralan Praxiteles'in yaptığı Knidos Aphrodite Tapınağı'nda bulunan Knidos Afroditi çok önemli bir sanat yapıtıdır. İon kentlerinin de katılmasıyla düzenlenen dini festivallerde sanatçılar hep Aphrodite'i ön planda tutmuşlardır.
M.Ö 450 yılında Polynotos'un yaptığı duvar resimleri çok önemlidir.Gezegenlerin hep aynı yörüngede hareket eden yuvarlak cisimler olduğunu bulan ünlü Astronom Eudoxos da Knidos'ta yaşamıştır.İskenderiye Feneri'nin mimarı Sastratos da Knidos'ta yaşamıştır.
Strabon, Knidos'un kıyı boyu ile önündeki adada kurulduğunu belirtir. Ada ile kara arasındaki deniz doldurularak,iki ayrı liman elde edilmiştir.Kuzeydeki küçük limana "Kuzey Liman" denilmiş ve askeri amaçla kullanılmıştır.Güneydeki liman ise ticaret amaçlı kullanılmıştır. Şu an bile liman ağzıdaki mendirek ile Kuzey Liman'daki kulenin kalıntıları bulunmaktadır.
Knidos Hippodamos'un ızgara plan düzenine göre yapılanmıştır.Doğu-Batı doğrultusunda birbirine paralel dört geniş cadde, kuzey ve güney doğrultusundaki dik bir cadde ile kesişmiştir. Arazi konumuna uygun bir biçimdecadde ve sokaklar bazen merdiven, bazen de dik birbirlerini kesmişlerdir. Kuzey ve güney doğrultusundaki ilk caddenin batısnda agorası yer alır.Askeri liman kuzeyindeki agoranın iki tarafına sonraki devirlerde antik taşlardan yararlanılarak büyük bir kilise yapılmıştır.Kuzeye doğru,Dor Hexaopisine bağlı kentlerin her dört yılda bir festival düzenledikleri Apollon Karneisos Tapınağı'na ulaşılır.Dor üslubundaki tapınağın kuzeyinde yapılan kazılarda dikdörtgen planlı bir sunak bulunmuştur.Sunağın yeraldığı terasın arkasında ise Helenistik duvar işçiliğinin örneğini veren bir başka teras daha bulunmaktadır.Oturma kademelerini anımsatan basamakların da bulunduğu alanda 1972 yılında bir tapınak kalıntısı bulunmuştur.
Coğrafyası
Datça, coğrafi bölge olarak Ege Bölgesi’ndedir. Dağlık ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. Datça Yarımadası’nın en yüksek noktalarını Bozdağ (1174), Kalecik Dağı (881), Karadağ (786), Emecik Dağı (704), Yarık Dağı (615) gibi dağlar oluşturur. Arazinin % 66’sı orman alanı, %18’i seyrek çalılık ve kayalık olup sadece % 16’sı tarım alanıdır. Kızlan Ovası, Burgaz Düzlüğü, Reşadiye Ovası ile kıyı düzlüklerinin en önemlilerinden olan Karaköy, Palamutbükü ve Mesudiye, ilçenin ovalarıdır.
Yüzölçümü 446 km² olan yarımadanın 235 km’lik sahil bandı, dantel gibi büyüklü küçüklü 52 koyla bezenmiştir. Marmaris ile Datça sınırını teşkil eden Balıkaşıran’da (Datça’ya 64 km) kara genişliği, yöresel olarak "balık aşıran" denilen bölgede 1 km’ye kadar inerken en geniş yeri 17 km’dir. Marmaris’ten Datça’ya 70 km’lik bir karayolu ile ulaşılmaktadır. Yaz aylarında Datça-Bodrum arasında çalışan feribot seferleri ile Bodrum’a 2 saatte ulaşılmaktadır. Datça’ya Milas-Bodrum ve Dalaman Havalimanları yoluyla yurtiçi ve yurtdışı hava ulaşımı sağlanmaktadır.
Datça, tipik bir Akdeniz İklimi'ne sahiptir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır. Üç tarafı denizle çevrili Yarımada’da yazın esen serin kuzey rüzgarları, kavurucu sıcakları yok eder. Nem oranı ortalama %58 olan Datça’da yılın 300 günü güneşli geçer.
Oksijen bakımından Dünya'nın ikinci, Türkiye'nin en zengin bölgesidir. kaynak Ünlü tarihçi Strabon'un bu konuda meşhur bir sözü vardır:
Ekonomisi
20 yıl öncesine kadar ilçenin ekonomik hayatı tamamen tarıma dayalı iken, ulaşım olanaklarının artması ile ilçenin ekonomisi değişerek gelişmiş, tarımın yanında turizm de geçim kaynakları arasında yer almıştır
Geleneksel yöntemlerin hakim olduğu tarımsal faaliyetler ilçe ekonomisinin temelini oluşturur. Bu sektördeki gird; bal, badem, zeytinyağı ve güzlük domatesten sağlanır. Tarım ürünleri içerisinden eski ve önemlisi bademdir. Datça yöresinde yetişen badem türleri;
-
Acı badem (Acıpayam) Prunus dulcis var. amara,
-
Nurlu badem
-
Tatlı badem Prunus dulcis var. dulcis[1], veya iki isimle adlandırılması Prunus dulcis (Mill.) D.A.Webb.
-
Tarımsal gelir kaynakları arasında Güz domatesi’nin de ayrı bir önemi vardır.
İlçede sanayi tesisi bulunmamakta, sadece imalathanelerde zeytinyağı üretilmektedir.
Üretimi yapılan iç badem ve çağla, domates ve balın önemli bir bölümü dışarıya satılırken, üretilen zeytin ve zeytinyağının büyük bir bölümü çiftçinin kendi ihtiyacını karşılamakta, çok az bir bölümünün satıldığı gözlenmektedir.
İlçede üretilen diğer ürünler arasında narenciye, incir ve üzüm başta olmak üzere çeşitli meyve türleri yer alırken, çok az miktarda serada turfanda sebze üretilmektedir.
Nüfusu
Datça ilçesinin toplam nüfusu 13.914 olup, nüfusun 8.108’i ilçe merkezinde, 5.806’sı köylerde yaşamaktadır. Datça'nın bağlı beldesi bulunmamakta, 9 köyü bulunmaktadır. Yaz aylarında yazlıkçıların gelmesiyle birlikte nüfusun mevsimsel olarak 40 bin civarına yükseldiği tahmin edilmektedir.
Turizm
Datça Yarımadası, Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak ilan edilmiş olması dolayısıyla bozulmamış doğası, 235 km.lik sahil şeridi ve 52 koyu, zengin flora ve faunası, Knidos Antik Kenti ile gelecekte en önemli turizm merkezlerinden birisi olmaya adaydır. Eko turizm için geniş imkânlar mevcut olup, Bodrum ve Fethiye arasında yoğunlaşan ülkemiz yat turizminin odaklandığı bir yer olarak önemli bir yer taşır.Öte yandan yörelerimizde tatillerini geçiren yerli ve yabancı turistler için trekking, sörf, yelken gibi doğa ve su sporlarının yapılabileceği ideal ortamlara sahiptir. Sürekli esen rüzgarı ile nemin hissedilmediği tatil imkânını sağlaması ve bol oksijeni dolayısıyla sağlık turizmi için de ideal bir yerdir.Turizm, ilçenin ekonomik hayatında son yıllarda hızla önem kazanmış ve halkın önemli gelir kaynakları arasında yer almaya başlamıştır. Bu olguya paralel olarak, ilçede konaklama imkânını arttıran tesislerin sayısının yıldan yıla hızla arttığı gözlenmektedir. Datça Yarımadası, Bodrum ve Marmaris’ten "Mavi Yolculuk" düzenleyen tekneler için oldukça önemli bir güzergah olmaktadır. Datça Limanı’na giriş-çıkış yapan tekneler arasında, Ege Adaları'ndan gelen tekne ve yatlar önemli bir yer tutar. Yunan adalarından, özellikle Rodos ve Sömbeki adalarından, ilçeye Cumartesi günleri teknelerle alışverişe gelen Yunanlılar, ilçeye döviz girdisi sağlamaktadırlar. Turizm sezonu dışında sürdürülen inşaat çalışmaları, kış aylarında tarımın yanında ekonomik hayatı canlı tutmaktadır.
