ANA SAYFA
MENTEŞE
MUĞLA
İLLERİMİZ
CUMHURBAŞKANLARIMIZ
BAŞBAKANLARIMIZ
TÜRKİYE
DEVLETLER
DEVLET BAŞKANLARI
ŞİİR KÖŞESİ
TURİZM
HABERLER
YEMEK KÖŞESİ
RESİMLER
EN'LER
JEOPOLİTİK
ÇEŞİT ÇEŞİT PARALAR
ARABALAR
EV RESİMLERİ
İSLAM
OSMANLI İMPARATORLUĞU
TARİHTEN
ŞİFALI BİTKİLER
GÜZEL MAKALE VE HİKAYELER
=> BİLGİSİZLİĞİN SONU
=> SEVGİYİ HAKETMEK
=> PADİŞAH VE İHTİYAR
=> GÖZYAŞI
=> YAŞLI TEYZE
=> KANUNİNİN CEZASI
=> TEMEL TAMİRATTA
=> AKIL OKULU
=> ÖZÜR DİLİYORUZ
=> KAHROLSUN AMERİKA
=> 91 YILLIK HİKAYE
=> MÜJDE
=> İNSAN OLMAK
=> HAYATIN SINAVI
=> PERVAZDAKİ KARGA
=> KAHVE TİRYAKİLERİ
=> NEMELAZIM
=> SEVGİNİN SÖZÜ
=> ACIDAKİ HİKMET
=> GERÇEKTEN SEVGİYİ BİLENLER
=> BORSAYI ANLAMAK
=> YABAN KAZLARI
=> EN ÇOK KİMİ SEVERSİNİZ?
=> SON NEFESTE PAZARLIK
=> ÇİFTÇİ
=> HUZURUN KIYMETİ
=> KÜÇÜK BİR TBESSÜM
=> OSMAN EFENDİ
=> MICROSOFT VE TEMİZLİKÇİ
=> Kovadaki Çatlak
=> KÖPEK VE TAVŞAN
=> HOCA İLE SEYİS
=> SADECE İPİ GEVŞETMİŞ
=> RİCA EDERİM
RESİMLERLE İLLERİMİZ
Galeri
SİYASİ PARTİLER
BAŞKENT RESİMLERİ
Bir gün ülkenin küçük kasabalarından olan Yitan'da şöyle bir haber
yayılmış:
- Güzel başkentimizde bir Akıl Okulu varmış. Her kim o okula giderse
orada akıl öğretiliyormuş.Herkes bu haberi şaşkınlıkla birbirine
anlatıyormuş. Kasabanın en zenginlerinden olan bir adam da bu haberi
duyunca kahkahalarla gülmeye başlamış:- Efendim, hayatımda hiç bu
kadar komik bir şey duymamıştım. Bir insan akıllıysa akıllıdır.
Sonradan akıl kazanılır mı hiç? Olacak şey midir? Duyulmuş mudur?
Görülmüş müdür?Bu adam çok zengin olduğu için çocuklarının hiçbirisini
okutmamış. Öyle çok parası varmış ki, istese kasabanın tamamını satın
alabilirmiş. Fakat çocuklarına devamlı şöyle diyormuş:- Şükürler olsun
çok paramız var. Yine de paramıza para katmalıyız. Ne kadar çok
kazanırsak o kadar güçlü oluruz.Çocuklarından biri ise, babasının bu
düşüncesine katılmıyormuş. Devamlı:- Babacığım, okumak gibisi var
mıdır? diyormuş. Bak ne çok paramız var. Ama bu parayla bilgi satın
alamayız. Buna kimsenin de gücü yetmez. Neden okumayı kötü görüyorsun?
Adam, çocuğunun bu sözlerini günlerce, gecelerce düşünmüş durmuş.
Sabahlara kadar sayıklar olmuş: 'Akıl okulu? Akıl okulu?' Bir sabah
dayanamamış ve kararını vermiş:- Böyle olmayacak. Şu Akıl Okulu neymiş
gidip göreceğim.Adam yolculuk için hazırlanmış. Atına binmiş ve yola
koyulmuş.