7-ORTACA
Ortaca Muğla'nın bir ilçesidir. Önceleri Köyceğiz'e bağlı bir belde iken 1987 yılında ilçe haline getirilmiştir. Bir doğa harikası olan ve dünyaca meşhur Dalyan, Ortaca ilçesi sınırları içinde bir beldedir. İlçenin turistik açıdan önemli pek çok yeri bulunmaktadır.
8- FETHİYE
Fethiye, Güney Ege'de Muğla iline bağlı ilçe. Özellikle turizm açısından gelişmiştir. Nüfusu 66.271'dir (2007). Coğrafi Konum
Fethiye, Akdeniz Bölgesi'nin batı kesiminde, Muğla iline bağlı bir ilçedir. Yüzölçümü 3.059 km²'dir.Muğla ili de dahil en geniş yüzölçümüne sahiptir.Doğu ve Güneydoğu'da Antalya ili, güney, güneybatı ve batıda Akdeniz, kuzeybatıda Dalaman ilçesi, kuzeyde de Denizli ve Burdur illeriyle çevrilidir. Antik Telmessos kentini de içinde saklayan Fethiye ilçesi, Fethiye Körfezi'nin doğusunda, Fethiye Ovası'nın güneybatısında yer alır. İzmir - Muğla üzerinden gelerek Antalya'ya ulaşan kıyı yolu 1 km doğusundan geçer. Bu yolla il merkezi Muğla'ya uzaklığı yaklaşık 130 km'dir. Fethiye pek çok önemli depremler geçirmiştir. 1856 ve 1957 yıllarındaki depremlerde kentin neredeyse tamamı yıkılmıştır. Tekrar inşa edilen Fethiye'de şu an modern bir liman ve marina vardır.
Tarihi
Bugunkü Fethiye kenti yakınlarındaki Belen'de, MÖ. 3000'lerde kurulduğu sanılan antik Telmessos kenti, Lykia'nin Karia sınırında yer alıyordu. Uzun bir süre Lykia'ya karşı bağımsızlığını koruduktan sonra, MÖ. 6. yüzyıl ortalarında Pers egemenliğine girdi. MÖ.5. yüzyılda Delos Birliği'ne, MÖ.362'de de Lykia'ya katıldi. Ardından Karia Kralı Mausolos'un eline geçti. MÖ.333'te yöreye gelen İskender'in egemenliğini Selevkoslar'ın yönetimi izledi. MÖ.3. yüzyıl sonlarında Mısır'daki Lagos Hanedanı'na bağlandı. MÖ.188'de Pergamon (Bergama) Krallığı'nın egemenliğine girdi. Pergamon Krallığı'nın MÖ.133'te yıkılmasından sonra kısa bir süre bağımsız kaldı ve Rodos'la işbirliği yaparak Pontus Kralı Mithradates'e karşı koydu. Daha sonra Roma ve Bizans yönetiminde yaşadı. 8. yüzyılda Anastasiuopolis, 9. yüzyıldan sonra da anılmaya başlandı. 1284'te Menteşeoğulları'nın yönetimi altına girdi; 1424'te Osmanlı topraklarına katıldı. Zamanla Meğri'ye dönüşen adı, 1913'te uçağı düşen ilk hava şehitlerinden Fethi Bey'in anısına Fethiye olarak değiştirildi. 19. yüzyıl sonlarında Aydın vilayetinin menteşe sancağına bağlı bir kaza merkezi olan Fethiye, 11 Mayıs 1919'dan 20 Haziran 1920'ye değin İtalyan işgali altına alındı.
Nüfus
Kentin nüfusu 2007 sayımına göre 66.271'dir.Bunun 33.278'i erkek, 32.993'ü kadındır.Fethiye'nin 2008 nüfusu ise 67.965'dir.
Turizm
Ölüdeniz gibi dünyada eşi bulunmayan bir plajı bulunan Fethiye Türkiye'nin turizm merkezlerinden biridir. Af Kule gibi dalış bakımından çok uygun yerlere sahiptir. Turizme açılmış birçok mağara mevcuttur. Doğal yapısı ile Yamaç paraşütü gibi alternatif sporlar yapılmaktadır. Kelebekler Vadisi ve Kabak Koyu gibi doğası bozulmamış çok özel bölgeler vardır. Günlük turlar ile 12 Adalar diye adlandırılan adalar ziyaret edilebilir.Ölüdeniz dışında Fethiye civarındaki birbirinden güzel plajları: Belcekız (Belceğiz), Çalış Plajı, İztuzu Plajı (Dalyan)Bu kadar alternatifin yanında antik çağlardan kalmış kent kalıntıları ile kültür turizmine de açıktır. Fethiye çevresindeki antik kentlerin bazıları şöyledir: Telmessos, Kaunos, Kadyanda, Tlos, Pınara, Letoon ve Xanthos. Bunların dışında zengin eserleriyle Fethiye Müzesi de turizme hizmet etmektedir.
Şövalye Adası: Tarihte Meğri adası, Fethiye adası isimleriyle de anılan Şövalye adası; Fethiye körfezini kapatan ince uzun, lades kemiği şeklinde bir adadır ve limanı korunaklı bir yer haline getirir. Bölgeyi çevreleyen adalar zincirinde üzerinde yerleşim yeri bulunan tek adadır. Şövalye adasının batısında Kızılada, doğusunda Çalış Plajı, güneyinde Fethiye, kuzeyinde açık deniz vardır. Limanın tam göbeğinde olan yerleşiminden dolayı gün boyu güneş ışığını takip eder.
9- KÖYCEĞİZ
Tarihi
Köyceğiz'in tarihi M.Ö. 3400 yıllarına kadar uzanır. Bu yörede varlık gösteren ilk uygarlık Koryalılardır. Sonra sırasıyla İskitler, Asurlular, İyonyalılar, Dorlar, Akalar, Persler, Hellenler, Seleykoslar, Romalılar, Selçuklular, Menteşeoğulları ve Osmanlılar yöreye hakim olmuştur.Köyceğiz'in tarihi ile ilgili ilk bilgileri tarihçi Herodot, Coğrafyacı Strabon ve İngiliz Arkeolog Hoskin vermektedir.M.Ö. 2000 yıllarında Yunanlılar ve Akaların deniz yolu ile Ege kıyılarına çıkmaları ile sahilde yeni koloniler kurulmuş, iç kısımlarda ise Karyalıların kolonileri ile gelişim sağlanmıştır. Böylece ilçe M.Ö. 1000 yıllarında oldukça iyi bir konuma gelmiştir. Köyceğiz Gölü'nün Akdeniz'le birleştiği yerde Kaunos şehri Karya'nın önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Akrapol, ünlü mabetler ile Harab ve Susan Kaleleri önemli tarihi eserlerdir.Osmanlılar Döneminde ilçe Hurşit Paşa'nın Muğla Mutasarrıflığına getirildiği dönemde bugün bulunduğu yer olan Yüksekkum'a taşınmıştır (1884). İstiklal Savaşı'nda düşman saldırısına uğramış, 1919 yılı sonunda Tahirağa, Mehmet Zeki Osman Ağa ve Tevfik Bey'lerin öncülüğünde Kuva-i Milliye Teşkilatı kurularak yurt savunmasına dahil edilmiştir.Buranın Kuvai Milliye komutanı Dr Hikmet Kıvılcımlıdır. Köyceğiz adının nereden geldiğine gelince: Efsanelere göre Köyceğiz, gölün alanı üzerinde bulunan bir ovada kurulmuş. Bilinmeyen bir zamanda ovayı sular basmış. Felaketin seyrine gelenler gölün doğu kısmında kalan birkaç evi ve insanı görünce: "Bütün şehir batmış, sadece kıyıda bir Köyceğiz kalmış." demişler. Bugün hala gölün altında bir batık şehir olduğuna inanılır.
Coğrafi Konum
Köyceğiz İlçesi, Akdeniz ve Ege Bölgeleri’nin birleştiği yerde, Muğla – Fethiye Karayolu’nun 60. km.’sinde, zengin doğal güzellikler ve narenciye bahçeleri içinde, sakin bir turistik beldedir. İlçe, adını aldığı Köyceğiz Gölü’nün kuzeyinde kurulu olup, 1.758 km² yüzölçümündedir.
İklimi
Köyceğiz'in kıyı kesiminde Akdeniz iklimi, dağlık bölgelerde ise Karasal iklim görülür. Türkiye'nin Rize' den sonra EN ÇOK yağış alan Köyceğiz'de kış yağmurlarının 3-4 ay sürdüğü görülmüştür.
Ekonomisi
İlçe nüfusunun % 85’i köyde yaşamakta olup geçimini tarım, hayvancılık, ormancılık, turizm ile sağlamaktadır. İlçenin en büyük gelir kaynağı tarımdır. İlçede polikültür tarım yapılmakta olup, iklim ve coğrafi yapı birçok ürünün yetiştirilmesine elverişlidir.İlçenin diğer bir geçim kaynağı, gezginci arıcılıktır. Köyceğiz Gölü ve gölü Akdeniz’e bağlayan Dalyan Boğazı’nda kefal balığı üretimi yapılmaktadır. Beyobası beldesinde alabalık tesisleri kurulu olup, üretimini sürdürmektedir.İlçede 3 adet narenciye yıkama, mumlama, standardizasyon ve paketleme fabrikası kurulu olup, ihracatlar buradan yapılmaktadır. Ayrıca ilçenin adını taşıyan Köyceğiz Köyü’nde tarım alet ve makineleri üreten bir fabrika bulunmaktadır.
Turizm
Köyceğiz Gölü ve gölün sahille birleştiği bölgede kurulan Karia’nın önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden Kaunos şehri ilçenin turizmdeki önemini arttırmaktadır.Ayrıca ilçenin Sultaniye Köyü’nde mevcut olan Sıcak-Soğuk Termal Kaplıcaları, sağlık turizmi bakımından önemli bir merkez teşkil etmektedir. Diğer taraftan Yayla Köyü ve kuzeyindeki Gökçeova, safari turizmi ile ilgi görmektedir. Çandır Köyü Horozlar mevkiinde çamur banyoları ve tesisleri bulunmaktadır.
Köyçeğiz'in Akdeniz kıyısında bulunan köyü Ekincik Koyu, uzun plajı, nefis koyu ve yat limanıyla, su sörfü, su kayağı ve yüzme için elverişli yerlerden biridir.her gelenin eşsiz bir yer keşfettim dediği ekincik tatilde sessizliği,huzuru,güzel deniz ve ormanı arayanlar için ideal bir koydur. içinde irili ufaklı pansiyonlar bulunan ekincik'te, onuncuköy pansiyon gerek ismiyle, gerekse işletmecilerinin hayalleriyle varolmasıyla dikkati çeken sıcak pansiyonlara güzel bir örnek teşkil etmektedir
Köyceğiz Gölü, Dalyan Kanalı, kaplıca ve çamur banyoları, 10 km. uzaklıktaki 800 m. rakımlı Ağla Yaylası, Şelale, Yuvarlakçay görülmeye değer yerlerdir. Dalaman Çayı, rafting ve trekking için önemlidir. Ağla Yaylası için yayla turizmi çalışmaları sürdürülmekte olup ayrıca göl çevresinde, Köyceğiz-Dalyan arasında bisiklet parkuru için alt yapı çalışmaları yapılmaktadır.
Köyceğiz Gölü’nün batısında Ölemez Dağı doğusunda Sultaniye Köyü sınırları içinde, kıyı boyunca çok sayıda termal kaynaklar vardır. Turizm ve Sağlık Bakanlığı’nca uzmanlara yaptırılan araştırma ve incelemeler sonucu çok sayıda ılıca-kaplıca ve içme kaynakları tespit edilmiştir. Bu termal kaynakların en önemlileri ve sağlık amaçlı olarak işletilenleri, Hasan Çavuş Ilıcası ve Kokar Girme denilen kaplıcalarıdır.
Sultaniye Kaplıcaları’nın tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Milattan önceki yüzyıllardan itibaren bir şifa yurdu olarak işletilmiştir. Roma, Bizans, Osmanlı ve Selçuklu döneminde halkın hizmetine sunulmuştur. Roma döneminde 400 hastaya aynı anda hizmet verecek kadar gelişmiş bir hastane durumundaydı. Kaynaklara göre, hastanenin girişinde “Tanrılar adına buraya ölüm giremez” diye yazılmıştır. Ölemez Dağı da adını kaplıcalardan almıştır...
|
|
|
 |
|
|