Günler geçmiş. Geceler geçmiş. Memleketinden ayrılalı tam otuziki gün
olmuş. Günün birinde, yolda ağır ağır yürüyen bir ihtiyara rastlamış.
İhtiyarın gözleri görmüyormuş. Adam bu ihtiyarın haline acımış. Yanına
yaklaşarak:- Ey yolcu, nereye gidiyorsun? diye sormuş.İhtiyar da
başkente gitmek istediğini söylemiş. Bunun üzerine adam atından inmiş
ve ihtiyarı atına bindirmiş:- Ben de başkente gidiyorum. demiş. Bir
günlük yolum kaldı. Birlikte konuşa konuşa gideriz. İhtiyar atın
üzerinde, adam yaya yolculuklarına devam etmişler. Şehre vardıkları
zaman adam ihtiyara:- İşte başkente geldik, demiş. Burada inebilirsin.
Fakat ihtiyar, adama şunları söylemiş:- Madem bir iyilik yaptın, bunun
gerisini de getir. Beni şehrin meydanına kadar götür. Ondan sonra var
git nereye gideceksen.Adam hiç karşı çıkmamış ve tamam demiş. Beş-on
dakika sonra şehrin meydanına gelmişler. Tam bu sırada ihtiyar
bağırmaya başlamış:- İmdat!.. Yardım edin. Bu adam atımı çalmak
istiyor. Bu garibana yardım elini uzatacak yok mu? İmdat!..Meydandaki
insanlar koşa koşa gelmişler onların yanına. İhtiyar kör olduğu için
ona acımışlar ve adamı suçlamışlar:- Utanmıyor musun bu yaşta
hırsızlık yapmaya! Hem de kör bir adamın atını çalmaya çalışıyorsun.
Adam haykırıyormuş:- Hayır yalan söylüyor. Bu at benim. Onu yoldan ben
aldım. İhtiyardır, yorulmasın, bir iyilik yapmış olayım, dedim. Bu at
benim. Ben hayatımda hırsızlık yapmadım. O yalancıdır.

Fakat gel gelelim insanlar adamı dinlememişler. Atı, kör ihtiyarı ve
adamı doğruca şehrin hakimine götürmüşler. Hakim önce kör ihtiyarı,
sonra adamı dinlemiş. Ardından da şöyle demiş:- Bana bir baytar, bir
nalbant, bir de saraç çağırın. Hemen gelsinler. Bekliyoruz.Adam bu üç
kişinin neden çağrıldığını bir türlü anlayamamış. Kimseye de
soramamış. Mecburen çağrılanların gelmesini beklemiş. Kısa bir zaman
sonra da hep beraber gelmişler. Hakim gelenleri tek tek huzuruna kabul
etmiş. Önce baytar alınmış odaya. Hakim ona sormuş:- Ata bak. Bu at
hangi memlekete aittir? Baytar şöyle karşılık vermiş:- Çok fazla
incelemeye gerek yok. Bu at bu şehirden alınmamış. Yitan yöresine ait
bir attır.Adam kendi memleketinin ismini duyunca hayretler içinde
kalmış. Bu sefer de hakim nalbantı çağırmış ve ona:- Sen de bu atın
nerede nallandığına bak, demiş. Nalbant biraz inceledikten sonra
şunları söylemiş:- Bu at burada nallanmamış. Yitan yöresinde atlar
böyle nallanır. Bizimkine benzemez.Adam yine şaşırmış. Kendi kendine,
'Nasıl bilebilirler?' diye sorup duruyormuş. Hakim son olarak saraca:-
Bu atın koşumlarını incele, demiş. Nasıl eyerlenmiş? Saraç hiç
beklemeden cevap vermiş:- Efendim, ilk bakışta bizim yöremize ait
olmadığı anlaşılıyor. Yitan yöresinin koşum şeklidir.Hakim cevapları
aldıktan sonra atın sahibine dönerek:- Evet, sen doğru söylüyordun,
demiş. Bu at senin. Artık atını alıp gidebilirsin. İhtiyara da gereken
ceza verilecektir. Hiç meraklanma. Fakat adam dayanamayarak hakime
sormuş:- Siz böyle bir şey yapmayı nasıl düşündünüz? Bu adamlar, bu
atın Yitan yöresine ait olduğunu nereden anladılar? Lütfen bana söyler
misiniz bütün bunlar nasıl olabiliyor?Hakim adamın sorusuna gülerek
cevap vermiş:- Ben ve bu gördüğün herkes, bu şehirdeki Akıl Okulunu
bitirdik. Her şeyi o okulda öğrendik. Orada doğrunun nerede ve nasıl
bulunacağı öğretilir.Adam böylece Akıl Okulunun ne anlama geldiğini
yaşayarak öğrenmiş. Heyecanla memleketi olan Yitan'a dönmüş. Bütün
olanları ailesine ve arkadaşlarına anlatmış. Sonra da bütün
çocuklarını bu Akıl Okuluna göndermiş. Anlamış ki, herkeste akıl var,
ama onu kullanabilmek için eğitim gerekiyor.



Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol