Cumhuriyet'in 'Muasır medeniyet düzeyinin üstüne çıkma' ülkü ve amacı, Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünün hemen ardından başlayan bir yozlaştırma ve bir süre sonra buna eklenen bir karşı devrimle hedefinden saptırılmış ve Türkiye sürekli seviye kaybederek, tümünün önünde olduğu komşularının neredeyse tümünün gerisinde kalma noktasına gelmiştir.
1980'li yılların başından itibaren izlenen ve küreselleşme sömürüsünün önünü açmak üzere dışarıdan yapılandırılan neoliberal politikalar Türkiye'yi uluslararası sermayenin denetim ve güdümü altına sokmuş bulunuyor.
Anayasamızın ve çağdaş anlayışın esas aldığı sosyal devlet ilkesi tahrip edilerek kamu hizmeti âdeta yok edilmiş, vatandaş, yabancı çıkarların gelir aracı yapmak istedikleri bir tür müşteriye dönüştürülmüştür.
Eğitime ayrılan sınırlı imkânların büyük kısmı, özel eğitime ve vakıf okullarına akıtılarak eğitimde eşitlik ve genellik tahrip edilmiştir. Eğitim, bazı 'hayırseverlerin' cömertliğine sığınır hale getirilmiştir.
Tahrip edilen tarım ve hayvancılıktan beslenen 30 milyonu aşkın nüfus; sanayi ve tarım sektörlerinde ülkenin işe yarar imkânlarını eline geçirmeye uğraşan dış sermayenin işçisi durumuna getirilmek üzeredir. Sosyal devletin işlevsel kılınmasında en büyük role sahip olan KİT’ler, sistemli bir yıpratma ve çökertme operasyonuyla, önce partilerin yandaş koruma alanlarına çevrilip kâr edemez hale getirilmiştir. Ne yazık ki bu çökertme operasyonlarında Atatürk’ün ulusal ekonomiye kazandırdığı KİT’ler öne alınmıştır. Şimdi ise, bu kamu işletmeleri, özelleştirme adı altında iç ve dış rant odaklarına yağmalatılmaktadır. Bu yağma, bugün artık stratejik toprakların yabancılara satılması noktasına getirilmiştir. Ormanların özelleştirilmesinden, madenlerin yabancılara tesliminden söz edilmektedir.
Türkiye, 1983–2004 yılları arasında yaklaşık yüz milyar dolar dış borç faizi ödemiştir. Bu ödemeye rağmen, borç stoku 130 milyar dolar artış kaydetmiş bulunuyor. İç borçlarda ise durum tam bir çıkmazdır. Sonuç olarak, toplam borçlarımızın bugün itibariyle millî gelire oranı tüm AB ülkelerinden fazladır.
Türkiye'nin çevre standartlarını AB düzeyine çıkarması, yani dönüşümlü çöp sistemine geçmesi, yeşil alanları tanzim etmesi, hava, deniz ve çevre kirliliğini katlanılabilir düzeye getirmesi için 90 milyar dolarlık bir meblağa ihtiyaç olduğu hesaplanmaktadır. Bu rakam, yaklaşık 300 milyar dolar olan millî gelirin üçte biridir.
Üniter devlet yapımız, adı telaffuz edilmeyen ve gerçekte Türkiye’yi federatif sisteme hazırlamaya başlayan çok hukukluluğun ön adımı olarak sahnelenen yaklaşımlarla âdeta yok edilmektedir.
Memurluk sisteminin yerine, artan bir hızla, sözleşmeli personel sisteminin geçirilmesi de devleti yozlaştırma ve tahribin bir uzantısıdır.
Öte yandan, uluslararası ve uluslarötesi büyük sermaye güçlerinin öncü kuruluşları, sermayenin küreselleşmesi adı altında, sadece etkileri, dayatmalarıyla değil, resmîleştirdikleri bürolarıyla, zayıflatılan devlet otoritesinin yerini almakta, adı konmamış bir manda yönetimini işletmektedirler.
Tarımımızın içine itildiği feci durum, yoksulluk ve işsizliğin temel sebeplerinden biridir. Küresel sömürü odaklarının sistemli yıpratmalarıyla Türk tarımı yok olma noktasına getirilmiştir. Tarımın en gözde işletme ve kuruluşları ya özelleştirme adıyla ona-buna peşkeş çekilmiş yahut da tasfiye edilmiştir. Et Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu gibi verimli, üretken ve kârlı kuruluşlar sistemli oyunlarla yıpratılıp elden çıkarılmıştır. Hayvancılık ve hayvansal ürünler sanayiimiz; Devlet Üretme Çiftlikleri, Tarım Islah İstasyonları tasfiye edilmiş veya çökertilmiştir. En verimli tarım topraklarının elden çıkarılması bir meziyet gibi algılanır olmuştur.
Ulusal bağımsızlık ve millî egemenlik giderek aşınmakta, çöküş işaretleri vermektedir. Bu durum, ülkeyi yönetenleri dış politikamızda dirayet, direnç, hatta savunma yapamaz bir konuma sürüklemektedir. Dış politikada bize düşen, oturduğumuz masada önümüze konan tekliflerden birini seçmekten ibaret kalmaya başlamıştır.
Türkiye, 6 asırdan beri doğrudan veya dolaylı olarak yönettiği Ortadoğu’da bile caydırıcılığını, saygınlığını yitirmiş, süper güçlere teslimiyetin eşiğine getirilmiştir.
Yarınımızı emanet edeceğimiz gençleri yetiştirmesi gereken eğitim sistemimiz amacından sapmış, Cumhuriyetimizin belirgin niteliklerinden biri olan Eğitim Birliği, Anayasal ifadesiyle Tevhidi Tedrisat tahrip edilmiş, eğitimde bütünlük kaybolmuştur.
Ülkemizde yaşanan çözümsüzlükler, günlük hayata yönelik tehditleri arttırmış; gasp, hırsızlık, soygun ve vurgun gibi özellikle kentlerde yoğunlaşan suçlar, günlük hayatın bir parçasına dönüşerek insanımızın gelecek beklentisinin ve güven duygusunun zedelenmesine yol açmıştır.
Daha da kötüsü, insanımız kendine olan güvenini ve kimliğini kaybetme noktasına taşınarak, sorunlara çözümü kendinde değil; dışarıda, IMF, AB ve ABD gibi dış güçlerde aramaya başlamıştır.
II. ANA HEDEF VE TEMEL İLKELER
Halkın Yükselişi Partisi (HYP), demokratik bir halk hareketinin ürünü olarak doğmuş insan merkezli bir siyasal partidir. Partimiz, kendisini sağ veya sol olarak tanımlamaz. Ancak, Anayasamızın ikinci maddesinin talepleri istikametinde ve çağdaş-ortak bir insanlık değeri olarak sosyal demokrasiyi benimser.
Partimiz bir ideoloji partisi değil, bir kitle ve program partisidir. Türkiye'yi ve Türk halkını yükseltmek ve yüceltmek yolunda, evrensel-ortak insanlık değeri haline gelmiş tüm kabullerden yararlanır.
Partimizin öne çıkardığı temel değerler akılcılık, bilimcilik, özgürlük, insancılık, dürüstlük, erdem, çalışkanlık ve Türkiye sevgisidir.
0
Partimizin esas alacağı siyasette kadınlarımızın sayısı, Kurucular Kurulu’ndan başlanarak, alışılmışın birkaç katına çıkarılacaktır.
Malî gücümüzün esası; paylaşım bilincimiz, imece ruhumuz, fedakârlık ve feragat şuurumuzdur. Bu şuurun başaracağına inancımız tamdır. Söz ve kararda katılımın, emek ve harcamada katılımla sağlanacağına inanmaktayız.
Bu program, bir diriliş, uyanış, atılım ve değişim programıdır. Öncelikle bir zihniyet devrimini amaçlamaktadır. Ekonomik ve ahlaksal bir diriliş ve yükseliş mücadelesi için Türk halkını bir bilinç ve atılım seferberliğine çağırmaktadır.
Eğitim, savunma ve ekonomide, ulusallığı esas alan bir yönetim getirmeyi taahhüt etmektedir.
Görevimiz ve Temel Bakış Açımız :
Halkın Yükselişi Partisi, emperyalizm ve sömürgeciliğin açık ve maskeli her türüne karşı çıkışı başarı ve onurun esası sayar. Ruh ve madde bütünlüğüne sahip nitelikli insan, Atatürk Cumhuriyeti, aydınlanma, emeğe, bilime ve yaratıcılığa saygı, değişim gibi değerler siyasetimizin yapı taşlarıdır.
Hizmetleri, hiçbir ayrım yapmadan insana yönelten bir siyaset ahlakı partimizin inanç ve kişilik değerlerinin alt yapısını oluşturmaktadır.
Partimiz, millî egemenliğimizin kaynağı olarak gördüğümüz halkımızla birlikte bir bütün olarak Türkiye’mizi, çağdaş bilgi uygarlığına ulaştırma ülküsünü taşımaktadır.
Ruh ve kişilik köklerimizi oluşturan değerleri koruyarak, çağdaş zihniyetli, nitelikli, yaratıcı, erdemli insanlarla gerçekleştirilecek bir seferberlik ve diriliş hamlesiyle ülkemizi uygar insanlık kervanının ön sıralarına geçirmek partimizin ülküsü ve temel görevidir.
Eğitim seferberliğimizle birlikte gerçekleştireceğimiz zihniyet yenilenmesini; aklın, bilimin, teknolojinin ve sağduyunun yol göstericiliğinde, tabandan başlayan, demokratik, katılımcı, bireysel tercihleri gözeten bir kitle hareketi olarak hayata geçirmek, görev ve sorumluluğumuzun gereğidir.
Toplumumuzun tarih boyunca yapılanışı; madde merkezli olmaktan çok, insan merkezli olmuştur. Bilgi uygarlığı ile uyuşumun alt yapısını veren bu anlayışı gereğince değerlendirmek; insanımıza, halkımıza ve gelecek kuşaklara yönelik tarihsel sorumluluğumuzun yerine getirilmesinde bize güç verecektir.
Tarihsel ve Kültürel Değerlerimiz :
Bizi biz yapan değerlerimiz, temel zenginliğimizdir. Tarih boyunca, insanları, ırkları, kültürleri ve değerleri çatıştırmak yerine onları bir arada yaşatan yönetimler oluşturduk.
Orta Asya’nın hareketli ve renkli kültür ortamından Ortadoğu’ya, oradan Anadolu, Kafkaslar, Balkanlar ve Avrupa içlerine uzanan çeşitliliği hep koruduk. Bu gün de bunların mirasını taşıyoruz. Küresel çatışmaların öne çıktığı dünyamızda Türk toplumunun bu hasletleri ancak yeni yeni fark ediliyor.
Tarihimize baktığımızda;
*Devlet ve toplum yapılanmasında önce insan demişiz. Öncelikle insanların örgütlenmesini benimsemişiz.
*Çok kültürlülüğü doğal yaşam kabul eden bir hoşgörüye sahip olmuşuz.
*Toplumda dikey statü akışkanlığı hep açık olmuş. Dünkü devşirmeyi sadrazam, bugün de köy çocuklarını Cumhurbaşkanı yapmışız. Bunu birçok ileri ülkede görememekteyiz.
*Dinsel inançlarımızda, Tanrı aşkıyla insan sevgisini öne çıkarıp yetmiş iki millete bir gözle bakmış, yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmiş, paylaşım ve fedakârlık ruhunu geliştirmişiz.
Bizi biz yapan bu değerlere onur ve gururla sahip çıkıyoruz. Partimiz, bu değerlerin, toplumumuzun çimentosu olduğu yolundaki inancını kararlılıkla sürdürecektir.
Cumhuriyetimizin Değerleri :
Partimiz, Cumhuriyetimizi ve Cumhuriyetimizin kazanımları olan değerlerimizi koruyarak ve geliştirerek çağdaş uygarlığın üstüne taşıyacaktır. Son 50 yıl boyunca, dış odakların hesaplarına uygun biçimde sürekli aşındırılan Cumhuriyet değerlerimizi, özgün saffet ve asaletleriyle geri getirmek partimizin temel amaçlarından biridir.
Atatürk Devrimleri ile gerçekleşen Cumhuriyetimizin engin ve ölümsüz kazanımlarını, sadece bizim coğrafyamızın değil, tüm mazlum milletlerin çıkış noktası olarak görmekteyiz.
Evrensel İlkeler ve Değerler :
İnsanlığın gelişim sürecinde şekillenip kabul gören evrensel yöntem ve değerler, partimizin de benimsediği değerlerdir:
*Politik ilişkilerde katılımcı, çoğulcu demokrasiyi;
*Sosyal ilişkilerde, çatışma yerine uzlaşmayı;
*Kültürel farklılıklar karşısında, bağnazlık yerine hoşgörüyü;
*Ekonomik süreçlerde, israf yerine verimlilik ve akılcılığı;
*Teknolojide taklitçilik yerine bilimselliğe dayalı yaratıcılığı esas almaktayız.
İnsan Merkezli Sistem:
Bizim için en önemli değer insandır. İnsan, Yaratıcı’nın aziz emanetidir; en yüce değerdir, gaye varlıktır. Bu nedenle toplumsal sistemimizi insan merkezli olarak yapılandıracağız. Bunun anlamı, insanı bir bütün olarak yüceltecek unsurlara öncelik vermektir. İnsanın, en büyük nimet olan beynini etkin kullanması için zihniyet yenilenmesi, öncelikli hedefimizdir. Bu amaçla;
*Herkes için sürekli eğitim ve öğrenim,
*Herkes için kendini istediğince geliştirecek ortamların yaratılması,
temel önceliklerimiz arasındadır.
İnsan yetiştirme sistemimiz, bağımlı insan kişiliği yerine; sosyal ilişkilerde saygılı, yaratıcılık ve karar vermede özgür, onurlu ve erdemli insanlar yetiştirmeyi esas alacaktır.
Zihniyet Devrimi :
İnsan hayatında öne geçişi sağlayan atılımların temelinde yaratıcı zihniyet vardır. Öncülük farkını yaratan, zihniyettir. Öyleyse her şeyden önce zihniyet devrimi gerekir.
Halkımızın sağduyusu yüksek, pratik zekâsı üstündür. Kendi sorunlarına pratik çözüm bulmakta mahirdir. Bu anlamda girişimcilik becerisi gelişmiştir.
Ancak, ülkeyi ve toplumu yönlendirip yönetecek eğitimli ekiplerin, geleceği şekillendirecek uzun dönemli sorunlara çözüm üreten bilimsel düşünce tarzına sahip olması gerekir.
Zihniyet devrimi projemiz, bilimsel düşünmeyi kazandırmaya yönelik bir yeniden yapılanma projesidir.
* Zihniyet devrimi yapmadan, bugünkü sorunları çözemeyiz.
* Zihniyet devrimi yapmadan, geleceği etkin yönlendiremeyiz.
* Zihniyet devrimi yapmadan, teknoloji üretemeyiz.
* Zihniyet devrimi yapmadan, halkın yükselişini gerçekleştiremeyiz.
Zihniyet Devrimi sayesinde, şimdiye dek tepeden gerçekleştirilmeye çalışılan yenilenme yerine halkın kendi tabanından gelen bir yenilenme yaşanacaktır.
Kişisellikten Sosyal Sorumluluk ve İşbirliğine :
Osmanlı’dan aldığımız miras gereği toplumda ikili bir yapılanma vardır. Tepe kültüründe, insanlar devlet yapılanması ve yönetimi için eğitilirken, taban, yerel ve geleneksel değer ve davranışları içinde kendi haline bırakılmıştır. Bugün de bu yapı önemli ölçüde sürüyor. Bu durum, bir yandan tabandaki halkla tepedekilerin bütünleşmesine engel olmuş, öte yandan siyasetin kavgacı ve iki kutuplu yapılanmasına yol açmıştır.
Partimiz, eğitim ve zihniyet yenilenmesi sürecinde, tepe ile tabanı, halk ile devleti barıştırarak, toplumsal ve politik bütünleşmeyi sağlayacaktır. Halkımız; partimizin kazandırdığı sosyal sorumluluk ve işbirliği anlayışı ile çağdaş bilgi toplumunun temel özelliği olan toplumsal sinerjiyi yakalama imkânına ulaşacaktır. Ekip çalışmasını ve işbirliğini öğrenmiş, sosyal sorumluluk sahibi, girişimci bireylerin sayısı süratle artırılacaktır.
Birliktelik ve Başarı :
Eğitimli insanlarımızın bağımlı davranış kalıpları yerine bağımsız ve başarıya yönelen bir davranış kalıbına taşınmaları sağlanacaktır. Çalışma ve başarı şevki, hem bireysel, hem de işbirliğine dayalı ortak çalışmanın temeli olacaktır. İnsanlarımız birbirini engellemek yerine, başarıya birlikte koşan, sosyal sorumluluk sahibi, ekip çalışmasına yatkın yeni bir anlayış ve davranışa yönlendirilecektir.
Ekonomideki rekabet ilişkisinden, politikadaki tercih anlayışına kadar her alanda başarı coşkusuna geçerlilik kazandırılacaktır.
Ahlak Devrimi :
Türkiye son yıllarda ağır bir ahlak erozyonuna uğramıştır. Bu erozyonun giderilmesi için partimiz bir ahlak devrimini gerekli görür.
İnsanları birbirinden ayırıcı ve fark yaratıcı özellik, aklı kullanma yöntemi, yani zihniyetidir. Bu zihniyetin insanın sahip olduğu değerler manzumesi içersinde insan ilişkilerine yansıtılması ise ahlakı belirler. Aklın, diğer insanlar için olumlu yönde kullanılması erdemi belirler. Ahlak ve erdem sağlıklı toplumsal ilişkilerin güvencesidir.
Arzulanan erdemli insanları yetiştirmek için zihniyet devriminin bir ahlak devrimi ile tamamlanması gerekir. Ahlak ve erdem sahibi nitelikli insanlardan oluşan bir toplum yaratılması partimizin ülküsüdür.
III. SİSTEM TERCİHLERİMİZ
Teknolojik Sistem Tercihimiz :
Partimizin teknolojik sistem tercihi, küresel bağlantılı ulusal ve bütünleşik ağ sistemidir. Geleneksel ve taklitçi ithal teknoloji yerine; bilgi çağının yaratıcı-yenilikçi teknolojilerine geçişi sağlayacak bir teknolojik yapılanmaya ihtiyaç vardır.
Ülkemizin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşması teknolojik alanda yapacağı devrim ve sıçramaya bağlıdır. Günümüzün bilgi toplumunda teknoloji, doğa ve yaşama uygulanabilir bilimsel düşüncedir. Bilimsel düşünceler, uygulamaya araçlarla aktarılır. Uygulanabilir bilimsel bilgi üretmek kaçınılmazdır.
*Küresel bağlantılı ulusal yenilik ağları oluşturulacaktır.
*Üniversite, fakülte ve bölümlerin işleyiş ve örgütlenişi, uygulamalı bilgi ve teknoloji üretimi için yeniden düzenlenecektir.
*Mevcut AR-GE sistemleri geliştirilerek yeniden kurulacaktır.
*Teknoparklara işlerlik kazandırılacak ve yenileri kurulacaktır.
*Üniversite ve sanayi işbirliği yeniden düzenlenecek ve işbirliği mantığına işlerlik kazandırılacaktır.
*Büyük kentlerin; sahip oldukları üniversite, Ar-Ge, sanayi ve iş dünyası işbirliği içinde örgütlenerek teknopark kavramını aşan birer teknokent örgütlenmesine dönüşümleri sağlanacak ve kentsel yenilik ağları ve işbirliği sistemleri oluşturulacaktır.
*Türkiye'nin kendi özelliklerini değerlendirebilen özgün kalkınma ajansları hızla kurulacaktır. Bu ajanslar, kentsel kalkınmanın ve kentsel işbirliğinin yönlendiricisi olacaklardır.
*TÜBİTAK, KOSGEB, MPM ve benzeri kuruluşların yenilik ağ sistemi içinde konumları yeniden belirlenip etkinleştirilecektir.
*Ar-Ge sisteminde geliştirme aşamasının ağırlık olarak sanayie kaydırılması için teşvik ve işbirliği sistemi geliştirilecektir.
Ekonomik Sistem Tercihimiz:
Partimizin ekonomik sistem tercihi; yenilikçilik-verimlilik-dayanışma boyutlarını esas alan ‘yenilikçi sosyal piyasa sistemi’dir.
Türkiye'de bilinçli bir ekonomik sistem politikasının oluşturulamayışı, 30 yıl süre ile enflasyona göz yumulmasına, sürekli krizlere ve bünyesel zaaflara neden olmuştur. Uygulandığı şekliyle serbest piyasa sloganı, sistemin işlerliğine değil; keyfiliğin, rüşvetin, vurgun ve soygunun sürmesine hizmet etmiştir.
Piyasa sisteminin özünde rekabet olmasına rağmen, Türkiye'de bilinçli bir rekabet politikası uygulanmamıştır. Partimiz, işlerliği yüksek bir piyasa sistemi oluşturacaktır. Özünde yenilik ve yaratıcılığa, yani başarı rekabetine dayalı, ama sosyal yanı da olan bir piyasa politikası oluşturmakta kararlıyız.
Yenilikçi sosyal piyasa ekonomisi bir yönüyle teknolojik devrimin getireceği yeniliklere, diğer yönü ile başarı rekabetine dayanacaktır. Bilgi toplumunun sosyal sinerjisi ile desteklenecek ve küresel rekabetle başa çıkabilecek bir rekabet politikası oluşturulacaktır.
“Teknolojik sistemin temelindeki teknoparklar, yenilik ağları, yerel ve bölgesel kalkınma potansiyellerimizi ulusal bütünlük ve sinerji içinde küreselleştiren kalkınma ajansları, üniversite-sanayi işbirliği sistemleri, yenilikçi girişimciliği destekleyen mekanizmalar olacaktır. Piyasa ve rekabet sisteminin yetemediği yerde devlet, yönlendirici olarak devreye girebilecektir.”
Teknolojik sistemle bütünleşmiş etkin bir ekonomik sistemin yaratılması, halkın yükselişinin ekonomik temeli olarak, yeni iş ve istihdam fırsatları yaratacaktır.
Ekonomik sistemimiz, sermaye-emek zıtlaşması üzerine inşa edilmeyecektir. Aksine, emeğin kalitesini yükselterek sürekli öğrenme, uzmanlık ve bilgi ile emeğin ve sermayenin birlikte verimlilik artışını sağlamaya yönelecektir.
Halkın yükselişi, düşmanlıklar ve sömürü üzerine kurulamaz. Halkın yükselişi, bilgi, beceri, yetenek, yaratıcılık, yenilikçilik, verimlilik, girişimcilik, işbirliği ve başarı rekabeti gibi sistem ve kurumlar üzerine oturtulacaktır. Böylece, gücünü dış örgütler yerine, halkından ve kendi gücünden alan, yeterli iş ve istihdam yaratan yenilikçi, etkin ve verimli bir ekonomik sistem yaratılacaktır.
Politik Sistem Tercihimiz :
Partimizin politik sistem tercihi katılımcı demokrasidir.
Partimiz; Türkiye’nin şeklî demokrasisini, halkın katılımını sağlayacak bir katılımcı demokrasiye dönüştürecektir. Halkın yükselişi, aynı zamanda politik örgütlenme ve katılımla gerçekleşecektir.
Gönüllü örgütler; sendikalar, odalar, dernekler, katılımcı demokrasinin temel belirleyeni olacaktır. Hedefimiz lider sultası yerine, halkın, kendi kaderini kendi eline almasıdır.
Sistemdeki tepeden yönlendirme yerine, tabandan tepeye ve tepeden tabana yoğun işbirliği içinde işleyen etkin, katılımcı bir demokrasiye geçilecektir.
Politik örgütlenme ve katılım geliştirilecek, kadın ve gençlerin örgütlenişi öncelikle teşvik edilecek, yaratılacak örgütlenme modeli, gönüllü ve uygulamalı siyaset okulu gibi işlev görecektir.
Sosyal ve Kültürel Sistem Tercihimiz :
Zengin tarihimizden ve yaşadığımız coğrafyadan gelen, çoğulcu kültür dokumuzu, yaratıcı sinerji içinde, çatışan değil, uzlaşan ve birbiriyle etkinleşerek zenginlik yaratan yapıya kavuşturmak kültür politikamızın hedefidir.
Tarihsel seçkinliğimiz olan aile değerlerimizi koruyacak, kültür dokumuzdaki çeşitliliğin toplumumuza yeni zenginlikler kazandırmasını sağlayacağız.
Partimiz, toplumsal yapımızda mevcut olan akraba, komşu ve mahalle dayanışmasını kurumsal bir yapıya kavuşturacaktır. Devlet, vatandaşların kendi kendilerine yardım için başlatacakları her türlü sosyal dayanışma hareketine destek verecektir.
IV. İNSAN VE HAKLARI
1. Kişi Hak ve Özgürlükleri
Toplumun temel unsuru olan insanın, kişiliğine bağlı, doğuştan sahip olduğu dokunulmaz, devredilmez ve vazgeçilmez temel hak ve özgürlükleri vardır:
*Herkesin bu hak ve özgürlüklerden istediği kadar yararlanarak maddî ve manevî varlığını geliştirmesi teminat altına alınacaktır.
*Kişilere hiçbir zaman ve hiçbir şekilde eziyet ve işkence yapılamayacaktır.
*Hiç kimseye insan onuru ile bağdaşmayan bir ceza verilemeyecektir.
*Başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere, demokratik Batı ülkelerinde bu haklara tanınan hukuksal güvencelerin vatandaşlarımıza da aynen tanınması esas alınacaktır.
2. Ekonomik Hak ve Özgürlükler
Ekonomik hak ve özgürlükler ile sosyal hak ve özgürlükler arasındaki yakın ilişkiyi göz önünde tutmakta, sosyal adalet ile sosyal hakların ancak ekonomik yeterlilikle sağlanabileceğine inanmaktayız.
Ekonomik yeterliliğin bulunmadığı ülkelerde sosyal adaletin değil, sosyal sefaletin hâkim olduğu tartışılmayan bir gerçektir.
Ekonomik başarılarla elde edilen gelirlerden belli bir payın, başta eğitim, sağlık, çevrenin korunması olmak üzere, öncelikle gençliğin ve sporun geliştirilmesi ile sanatın ve sanatçının himayesi gibi sosyal-kültürel hak ve özgürlüklerin kullanılmasına tahsis edilmesi kaçınılmazdır.
3. Siyasal Hak ve Özgürlükler
Çoğulcu demokratik parlamenter sistem içinde seçmen yaşının 18 olarak kalmasını, milletvekili seçilme yaşının 25 olmasını benimsiyoruz.
550 olan milletvekili sayısı ile mevcut bakanlıkların sayısının yeniden tespit edilmesinin gereğine inanıyoruz.
Antidemokratik olduğuna inandığımız Seçim Kanunu ile Siyasal Partiler Kanunu’nun toplumsal isteğe ve günün şartlarına uygun olarak yeniden tanzim edilmesi gerekmektedir.
Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile sendikalar olmak üzere sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin önlerindeki engeller kaldırılacak, siyasal seçme ve seçilme hakları tam olarak tanınacaktır.
4. Aile, Çocuk ve Kadının Korunması
Aile sadece toplumun değil, başarı, mutluluk, sevgi, şefkat, dayanışma gibi temel insanlık değerlerinin yaratıcı kurumu, dayanağı ve güvencesidir. Türk toplumunda aile, birlikte yaşamanın en güzel örneği sayılabilecek bir yapıdadır. Bu temel ve hayatî değerimiz, ekonomik, sosyal ve kurumsal tedbirler alınarak korunacak, geliştirilecek ve yüceltilecektir.
*Aileyi güçlendirme kararlılığımızın bir uzantısı olarak, ‘Aileyi Koruma ve Geliştirme Merkezleri’ oluşturulacaktır.
*Ana-çocuk sağlığı merkezleri yaygınlaştırılacak, bu merkezlerin hizmet kalitesi yükseltilecektir.
*Kırsal kesim hanımlarının eğitiminde, emeklilerimizin birikim ve becerilerinden, başta TRT olmak üzere, elverişli kamu kurumları aracılığıyla yararlanılacaktır.
*Özellikle çalışan annelere yardımcı olmak ve çocuklarının sağlıklı yetişmelerini sağlamak üzere çevresel ve bölgesel kreş ve anaokulları yaygınlaştırılacaktır.
*Birleşmiş Milletler’in ‘Çocuk Hakları Bildirgesi’ni tam anlamıyla hayata geçirmek temel amaçlarımızdan biri olacaktır.
*Çocuğun ana sütünden olabilecek en ileri derecede ve en uzun süreli yararlanması için gereken tedbirler getirilecek, yasal düzenlemeler yapılacaktır.
*Çocukların özellikle çalıştırma yoluyla sömürülmesi önlenecektir.
*Aile içi şiddeti önlemek amacıyla, bu suçlara verilen cezalar caydırıcı boyutlara çıkarılacaktır.
*Aile bireylerinin bakım ve denetimini yapan ‘aile doktorluğu’ kurumu geliştirilecektir.
Kadına haklarına gelince;
Türkiye'de kadının durumu, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki kazanımlardan daha geriye gitmiş bulunuyor.
Mevcut tabloya bakıldığında, kadınlarımızın %19'u okuma-yazma bilmemektedir. Güneydoğu’daki bazı illerde ilkokul çağındaki kızların yaklaşık %38’i, ortaokul çağındakilerin yaklaşık %50’si okula devam etmemektedir.
Nüfusun %52'sinin kadın olduğu Türkiye'de, TBMM'deki kadın üye oranı % 4 gibi esef verici bir rakamdır. 3200’ü aşkın belediye başkanlığından sadece 24 tanesinde kadın başkan vardır. Böyle bir tablo karşısında demokrasiden, insan haklarından söz etmek inandırıcılıktan uzaktır.
Kadın, hayatın yaratıcı güçlerinin başında gelir. Ailenin gücü ve etkinliği, nesillerin sağlamlık ve yetkinliği öncelikle kadının toplumdaki mevkii ve saygınlığı ile bağlantılıdır. Kadınımız, fedakârlığın, azmin, gayretin, sevgi ve şefkatin canlı timsalidir. Bu hayatî varlığımız, kendisine yakışır bir itibar noktasında değildir. Cumhuriyetimizin getirdiği büyük zihniyet devriminin, kadınlarımıza verdiği imkânlar, sağladığı itibar, sonraki zamanlarda daha ileri götürülmesi gerekirken azaltılmış, bazı noktalarda yozlaştırılmış, hatta bazı noktalarda geri çekilmiştir.
*Partimiz; kadınımızı, çağdaş saplantıların ve dinci istismarların aracı olmaktan kurtaracak, Türkiye'yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracak kuşakları yetiştirecek ruhun vücut bulmasında birinci unsur olarak kadını öne çıkaracaktır.
*Demokratik hayatın bütün alanlarında, özellikle çok partili siyasal yaşamda ve iş hayatında kadın katılımını erkekle aynı düzeye çıkarmak için gerekli mevzuat düzenlemeleri süratle yapılacak, kadınlarımızın önüne dikilen tüm engeller kaldırılacaktır.
*Yerel yönetimlerin, malî bütçeleri ve nüfusları ile orantılı olarak ‘Kadın ve Çocuk Sığınma Evleri’ oluşturmaları sağlanacaktır. Bu sığınma evleri aynı zamanda, sığınan kadınlara istihdam ve beceri kazanma amacıyla da faaliyet gösterecektir.
5.Gençliğin ve Yaşlıların Korunması
Ülkemizin en büyük güven, güç ve mutluluk kaynaklarından biri de nüfusumuzun genç olmasıdır. Gençliği, geleceğin ve umudun teminatı gören partimiz, gençlerimizin gelişim ve eğitim imkânlarını zenginleştirmek yanında onların ülkemizin kaderiyle ilgili söz ve karar mevkilerine gelmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasını da görev bilmektedir.
Partimiz; gençlerimizin, madde ve ruh bütünlüğü içinde, atılımcı, özgür, sağlıklı yetişmelerini, eğitim ve katılımlarının önündeki engellerin kaldırılmasını ana hedefleri arasında görmektedir.
*Her türlü fanatik düşünceler ile terör, anarşi ve bölücü eylemlerden arındırılmış, akılcı, bilimsel ve estetik düşünebilen, hoşgörülü ve dengeli ilişkiler kurabilen bir gençlik yetiştirmenin zihniyet ve imkân zemini mutlaka kurulacaktır.
*Başta alkol ve uyuşturucu olmak üzere, çocukların ve gençlerin her türlü kötü alışkanlıktan korunmaları temin edilecektir.
*Gençliğin bedensel ve ruhsal sağlığının korunmasında önemli yeri olan spor en geniş şekilde desteklenecek, özellikle amatör spor geliştirilecek, yaygınlaştırılacaktır.
*Üniversite gençliğine hizmet verecek açık ve kapalı spor tesisleri ile kültürel kulüp ve birlikler yaygınlaştırılacaktır.
*Üniversite öğrenci ve mezunlarının, teknolojik gelişmeler ve yöneticilik konularında çalışma hayatının ihtiyaçlarına uygun, ücretsiz, kısa süreli kurslardan yararlanması sağlanacaktır.
*Özellikle yaz aylarında uygulanabilir, pratik, meslek kazandırıcı, toplum içi ilişkileri geliştirici ‘yönlendirme programları’ düzenlenecektir.
*Üniversiteler ile iş dünyası arasında işbirliği kurularak yeni mezunlara staj ve pilot kalkınma bölgelerinde istihdam imkânı sağlanacaktır.
*En küçük örgüt birimlerimizden başlamak üzere, gençlik konseyleri oluşturulacak, bu konseylerin gençlere iş bulma, yaz aylarında geçici çalışma imkânları hazırlama, bilişim teknikleri öğretme merkezleri olarak hizmet vermeleri de sağlanacaktır.
*Gençlerin, okuyan, düşünen, kendine güvenen üretken nesiller olarak yetiştirilmeleri amacıyla, gençlik çalışma kampları yanında, felsefe, düşünce ve spor kulüpleri yaygınlaştırılacaktır.
*Yaşlıların sağlık, barınma, psikolojik danışmanlık ihtiyacını karşılayacak, aynı zamanda bilgi ve becerileri değerlendirecek huzurevlerinin oluşturulmasına önem verilecektir.
*İleri yaşlardaki bakıma muhtaçların, kendi aileleri içinde bakılmaları için yardım ve destek sağlanarak aile içi huzur ve sevgi ortamından uzak kalmamaları temin edilecektir.
6. Engellilerin Korunması
*Engelli yurttaşlarımıza ilgiyi temel eğitim düzeyinde başlatacağız. Her derecede eğitim kurumunda engelliler için özel derslikler, dershanelerde ise özel oturum, giriş-çıkış düzenleri getirilecektir.
*Bu özel düzenlerin; alışveriş merkezi, sinema, tiyatro, hastane, tatil köyü, otel gibi kamuya açık alanlarda da kurulması zorunlu hale getirilecektir.
*Engellilerin bilgiye ve habere ulaşmada daha çok imkâna sahip olmaları için gerekli mevzuat düzenlemeleri yapılacaktır.
* Engellilerin toplumla çok yönlü bütünleşmeleri sağlanacaktır.
V. DEVLET VE KAMU YÖNETİMİ
1. Devletin Önemi
*Ulusal birlik ve üniter devlet, geleceğimizin, onur, mutluluk ve güvenimizin en hayatî unsurları olarak sarsılmaz ve tartışılmaz saygınlıklarını koruyacak ve bu bilinçle korunacaklardır.
*Merkezî otorite, devletin varlık ve egemenlik şartlarının en önemlisi olarak düzenleyici ve koruyucu rolünü sürdürecektir.
*Ülke gerçeklerine ve çağdaş normlara göre yeniden yapılandırılacak, merkezî otoriteyi etkisizleştirecek her türlü yaklaşım, öneri ve etki, küresel sömürü güçlerinin sinsi tahrip ve parçalama siyasetlerinin çağdaşlık maskesi altında sergilenişi olarak görülecek ve bu tahribe karşı etkin tedbirler alınacaktır.
2. Kamu Yönetimi, Kamu-Birey İlişkisi
Kamu yönetiminin sürekliliğini, istikrarını ve tarafsızlığını sağlamayı, hizmetlerin etkinliğini ve hızını arttırmayı, yetki ve sorumlulukları dağınıklıktan kurtarmayı hayatî önemde bulan partimiz, kamu yönetiminde gerçekleştireceği reformlarla sadece vatandaşa sunulacak hizmetin kalitesini artırmayı değil, uluslararası rekabeti kolaylaştırmayı da hedeflemektedir.
Bu amaçla;
*Modern kamu yönetimi esaslarını ve uygulamalarını yakından izleyen bir ‘Kamu Yönetimi Geliştirme Merkezi’ kurulmasını, bu merkezin üniversitelerimiz ve yurtdışındaki ilgili kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapmasını,
*Kamu yönetiminin modern gelişmelere paralel olarak bilişim teknolojisiyle donatılmasını, e-devlet’in etkin biçimde oluşturulmasını,
*Çağdaş denetim teknik ve yöntemlerinin kullanılmasını ve yaygınlaştırılmasını,
*Bürokratik işlemlerin sadeleştirilmesini ve basitleştirilmesini,
*Hizmette verimlilik, etkinlik ve hızlılık bilincinin benimsetilmesini,
savunuyor ve başlıca hedeflerimiz arasında sayıyoruz.
Devletin ekonomideki payının azaltılması, etkinliğinin ve verimliliğinin arttırılması, kamu yönetimindeki bozuklukların giderilmesi, ekonomi ve maliye yönetimindeki çok başlılığın ve çöküntünün önlenmesi için, öncelikle bakanlıkların kuruluş ve görevlerinde köklü düzenlemelere gidilmesi kaçınılmazdır. Bu düzenleme, gerçek anlamda bir ekonomik istikrar ve büyüme programını uygulayabilmenin de temel koşullarından biridir.
Bu nedenle, başta başbakanlık olmak üzere tüm bakanlıkların görev alanları, ana hizmet birimleri, bağlı ve ilgili kuruluşları yeniden belirlenecektir. Bu belirlemenin kalıcı olabilmesi için, gelişen ve değişen toplumumuza uyum sağlayacak unsurları içermesi zorunludur.
Kamu yönetiminde yeni yapılanma için şu ilkeler benimsenecektir:
*Başbakanlık sadece bir icra yeri değil, hükümetin genel siyasetinin ve bakanlıkların uyumlu ve verimli çalışmasını gözetmenin ve genel koordinasyonu sağlamanın makamı olacaktır. Başka bir deyişle, Başbakan usta bir orkestra şefi olmalıdır.
*Devlet bakanlıkları-hizmet bakanlıkları ayırımına son verilecek, başbakana koordinasyon ve gözetim görevi konusunda yardımcı olacak sınırlı sayıda devlet bakanlığı dışındaki tüm devlet bakanlıkları kaldırılacak veya hizmet bakanlığına dönüştürülecektir.
*Başbakanlığın tüm bağlı ve ilgili kuruluşları mevcut veya yeniden kurulacak olan bakanlıklara bağlanacaktır.
*Hükûmette çok sayıda bakan yerine, önemli bakanlıklarda bakan yardımcılığı ihdas edilecektir.
*Devlet maliyesinde kasa/kese birliği sağlanacaktır.
*Malî disiplinin bir gereği olarak, bakanlıkların ayrı gelir kaynakları olmayacak, her bakanlık yalnızca bütçeden ve sayıları asgariye indirilmiş yasal fonlardan aldığı payla yetinecektir.
*Bakanlıklarda müsteşarların konularında uzman teknokrat olmaları esas alınacaktır.
3. Millî Bütünlüğün Korunması ve Katılımcı Toplum
Başta devleti oluşturan bütün kurum ve kuruluşlar olmak üzere, herkesin Devlet ve toplum düzenini zedeleyici ve bozucu davranışlardan kaçınmak zorunda olduğu bilinciyle, temel hak ve özgürlükleri yok eden terör, anarşi ve bölücülük gibi eylemleri, devlet ve toplum düzenini ortadan kaldırmaya yönelik eylemler olarak tescil ediyoruz.
Temel hak ve özgürlüklerin güvenceye alınmasında olduğu gibi, kamu düzeninin korunmasında da vatandaşların örgütlü toplum bilincinin önemli olduğuna inanan partimiz, halkın iştirak etmediği bir kamu düzeninin yeterli düzeyde korunamayacağına inanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olduğunu gerçeğinden hareket eden partimiz; ırk, din, dil, mezhep ve kültür farklılıkları yaratarak veya kişileri kışkırtarak ulusal bütünlüğü bozmaya yönelik bütün hareket ve eylemleri reddetmekte; birleştirici, toparlayıcı ve bütünleştirici çağdaş Atatürk milliyetçiliğini esas almaktadır.
Ülkemizdeki kültürel zenginliklerin, ülke bütünlüğü ve birlikteliği içinde korunmasına önem verilecektir.
Bilgi toplumu, toplumsal öğelerin işbirliği içinde güçlerini birleştirerek sinerji yaratmayı esas alır. Toplumsal farklılıkları çatıştırmak yerine, bunları uzlaştırıp toplumsal sinerjiye dönüştürmek partimizin temel amaçlarından biridir.
Çağdaş toplum, örgütlü toplumdur. Ortak amaçları olanların bir araya geldiği örgütler, işbirliği içinde yürüttükleri çalışmalar ile katılımcı demokrasinin temel öğelerini oluşturacaklardır.
Odalar, sendikalar, dernekler, vakıflar, kamu ve özel sektör kurumları, üniversiteler ve gönüllü örgütlerin etkin katılımlarını, gerçek demokrasinin varlığı için kaçınılmaz görmekteyiz.
Demokrasiye katkı sağlamanın en etkin yolu siyasete katılımdır. Halkımızın önemli bir bölümünü siyaset dışı bırakan yasal kısıtlamaları aşmak için gereken tüm tedbirler alınacaktır.
4. Demokratik Devlet İlkesi
Ulusal egemenliği esas alan bir çoğulcu siyasal yapılaşma içinde ‘seçim esası’nı benimseyen partimiz; demokrasinin sadece seçimlerden ibaret olmadığına, gelişmiş sivil toplum örgütleri aracılığıyla ‘katılımcı demokrasi’ uygulamalarının ülkeyi yeni ve ileri boyutlara taşıyacağına inanmaktadır.
Bu amaçla, ekonomik demokrasiyi siyasal demokrasinin tamamlayıcısı kabul eden partimiz; işletmelerin halka açılmasını ve halkın kuruluşlara ortaklığının yaygınlaştırılmasını savunmakta, bu suretle rant ekonomisinin önleneceğine, piyasa ekonomisinin güçleneceğine ,sosyal adaletin sağlanacağına ve sonuçta demokratik düzenin güçleneceğine inanmaktadır.
Bağımsız yargı organlarında görev yapan tarafsız yargıç ve savcı güvencesini hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesinin temel unsuru bilen partimiz;
*Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun siyasal baskılardan kurtarılmasını,
*Hâkimler ve savcılar hakkında soruşturma yapan teftiş heyetinin Adalet Bakanlığı’nın emrinden çıkarılarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun emrine verilmesini,
*Hâkimler ve savcıların özlük hakları ve coğrafî teminatlarıyla ilgili güvencelerinin arttırılmasını,
önemli hedefleri arasında saymaktadır.
6. Laik Devlet İlkesi
Partimiz; uygar, huzurlu, insana ve inançlara saygılı, demokratik bir toplumun ancak laik bir hukuk devleti ile mümkün olabileceğine inanır ve bu inancın gereğini yapmayı bir insanlık borcu sayar.
Partimize göre, laiklik olmadan demokrasiyi yerleştirmek ve yaşatmak imkânsızdır. Laiklik, hukuk devletinin, sosyal demokrasinin, inanç ve insana saygının olmazsa olmaz koşuludur.
Laiklik, dinlerin saygınlığının, dindarların huzur ve güvenlerinin de garantisidir.
Her insanın belirli bir inanca sahip olduğunu kabul eden, laiklik konusunda şu tespitleri kayda geçirmeyi de önemli bulmaktadır:
*Herkesin din ve vicdan özgürlüğü ile ibadet özgürlüğü laik devletin teminatı altındadır.
*Din veya mezhep farklılığı nedeniyle kimsenin kimseyi ‘inanmayan’ diye itham etmeye hakkı yoktur.
*Her dindarın, kamuoyunu rencide edecek uygulama ve eylemlere gitmemek koşuluyla, ibadetini hiçbir baskıya maruz kalmadan ve hiçbir riyakârlığa başvurma ihtiyacı duymadan, özgür iradesiyle ve serbestçe yapabilmesi ancak laik sistem içinde mümkündür.
7. Sosyal Devlet İlkesi
Vatandaşlarını kimseye muhtaç etmeden onurlu bir yaşam düzeyine kavuşturmayı amaçlayan sosyal devletin başarısının, büyük ölçüde ekonomik başarılara bağlı olduğuna inanan partimiz;
*Gelirin, bedensel ve zihinsel emeğin piyasa koşullarında beliren değerine göre dengeli ve adaletli dağılımını benimsemekte,
*Refahı bütün toplum katmanlarına yayarak ve katılımcı demokrasi anlayışına uygun olarak, vatandaşların sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, ulaşım, haberleşme, kültürel ve sportif imkânlardan yararlanmalarında, hak ve fırsat eşitliğini ön plana çıkarmakta,
*Bu suretle sağlanacak gelecek güvencesi sayesinde, refah düzeyi yüksek, huzurlu ve sağlam temeller üzerine kurulu bir demokratik toplum yaratmayı amaçlamaktadır.
8. Kamuda İstihdam ve Çalışma Koşulları
*Memur, sözleşmeli personel ve işçilerin görevlerini tam bir tarafsızlık içinde yapmaları; vatandaşlar arasında başta siyasal görüşler ve felsefî inançlar olmak üzere, ırk, renk, dil, din, mezhep ve cinsiyet ayrımı yapmamaları temin edilecektir.
*Memur, sözleşmeli personel ve işçilerin hizmet içi eğitiminin sistemli ve sürekli bir şekilde objektif ilkelere bağlı olarak sürdürülmesi sağlanacak, eğitim alanındaki her türlü gelişmenin ışığında hizmet içi eğitimler yeniden düzenlenecektir.
*Yurtiçinde ve dışında eğitim görmüş bilgili ve deneyimli elemanlar ile uzmanlardan azamî ölçüde yararlanılarak beyin israfı önlenecektir.
*Devlette çalışanların Devletin itibarını temsil ettiği de düşünülerek kendilerine tatmin edici ücret ve sosyal imkân temin edilecektir. Devlet-vatandaş ilişkilerinin bozulmadan sürdürülmesini sağlayacak bir refah düzeyi özellikle enflasyon karşısında korunacaktır.
*Memur, sözleşmeli personel ve işçilerin terfi, ödüllendirme ve ücret sistemleri her türlü siyasal baskıdan arındırılmış bir şekilde ‘ilişki’ esasına değil, ‘liyakat’ esasına bağlanacak; sistem, çalışmayı ve başarıyı ödüllendirecek ve teşvik edecek şekilde yeniden düzenlenecektir.
*Personel rejimi, kurumlar arasında mevcut dengesizlikler ve farklılıklar azaltılacak şekilde yeniden düzenlenecektir.
*Kamu personelinin atanmasında siyasal partilerin doğrudan veya dolaylı kadrolaşma hareketlerini önleyici tedbirler alınacaktır.
*Atamalarda bilgi, deneyim, kıdem, uzmanlık, hizmet içi eğitim, yabancı dil, liyakat ve kariyer mutlaka nesnel ölçülere bağlanarak ön planda değerlendirilecektir.
*Gelişmekte olan bölgelerde çalışan Devlet memurlarının, sözleşmeli personelin ve işçilerin mahrumiyetlerini önleyici önlemler alınacak; bu bölgelerde çalışan kamu personelinin aylıkları belirli kıdem yılına bağlı olarak katsayılarla arttırılacaktır.
9. Yerel Yönetimler
Hizmetlerin vatandaşa daha etkin ve hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlamak, verilen kamu hizmetinin kalitesinin yakından izlenmesini, vatandaş tarafından bizzat denetlenmesini temin etmek amacıyla, yerel yönetimlerde köklü bir değişim gerçekleştirmeyi planlamaktayız. Bu amaçla;
*Devletin aslî ve sürekli görevleri olan iç ve dış güvenlik, adalet, maliye-hazine, sağlık, çalışma ve sosyal güvenlik ile eğitim gibi hizmetleri dışındaki bütün hizmet bakanlıklarının görevleri yasada tek tek sayılarak yerel yönetimlere devredilecektir.
*Devlet Planlama Teşkilatı, öngördüğümüz yenilikçi sosyal piyasa ilkeleri sistemi çerçevesinde yeniden yapılandırılacak, ayrıca Türkiye’nin temel sorunlarından biri olan bölgesel planlama ve uygulamaya da yeni yapı içerisinde ağırlık verilecektir.
*Yerel hizmetler belediye mücavir alanları içinde belediye başkanı ve belediye meclisleri tarafından yürütülecek, valilikçe sadece ‘hukuka uygunluk’ denetimi yapılacaktır. Belediye sınırları dışında ve fakat il sınırları içinde kalan hizmetler valiler ve İl Genel Meclisleri tarafından yürütülecektir.
10. Adalet ve Yargı
Adalet mülkün yani ülkenin ve yönetimin temelidir. Geciken adalet ise adalet değildir.
Partimizin temel amaçlarından biri de, adaletin vaktinde gerçekleşmesini temin için, mahkemelerin dava yükünü azaltmaktır. Bu nedenle:
*Yıllar süren davalara bir son vermek amacıyla Medeni Usul Kanunu’nda değişikliklere gidilecektir.
*Kamu vicdanını yaralayan zaman aşımı süreleri gözden geçirilecektir.
*Ceza Usul Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle savcılık ve sorgu hâkimliği aşamasında olgunlaştırılacak davanın görevli mahkemede toplanan delillerle bir celsede bitirilmesi esas alınacaktır.
*Ceza davalarında delil toplanmasını çabuklaştırmak ve kolaylaştırmak amacıyla, yıllardır sözü edilen ve fakat bir türlü gerçekleştirilemeyen ‘savcılığa bağlı polis teşkilatı’ (adlî zabıta) kurulacaktır.
*Yargıçların üniversite sonrası staj ve ihtisas alanları iyi belirlenerek, geçirecekleri hizmet içi eğitimden sonra atanmaları; görevlerini ihtisas alanlarında tamamlamaları sağlanacaktır.
*Adaletin, karanlık ve korku veren mahallerde dağıtılması yerine en son iletişim ve bilişim teknolojisi ile donatılmış, mimarisi insanlara ferahlık ve güven veren adalet saraylarında dağıtılması temin edilecektir.
*Yargıçların, görevlerini güven ve huzur içinde, bağımsız ve tarafsız yapmalarını sağlamak için, ücret ve sosyal imkânların gerekli seviyeye çıkarılması sağlanacaktır.
*Türk yargısının işlerlik ve etkisini kıran ve AB normları adı altında iç işlerimize müdahaleyi kolaylaştıran olumsuz gelişmelerin açtığı tahribat süratle düzeltilecektir.
*Yargı, siyasal mülahazalarla daha çok af dağıtan ve bu yüzden hukukun güvenilirliğini, cezaların caydırıcılığını tartışılır hale getiren bir kurum olmaktan çıkarılacaktır.
*Anayasamızın evrensel insan hakları normlarına uygun hale getirilmesi için gerekli değişiklikler sağlanacaktır.
*Anayasa Mahkemesi’ne iptal için başvuru hakkı genişletilecektir. Anayasa mahkemesi tedbir kararı alma yetkisiyle de donatılacaktır.
*Anayasa’nın Kanun Hükmünde Kararname hükümleri, hükümetlerin istismarını önlemek üzere yeniden düzenlenecektir.
*Uluslararası antlaşmaların iç hukukun üstünde olduğuna ilişkin küresel dayatma kırılacak ve tüm antlaşmalar Anayasa denetimine açılacaktır.
*Uluslararası tahkim sisteminin işlemez hale getirdiği Danıştay denetimi tekrar işlerliğe kavuşturulacak, ulusal yargı denetimi dışında hiçbir eylem ve işlem bırakılmayacaktır.
*Başta Siyasal Partiler Yasası ile Seçim Kanunu ve YÖK yasaları olmak üzere tüm yasaların antidemokratik maddeleri süratle değiştirilecektir.
*Yargıtay’ın istinaf mahkemesi yükü kaldırılarak sadece içtihat üreten mahkeme halinde çalışması sağlanacaktır.
*Yargıç ve savcıların siyaset güdümüne girme ihtimallerini ortadan kaldırmak üzere Yargıç ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun yapısı yeniden düzenlenecektir. Bu kurulun kararları yargı denetimine açılacaktır.
*Barolar, Adalet Bakanlığı vesayetinden çıkarılacaktır.
*Savunmanın yargı içinde hakkı olan yeri almasını sağlamak üzere, Avukatlık Kanunu’nda gerekli değişiklikler yapılacaktır.
*Yüksek yargı harçlarının hak aramayı zorlaştıran yapıları değiştirilecektir.
11. Yolsuzluk-Rüşvetle Mücadele ve Kamuda Denetim
Ülkemizde kamu kurum ve kuruluşlarının yaptıkları ve yapacakları faaliyetlerle ilgili ‘devlet sırrı’ sayılmayan bilgilerin ve ekonomik göstergelerin düzenli olarak kamuoyuna açıklanmasını zorunlu gören partimiz; böyle bir uygulamanın aynı zamanda yolsuzlukları ve rüşveti de önleyeceğine, milletvekillerinin ve bürokratların saygınlığını koruyacağına, demokrasinin zedelenmesini engelleyeceğine ve kamuoyunda Devlete karşı güven duygusunu arttıracağına inanmaktadır.
Devlet kademelerinde yaygınlaşan yolsuzluk ve usulsüzlüklerin genellikle her bakanlık bünyesinde mevcut “teftiş heyetlerinin” siyasal baskılar nedeniyle görev yapamamasından kaynaklandığına inanan partimiz; kamu yönetimi alanındaki köklü değişimlerden birini de denetim konusunda gerçekleştirecektir. Bu amaçla:
*Siyasal baskılardan uzak bir denetim için, Cumhurbaşkanlığı’na bağlı Devlet Denetleme Kurulu üyelerinin sayısı arttırılarak etkin çalışması sağlanacaktır.
*Her bakanlık bünyesinde bulunan teftiş heyetlerinin her türlü görev ve özlük işleri iyileştirilecek ve heyetlerin siyasi baskılardan uzak etkin ve verimli çalışmaları sağlanacaktır.
12. Ulusal Güvenlik Politikası
Türk vatanının kalkınması, Türk toplumunun refahının çağdaş düzeye çıkarılması,
sürdürülebilir bir güvenlik ortamının varlığına bağlıdır. Bu ortamı oluşturmak ve değişen koşullara göre gerekli düzenlemelerle sürekli güçlendirerek devam ettirmek, partimizin başta gelen görev ve sorumluluklarından biri olacaktır.
Ülkemizin yer aldığı coğrafî alan, dünyanın en hassas ve sürekli krizlere açık bölgesidir. Mevcut çatışmaların gelecek zaman içinde muhtelif yönlerde gelişmesi muhtemeldir. Bunun yanında, kendi içindeki sosyal, ekonomik politik değişikliklerin ve olası dış müdahalelerin de neden olabileceği, farklı yer, zaman ve kapsamdaki yeni krizlerle karşı karşıya kalmamız da mümkündür. Bu gelişmelere bağlı olarak, yeni tehdit kaynaklarının oluşması ve bunların, bugüne kadar olduğu gibi, çok sayıda güvenlik sorununu da beraberinde getirmesi söz konusudur.
Tüm bunları dikkate alan partimiz, ulusal güvenliğimizle ilgili şu tedbirleri alacaktır:
*Ulusal güvenliğe yönelik tehditlerin kazandığı yeni boyut dikkate alınarak, evrensel ve bölgesel politikalarımızın ve ikili ilişkilerimizde izleyeceğimiz hareket tarzlarının öncelikli ve ortak amacı, bölgemizde ve genel olarak tüm dünyada barış ve huzurun hâkim kılınmasına azamî katkıyı sağlamak olacaktır.
*TSK’nin caydırıcılık niteliği, ulusal güvenliğin en önemli güvencelerinden biridir. Bu niteliğini koruyabilmek için TSK, çağdaş teknoloji ürünü silah ve sistemlerle donatılacaktır.
*Diğer iç güvenlik birimlerinin de (polis, jandarma, adli kolluk gibi), örgütlenme, eğitim, yönetim ve donanım yönlerinin TSK’ne benzer bir özenle ele alınması sağlanacaktır.
*Gerek etnik hassasiyetlerin ve gerekse kutsal inançların sömürülmesi ile Türk toplumu içine sokulmaya çalışılan ayrılık tohumlarının, ulusal güvenliğe önemli birer tehdit teşkil edecek ölçüde yeşermelerinin başlıca nedeni, bu tür ihanetlerin üremesi için uygun ortam olan ‘cehalet’ ortamının varlığını korumakta olmasıdır. Partimiz, bu yıkıcı cehalet ortamının aşılması için çok yönlü bir eğitim ve zihniyet seferberliği yürütecektir.
*Bölgesel güvenlik sistemleri oluşturulması konusu öne çıkarılacak, olasılıklar dikkatle incelenecek ve bu konudaki girişimlerde Türkiye’nin öncülük etmesi koşulları yaratılacaktır. Benzer sistemler için başka ülkelerce önerilen çözümler ve roller çok iyi irdelenecek, kamuoyunda yeterli süre ve ayrıntıda tartışılmaları sağlanacaktır.
*Başta TSK olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşların katkılarını sağlayacak mekanizmalar sürekli işler halde bulundurulacaktır. Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) bu konudaki önemli işlevi sürdürülecektir. MGK Genel Sekreterliği’nin siyasallaştırılmasından özenle kaçınılacaktır.
*Ülkenin bütünlüğünü ve çıkarlarını teminat altına almak, ulusal gücümüzün unsurlarını sürekli ve yeterli bir uyum, ilişki, denge içinde geliştirerek bilgi çağının yaşam düzeyine ulaştırmak, partimizin ulusal güvenlik siyasetlerinin esası olacaktır.
*Türkiye’nin yer aldığı coğrafyanın yarattığı jeopolitik risk, Türkiye’nin etkin, vurucu, caydırıcı bir savunma gücü ihtiyacını öne çıkarmaktadır. Bunun içindir ki partimiz, silahlı kuvvetlerimizin ihtiyaçlarını her türlü tartışmanın üzerinde tutacaktır.
*Silahlı Kuvvetlerimizin teçhizat ve teşkilatı, ülkemizin değişen ancak hiçbir şekilde azalmayan tehdit yapısına uyum sağlayacak şekilde güçlendirilecektir.
*Silahlı Kuvvetlerimizin, askerlik görevini yapan gençlerimize teknik ve mesleki beceri kazanmasındaki rolünü önemli bulmaktayız ve bu rolü mümkün olan en etkili bir biçimde sağlamak üzere gerekli desteğin verilmesini esas almaktayız.
*Silahlı Kuvvetlerimizin, silah, teçhizat, araç ve teknoloji açısından tam bağımsızlığı partimizin hedefidir.
*Değişen tehdit kavramı ışığında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, küresel ve yerel afetlerle tehditlere karşı mücadele çerçevesinde düşünülecektir.
Ulusal güvenliğimize emniyet teşkilatı açısından baktığımızda, partimiz;
*Emniyet teşkilatının en modern caydırıcı silah, araç, gereç ve malzemeyle donatılmasını,
*Anarşi, terör, bölücü ve yasadışı akımlarla sürdürülen mücadelenin etkin ve sürekli bir şekilde yürütülmesini,
*Emniyet mensuplarının görevlerini tam ve layıkıyla yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla ‘Sürekli Eğitim Merkezleri’nde hizmet içi eğitimden geçirilmelerini,
*Tüm güvenlik güçlerinin güvenli ve başarılı bir şekilde yerine getirebilmeleri için ücret ve sosyal imkânlarının tatminkâr seviyeye çıkarılmasını
*Sahil Güvenlik ve Gümrük Muhafaza teşkilatları da dahil olmak üzere tüm güvenlik birimleri arasında yakın bilgi ve işbirliği sağlanması,
amaçlamaktadır.
VI. EKONOMİ
1. Ekonomik Bağımsızlık ve Küreselleşme
Partimiz, sistem tercihi olarak ‘Yenilikçi Sosyal Piyasa Modeli'ni benimsemiştir. Bu modeli, ‘Stratejik Planlamalara Dayalı Serbest Piyasa Modeli’ olarak da anmaktayız.
Küresel rekabet sürecinde güçlü ve dinamik ekonomiye ulaşabilmek için, küresel düzeydeki tüm yeniliklerin sisteme sürekli aktarıldığı bir ekonomik yapılanmayı hedeflemekteyiz.
Bu modelin temel özelliği, yenilikçilik, girişimcilik, sosyal güven ve dayanışmayı birlikte içermesidir. Bu model aynı zamanda ekonomide büyüğün küçüğü, güçlünün zayıfı ezmesine olanak vermeyen denetim mekanizma ve düzenlemelerini içerir. Bu mekanizmalar, büyük uluslararası kuruluşların ekonomimizi kendi çıkarları istikametinde etkilerine almalarını da engeller.
İşletmelerimiz, küresel rekabet fırsatlarını değerlendirmek ve küresel tehditleri aşabilmek için gerekli donanımı kazanma yönünde destekleneceklerdir.
Partimiz, halkın tüm gücünün seferber edildiği, verimlilik ve üretkenliğe dayalı bir sistem içinde fakirlikte değil zenginlikte birleşen bir toplum yaratmayı hedeflemektedir.
Bu programın temel uygulamaları şunlardır:
*Rekabet sistemimizin etkinleştirilmesi için kayıt dışı ekonomik faaliyetler kayıt içine alınacaktır. Böylelikle, sisteme dinamizm kazandırılırken ekonomideki başıboşluk da giderilmiş olacaktır.
*Devlette şeffaflık ve anlaşılabilirlik sağlanarak suiistimale açık sistem düzeltilecektir.
*Kamuda denetim etkinleştirilecektir.
*Sıcak para şeklinde gelen spekülatif yabancı sermayenin tahribatını önleyici etkin önlemler alınacaktır.
*Kayıtlı ekonomiye geçişin sağladığı vergi tabanının genişletilmesi sayesinde, vergi oranları düşürülecektir.
*Yoksula ceza anlamına gelmeye başlayan dolaylı vergilerin tüketici üzerindeki yükü hafifletilecektir.
*Nakit yerine, ‘kaydî’ para kullanımının yaygınlaştırıldığı bir piyasa oluşturulacaktır.
2. İstikrar Politikası
Otuz yılını istikrarsızlık içinde geçirmiş olan ekonomimizin içi koflaşmış, direnci kırılmış, kırılganlığı artmıştır.
Bu nedenle enflasyon % 10’nun altına düşse bile faizler en az bunun iki katı düzeyde seyretmektedir.
*Partimiz, fiyat mekanizmasının ancak ve ancak istikrarın hâkim olduğu bir piyasa sisteminde etkin olabileceğinin bilincinde olarak istikrar hedeflerinden taviz vermeyecektir. ‘Enflasyonist kalkınma’ gibi bir tutarsızlığa göz yumulmayacaktır.
Büyüme ve kalkınma ancak istikrar içindeki bir ekonomide gerçekleşebilir. İstikrarın olmadığı bir ekonomide tasarruf ve yatırımlar etkin olarak devreye giremez. Geleceği göremeyen girişimci, yatırımlara yönelemez, bu yüzden kalkınma ve büyüme devre dışı kalır.
Ne var ki, istikrar; kalkınma ve büyümenin zorunlu önkoşulu olmakla birlikte, yeterli koşulu değildir. Büyüme ve kalkınma için insana yatırım, eğitim-öğretim, teknoloji, ekonomik yatırım ve benzeri bir seri ek unsura ihtiyaç vardır.
*İstikrar amacına uygun bir para ve kredi politikası için Merkez Bankası’nın anayasal bir kurum haline getirilmesi esas alınacaktır. Fiyat istikrarı ağırlıklı olarak Merkez Bankası ile işbirliği içinde belirlenecektir. Ekonominin iç para donanımı, ekonomideki reel gelişmeye eşlik ederken, para değerinin korunması ve faiz politikası; ekonominin hassas noktaları ve ince ayarları gözetilerek uygulanacaktır.
*Döviz rezervlerimizin yönetimi, ekonominin iç ve dış ilişkilerindeki dengeler gözetilerek yönlendirilecektir.
*Merkez Bankası yanında, son yıllarda geliştirilmiş olan bağımsız denetleme kurumlarının işlevlerini, uzmanlık ve bilimselliğe dayalı olarak sürdürebilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Bu kurumlar, işlevselliği ön planda tutarak yetki alanlarındaki fiyat politikalarını belirleyeceklerdir.
*Tüm sistem, kurum ve kuruluşların bütün içindeki özel işlevlerini etkin olarak yerine getirebilmeleri için gerekli önlemler alınacaktır.
*Sistem, kurum ve kuruluşların işlev dışı kullanımına izin verilmeyecektir.
*Geçmiş hükümetler döneminde rastlanan ‘kayıt dışı bütçe’ ve ‘faiz dışı fazla’ gibi alışılmamış yöntemlere ihtiyaç bırakılmayacaktır.
3. Büyüme ve Bölgesel Kalkınma Politikaları
Türkiye 1980’den beri kalkınma perspektifini ve vizyonunu kaybetmiştir. Büyüme ve kalkınmanın yerini enflasyonu düşürme ve istikrar arayışı almıştır.
Yeniden kalkınma ve büyüme dönemine girmek zorundayız. Bilgi çağına giren dünyadaki kalkınma anlayışı, dünün sanayi toplumunun kalkınma anlayışından farklıdır.
Dünkü kalkınma anlayışı sermaye birikimini eksen alan, tepeden yönlendirilen mekanik düşünceye dayalı bir kalkınma anlayışıydı. Bizim kalkınma anlayışımız ise nitelikli insanı ve bilgi birikimini eksen alan, yerelin ve bölgenin yaratıcı kuvvetlerinden hareket eden bir anlayıştır. Zihniyet ve eğitim devrimleriyle teknolojik atılım, kalkınma politikamızın ana bileşenleri olacaktır.
Yeniliklerin üretilebilmesi teknopark ve teknokentlerin etkinleştirilmesine, üniversite ve araştırma kurumlarının yeniden yapılandırılmasına, üniversite-sanayi işbirliğinin etkin biçimde kurumlaştırılmasına bağlı bulunmaktadır.
*Kalkınma sürecinin yeniden tanımlanması ve örgütlenmesi, etkin ve sürekli bir işleyişe kavuşturulacaktır.
*İnsan ve başarı merkezli yeni kalkınma anlayışımız, dünyamızın bir numaralı tehdidi haline gelen küresel dengelerin bozulması felaketini dikkate alan teknolojilere dayandırılacaktır. Bir başka deyişle, sürdürülebilir yenilikçi kalkınma yaklaşımımız hem insanî kalkınmayı hem de teknolojik yenilenmeyi içerecektir.
*Kalkınmanın, ulusal yenilik ağlarına dayalı ağ altyapısı içinde yapılanış ve işleyişi sağlanacaktır.
*Kalkınmanın yerel örgütlenişi için Bölgesel ve Kentsel Kalkınma Kurumları hemen faaliyete geçirilip yerel kalkınmanın sahibi, yöneticisi yapılacaklardır. Bu kurumlar, Ulusal Kalkınma Kurumu’nca yönlendirilecektir.
*Ekonomik ve Sosyal Konseyin (ESK) sadece ismiyle var olan bir kurum olmaktan çıkarılıp, faal ve etkin hale getirilecek.
*Çok yönlü ve çok kademeli işbirliği uygulamasına gidilerek demokratik katılımcı bir kalkınma modeli hayata geçirilecektir.
Kalkınma için gereken en önemli araç, yatırımlardır. Ancak yatırımlar sadece sabit sermaye yatırımı değildir. Bilgi çağının yatırımında eğitim ve öğretim ile AR-GE için yatırım yapmak; fizikî sermaye yanında insan sermayesini ve sosyal sermayeyi geliştirmek çok daha önemlidir.
İstikrar kazanmış bir ekonomide malî finansman bulmak sorun olmaktan çıkmıştır. Önemli olan, yaratılacak beşerî ve kurumsal altyapı kaynaklarıyla uygun yatırım ortam ve ikliminin yaratılmasıdır.
Türkiye’nin sürdürülebilir yenilikçi kalkınma stratejisi; tarım, tarıma dayalı sanayi ve turizm gibi iç birikimleri değerlendirmeye ek olarak yeni teknoloji alanlarına yönelip küresel rekabette ağırlığımızı hissettiren bir düzeye ulaşmayı amaçlamaktadır.
Kalkınmada temel amaç, toplum refahının arttırılmasıdır. Bunun göstergesi, üretim ve tüketimin birlikte yükselmesidir. Üretime ve altyapıya dayanmayan bir tüketim ise karşımıza iki önemli faturayla çıkmaktadır: Kaynak tüketmek ve borçlanmak.
Özellikle 1980’li yıllardan bu yana uygulanan politikalar sonucunda Türkiye üretmeden tüketen bir toplum haline gelmiştir. Türkiye, işte bu yüzden, dışa bağımlılık ve iç borç çıkmazına girmiştir.
Kalkınma politikalarımızdaki yanlışlıklar, bölgelerarası gelişmişlik düzeyi bakımından büyük farklılıklar, hatta uçurumlar yaratmıştır. Bunun sonucunda ülkemiz gündemine; iç göç, gelir dağılımı bozukluğu ve (aşırı ölçüde şişen kamu kadrolarına rağmen) hemen her alanda kamu hizmetlerinin yetersizliği sorunları yerleşmiştir.
*Partimizin kalkınma politikalarının ve özellikle bölgesel kalkınma modelinin omurgasında, herkesin bulunduğu yerde kalkınmasını sağlama anlayışı yer alacaktır.
Bölgesel planlamayı, Türkiye için bir çıkış yolu olarak görmekteyiz. Çünkü bu model, yapısı gereği merkezî olamayacağından ve daha esnek bir nitelik taşıyacağından, piyasa düzeni ve özel girişimcilik ile daha uyumlu işleyecektir.
*Kent içi ve kentler arası işbirliğinin geliştirilmesine yönelik bilişim ağlarının oluşturulmasıyla bölgeler arası bütünleşme süreçleri Ağ-Kent projesi ile etkin biçimde desteklenecektir.
*Bu proje modeli, bölgeselden ulusala doğru genişletilecektir.
4. Rekabet Politikaları
Piyasa ekonomisinin merkezî unsuru rekabettir. Günümüzün piyasa ekonomisinde her türlü haksız ve yıkıcı rekabetle, rekabeti engelleyici tutum, davranış ve anlaşmalar yasaklanmaktadır.
Piyasa sistemini etkin, verimli ve dinamik kılan, yenilikçi rekabet sürecidir. Yenilikçi rekabette firmalar daha kaliteli ürünü daha ucuza satma yarışına girmektedir. Bu nedenle, etkin bir piyasa sistemine sahip ekonomilerde etkin işleyen bir rekabet politikası uygulanır.
Ülkemizde AB’nin zorlamasıyla bir rekabet yasası çıkartılmış ve Rekabet Kurumu oluşturulmuştur. Ne var ki, hükümetlerin bilinçli bir rekabet politikası görülmemektedir. Partimizin izleyeceği politikalar sayesinde:
*Rekabetin kurumsal ve yasal ön koşullarındaki yetersizlikler giderilecektir.
*Rekabetçi davranışların gelişip yerleşmesi için rekabet kültürünü geliştirici politikalar oluşturulacaktır.
*Piyasa yapılarının rekabetçi olması için yönlendirici politikalar uygulanacaktır. Böylece, rekabet sürecinde büyüğün küçüğü ezmesi önlenecektir.
*KOBİ’lerin (Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler) rekabet sürecine etkin katılımı ile esnaf ve sanatkârların bu süreçte etkin şekilde yer almasını sağlayan mekanizmalar oluşturulacaktır.
*Siyasetçilerin ve devletin ihale ve benzeri yollarla haksız rekabet yaratıcı davranışlarına son verilecek; bu bağlamda mevcut ihale yasasına, gerekli iyileştirmeler de yapılarak işlerlik kazandırılacaktır. Bu yolla, rekabet, işletmelerarası bir yarışma süreci olarak öne çıkarılacaktır.
*Küresel piyasalarda Türkiye’nin adını duyurup itibarını yükselten girişimlere her türlü destek verilecektir.
5. KOBİ’ler ve Girişimcilik Politikaları
Girişimcilik konusunda ağırlık ve öncelik vereceğimiz nokta, şirketlerdeki kurumlaşmadır. Türk şirketleri holdingler haline gelse de özde aile şirketleridir. Zira Türk toplumunun temel örgütlenme modeli ailedir.
Bu nedenle partimiz; aile kültüründen gelen özellikleri gözeten bir şirket-kurumlaşma modeli geliştirerek, yeni bir Türk işletmecilik modeli yaratmayı amaçlamaktadır.
Girme gayreti içinde olduğumuz AB’nin KOBİ ölçütleri açısından bakıldığında işletmelerimizin neredeyse tamamına yakını KOBİ tanımına girmektedir.
Ülkemizdeki KOBİ’lerin finansman, yönetim, üretim, teknoloji, AR-GE, pazarlama ve rekabet konularında ciddî sıkıntıları vardır. Tutarlı ve yeterli bir KOBİ politikası uygulamaya yansımamıştır. 30 yıllık yüksek enflasyon sürecinde bünyesi zayıflayan KOBİ’lerin hayatta kalabilmesi mucize olmuştur.
Gelişmekte olan ülkelerde, işletmelerin büyük çoğunluğu aile işletmesi şeklindeki KOBİ’lerdir. Bu nedenle, kalkınma için ayrıcalıklı bir öneme sahiptirler.
Partimizin anlayışına göre, KOBİ’ler ekonominin fidanlığıdır. Bu fidanlık ne denli sağlıklı ise ekonominin geleceği ve rekabet yeteneği o derecede güvence altındadır. Nitekim gelişmiş ekonomilerde güçlü bir KOBİ politikasının uygulanmakta olduğunu görmekteyiz.
Partimiz; KOBİ politikasında, “Küçük güzeldir” ya da “Büyük güzeldir” tartışması yerine “İşlevsel, verimli, yenilikçi ve rekabetçi olan güzeldir” anlayışını benimsemektedir.
*KOBİ politikamız sürdürülebilir, yenilikçi kalkınma anlayışımızın önemli bir parçası olarak uygulanacaktır.
*Önce, geleneksel KOBİ’ler, daha kaliteli ve rekabet edebilir ürünlerle yeni pazarlara yönelebilir bir yapıya kavuşturulacaktır. Yeni ve ileri teknolojilere yönelmiş KOBİ’ler ise, daha da gelişmeleri için teşvik edilecektir. Finansman sorunları, yeni finansman yöntem ve teşvik araçlarıyla çözülürken, eğitim ve teknoloji ihtiyaçları, oluşturulacak ‘yeni teknolojik sistem’ ve ‘ulusal yenilik ağları’ içinde yeni bir işleyişe kavuşturulacaktır.
*KOBİ’ler için yaklaşımımız, ‘işletme kümeleri’ oluşturmaya yönelik olacaktır. KOBİ’ler, uzmanlığa dayalı kümeler oluşturacak biçimde; nitelikli insanları cezbedebilecek ortamlarda, sektör içi ve sektörler arası ileri-geri ve çapraz bağlantılarla birbirini besleyecek biçimde şekillendirilecektir. Var olan KOBİ’ler, sanayi siteleri ve organize sanayi siteleri bu anlayış içinde yeniden yapılandırıp yönlendirilecektir.
*KOBİ’ler arasında işbirliği ortamı yaratılarak kendi sorunlarına ortak çözüm arayışları üretmeleri teşvik edilecektir.
*KOBİ’lerde temel ihtiyaç olan; konusunda uzmanlaşmış genç ara elemanların yetiştirilmesi hayati önemde görülecek ve süratle uygulamaya konulacaktır. Bu nitelikte ara elemanların yetiştirilmesi için meslek liselerin yapıları, yasal durumları ve imkânları yeniden gözden geçirilecektir.
*KOBİ’lere yönelik ürün geliştirme, daha verimli üretim stratejilerine yönlendirme, yeni organizasyon ve yönetim stratejileri oluşturma ve yeni pazarlara girişte destek sağlanacak, işbirliğini cesaretlendirici ve yönlendirici politikalar geliştirilecektir.
*İhtiyaçlarının karşılanması ve sorunlarının çözümünde, destek olan bir politika anlayışıyla, KOBİ’lerin rekabet yetenekleri güçlendirilecektir.
*KOBİ’lere yönelik yasal ve bürokratik engeller giderilerek, süreçler basitleştirilecektir.
*KOBİ’lerin bilgi ve yenilik ağlarına bağlanması sağlanarak küresel rekabete açılımları güçlendirilecektir.
*Girişimcilik ve rekabet motivasyonlarını güçlendirici eğitim ve uygulamalar teşvik edilecek, güçlü bir AR-GE desteği sağlanacaktır.
*KOBİ’lere yönelik sürekli “İş Geliştirme ve Danışma Merkezleri “ oluşturulacaktır.
*KOBİ’lerin istihdam yaratma becerileri öncelikle teşvik edilerek, kalkınma ve refahın yükselişinde temel araçlardan biri olmaları sağlanacaktır.
Girişimcilik konusuna gelince:
Türk insanı günlük sorunların çözümü ve bireysel fırsatların değerlendirilmesinde girişimcidir. Ancak bilgi çağının gelişme düzeyi ve bilgi birikimi, girişimciliğin daha ileri ve karmaşık yapılar içinde geliştirilmesini gerektiriyor. Bu durum, ülkemizdeki girişimcilikte iki sorunun çözümünü gündeme getiriyor. Bunlardan birincisi girişimcilik eğitimi, ikincisi ise işletmelerin kurumsallaşma sorunudur.
*Partimiz; girişimcilik eğitimi ve işletmelerin kurumsallaşması konularında özel programlar geliştirecektir.
*Öngördüğümüz zihniyet, eğitim ve teknoloji devrimlerinin bileşenlerinde bulunan eğitimli yenilikçi insan, aynı zamanda, girişimci insan olacaktır.
*Anılan devrimleri bir bütünsellik içinde hayata geçirirken, bunlara ek olarak ‘liyakat, çalışma, başarı’ denklemine uygun davranışlar teşvik edilecektir. Yenilikçi bir rekabet için, ödüllendirici bir rekabet politikasının oluşturulması ve geliştirilmesine özen gösterilecektir.
*‘Buluş’ ve ‘yenilik’ yetilerini geliştirmeye yönelik girişimci eğitimine öncelik verilecektir. İş ve proje geliştirme için üniversite ve teknoparklarda; üniversite-sanayi işbirliği programları çerçevesinde özel girişimcilik programları uygulanmaya konulacaktır. Bu programlar, uygulamalı eğitimler veren birimler halinde örgütlenecektir.
*Girişimcilik için risk sermayesi ve diğer modern finansman yöntemlerinden yararlanmaya yönelik teşvik sistemleri geliştirilecektir.
6. Dış Ticaret
Bilgi çağında ulusal ekonomik başarıların sergilendiği alan dış ticarettir. İşletmelerimizin küresel rekabet gücü, ülkemizin ekonomik gücünün dışarıdaki göstergesidir. Sürdürülebilir büyüme ve gelişme için ihracatımızın çok daha üst seviyelere taşınmasının gerekliliğine inanmaktayız.
İhraç ürünlerimizde yaklaşık %60 oranında ithal girdi kullanılmaktadır. Genel yapıda, ihracat büyük ölçüde ithalata bağımlıdır. Türkiye`nin ihracatında, ilk sıralarda yer alan sektörlerin girdi başına katma değer yaratmada aynı başarıyı göstermedikleri görülmektedir.
*Güçlü bir ekonomi için, küresel rekabet yeteneği yüksek bir ekonomik yapılanma amaçlayan partimiz, dış ticarete özel önem verecektir.
*Yatırım teşviklerinin, Dahilde İşleme Rejimi’nden yoğun olarak faydalanan sektörlere değil, daha çok katma değer yaratan sektörlere doğru yönlendirilmesi ana hedefimiz olacaktır.
*Girdi başına katma değeri yüksek olan sektörlerde, uzmanlaşmak için gerekli önlemler alınacaktır. Bu sektörler yatırım için cazip hale getirilecek ve böylece sağlanacak üretim artışına paralel olarak Türkiye’nin uluslararası rekabet gücü artırılacaktır.
*İhracat artışımızı sağlayacak yeni bir İhracat Atılım Projesi uygulamaya konulacaktır. Bu proje kapsamında, ihracat pazarlarının, ithalat yapıları göz önünde bulundurulacak ve bu ülkelerin ithalatları içinde payı artan ürünlerin üretim ve ihracatına öncelik verici teşvik tedbirleri geliştirilerek, ülkemiz için, ihracatta karşılaştırmalı rekabet üstünlüğü sağlanacaktır. Bu proje kapsamında Dış Temsilcilik ve Ticaret Müşavirliklerimizin faaliyetleri etkinleştirilecektir.
*Türk ihracatçısının dış ülkelerde markalaşma çalışmalarına destek verilecektir.
*Rusya ve Azerbaycan’da tesis edilmesi düşünülen ‘Türk Ticaret ve Yatırım Bölgeleri’ tüm kardeş ve komşu ülkelerde oluşturulacaktır.
*İGEME`nin hantal yapısı; pazar yoğunlaşması, pazara yayılma, pazar bölümlendirme doğrultusunda yeniden yapılandırılacaktır. Firmaların, rekabet edebilecek ihracat ürünü, fiyat, dağıtım ve tutundurma stratejileri konularında yol gösterici ve yönlendirici olması sağlanacaktır. İGEME; Hedef Pazar Ülkeler’in İGEME ve benzeri kuruluşları ile yakın temas içinde bulunarak sürekli bilgi akışı sağlayacak, ulusal ve sektörel fuarların düzenlenmesinde etkin görev üstlenecektir.
*Yeni ürünlerin ihracatı özendirilecek, yeni pazar yaratan firmalar teşvik edilecektir.
*EXIMBANK`ın kaynakları arttırılacaktır.
*İhracatta; uluslar arası ticarette esas olan etik kuralların çiğnenerek Türk ihracatçısına ve Türk ihraç ürünlerine olan güvenin sarsılmasına ve bu yüzden Türkiye’nin dış ülkelerde pazar ve itibar kaybetmesine sebep olan tutum ve uygulamalara karşı tüm önlemler alınacaktır.
7. Sanayi
Türkiye, sanayileşme sürecini tamamlamadan bilgi toplumu aşamasına geçiş sorunuyla yüz yüze gelmiştir.
Bu nedenle partimiz, ihracatın zorunlu kıldığı yenilikçi kalkınma modeliyle uyumlu bir sanayileşme stratejisi benimsemektedir. Bu strateji çerçevesinde, yenilik ağlarıyla birbirine bağlı ve destek endüstrilerin kümelenmesine dayalı, uzmanlaşmış sanayi bölgelerinin
oluşturulması amaçlanmaktadır.
Son 30 yılda kaybolan yatırım iklim ve ortamı nedeniyle, sanayi sektöründeki kan kaybı, dış kaynak ihtiyacını kaçınılmaz kılmıştır. Gerek sanayi sektörünün kaynak ihtiyacı, gerekse yeni teknoloji ihtiyacı nedeniyle, sıcak para niteliğinde olmayan doğrudan yabancı yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemiz, yıllık ancak 1-2 milyar dolar yabancı sermaye çekerken, bu miktar Çin’de 50, Brezilya’da 30, Polonya ve Macaristan’da 10 milyar doları bulmaktadır.
*Teknoloji ihtiyacımız olan alanlar başta olmak üzere, ülke ekonomisine sıçrama yaptıracak alanlarda yabancı sermaye yatırımlarının gelişi teşvik edilecektir. Bürokrasinin azaltılması, hızlı karar verme ve şeffaflık açısından gerekli önlemler alınacaktır.
*Gerek yerli, gerekse yabancı sermayenin ihtiyaç duyduğu ‘etkin ekonomi yönetimi’ ile eşitlik ve şeffaflık sayesinde sanayicide güven yaratılacaktır. Kuralsız ve kurumsuz ilkel kapitalizm yaklaşımlarıyla keyfilik ve yolsuzluklara dönüşen uygulamalar yerine, piyasa ve rekabet sisteminin etkin işleyeceği güvenli bir ortam yaratılacaktır.
*Teşviklerin önemli bir kesimi öncelikle, ülke ekonomisini geleceğe taşıyacak sektör ve yatırım ortamları için ayrılacaktır.
Sanayi sektöründe gerçekleştirilecek yapısal dönüşümle, rekabet gücü yüksek bir ekonomi yaratmaya mecburuz. Bunun için:
*Yerel kaynakların etkin olarak kullanıldığı, çevre ve sağlık normlarının gözetildiği bir sanayi yapılanması gerçekleştirilecektir.
*Değinilen tercihler içinde; bir yandan geleneksel sanayilerin rekabet gücü geliştirilip arttırılırken, diğer yandan, teknoloji ve bilgi yoğun sektörlere ağırlık verilecektir. Yazılım ve elektronik kimya, makine ve savunma sanayii öncelik alacaktır.
*KOBİ’lerin geleceğin güçlü işletmeleri olarak yönlendirilmesi, istihdam ve katma değer yaratma açısından güçlendirilmesi sağlanacaktır.
*Toplam kalite anlayışı yaygınlaştırılacak, tasarım ve marka geliştirme en üst düzeyde teşvik edilecektir.
*Tarım ve tarıma dayalı sanayilerde, ülkemiz avantajlarını öne çıkaran politikalar uygulanacaktır. Hem organik tarım, hem de yeni teknolojilerin katkılarını en iyi şekilde değerlendirip verimlilik artışı sağlayan yöntemlere öncelik ve ağırlık verilecektir.
*Sanayileşme ile ihracat eşgüdüm ve karşılıklı besleyicilik ilişkisi içinde yürütülecektir. Sanayi ve ihracattaki stratejik planlamalar uyumlaştırılacaktır.
*Tekstil ve giyim gibi gelenekselleşmiş ihracat odaklı sanayilerimizin, rekabet gücünü koruyabilmesi için, daha üst üretim aşamalarına kayarak, katma değeri daha yüksek bir sanayi yapısına geçişleri sağlanacaktır.
*Otomotiv sanayiindeki gelişmenin, ithalatı ihracatından çok bir yapıdan, ihracat ve katma değeri arttıran bir yapıya yönlendirilmesi sağlanacaktır.
*Teknolojik yeniliklerin ağırlık kazandığı yüksek teknolojiye dayalı bir sanayi yapısının oluşturulması partimizin öncelikli hedefidir. Yüksek teknolojilerle, katma değeri yüksek, çevre dostu sanayi sektörleri öncelik kazanacaktır.
*Halkın yükselişinde belirleyici olan orta gelirliler ve KOBİ politikalarımız; yüksek teknoloji ve AR-GE üretimi ile desteklenmiş ihracatın zorunlu kıldığı sanayileşme süreciyle bir bütün oluşturacak biçimde uygulamaya konulacaktır.
8. Enerji
“Bir yandan küresel ısınmanın dünyayı tehdidine karşı çıkışta katkı sahibi olmak, öte yandan, bütçemizin çok büyük bir kısmının doğalgaz ve petrol gibi enerji kaynaklarına harcanmasını durdurmak için, ‘Hidrojen Enerji Sistemi’ne geçiş sağlanacaktır. Bu amaca ulaşmak ve Türkiye’yi hidrojen enerjisi sistemlerinde söz sahibi yapmak üzere, bir ‘Hidrojen Enerjisi Kurumu’ âcilen oluşturulacaktır.”
*Gelecekteki enerji ihtiyacımızın karşılanmasında, bor ve toryum kaynaklarımız gelişen teknolojik imkânlar göz önünde bulundurularak değerlendirilecektir.
*Üniversitelerimizdeki enstitülerin işleyişi ve malî kaynakları yeniden düzenlenerek, alternatif enerji kaynakları (rüzgâr, güneş, bordan türetilmiş enerji gibi) konularında araştırma-geliştirme çalışmaları hızlandırılacaktır. Bu konudaki, akademik araştırmaları destekleyen yerli ve yabancı özel sektör girişimcilerine teşvik, vergi muafiyeti gibi destekler sağlanacaktır. Hedefimiz 2010 yılına kadar toplam enerjimizin %1,5’ini alternatif enerji kaynaklarından elde edebilmek olacaktır.
*Yerli enerji kaynaklarımıza dayalı, ileriye dönük, tutarlı enerji politikaları oluşturabilmek için işletilebilir yeni kömür rezervlerimizle ilgili arama çalışmaları arttırılacaktır. Bunun için Maden Tetkik Arama (MTA) kuruluş kanunu, yeni kaynak ve yeterli donanım sağlanması için güncellenecektir.
*Ülkemizin belli bölgelerinde, petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına öncelik verilecektir.
*Jeotermal enerjinin kullanımının gelişimini hızlandıracak yasal düzenlemeler yapılacaktır. Jeotermal alanların kullanımında entegre tesisler planlanarak yüksek fayda sağlanması teşvik edilecektir.
*Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla, jeotermal ve soğuk su kaynaklarının enerji üretiminde değerlendirilmesi öncelikli konu olacaktır.
*Ülkemizde en bol bulunan enerji kaynağımız kömürdür. Termik santrallerde kullanılan kömürün çevre açısından zararlarını azaltmak üzere baca-arıtma sistemleri geliştiren üniversitelerin ilgili bölümleri ve enstitülerinin uzmanlaşmasına öncelik verilecektir. Yapılan araştırmalar ile baca-arıtma maliyetlerinin azaltılması ve dışa bağımlılığın önlenmesi öncelikli hedefimiz olacaktır.
*Dış kaynaklı petrol ve doğalgazın dünya pazarlarına açılabilmesi için ülkemizin bir köprü konumunda olduğu bilincinden hareketle, sahip olduğumuz stratejik konum etkin bir biçimde değerlendirilerek, ülkemiz bir dağıtım terminali haline getirilecektir.
*Sanayileşme ve kalkınmamız açısından stratejik bir konuma sahip olan enerjinin, üretim, denetim ve dağıtımında, ülke çıkarlarımızın en küçük bir zarara uğramaması için her türlü tedbir öncelikle alınacaktır.
*Enerji sektörünün stratejik alanlarında kamu denetim ve işletmeciliği ilkesi egemen kılınacaktır.
9. Madencilik
*Madencilik sektörü, özel sektör ağırlıklı yeni bir model ile yeniden yapılandırılacaktır.
*Bu modelde; sektörün araştırma ve üretim yapan birimleri tek çatı altında toplanarak yarı özerk bir Madencilik Araştırma ve Denetleme Kurumu haline getirilecektir.
*Enerji temini ile ilgili çalışma ve araştırmaların etkin, verimli ve yatırım yapabilecek bir konuma getirilmesi amacıyla BOTAŞ, TPAO, DSİ, Petrol İşleri ve yeniden devreye sokulacak Köy Hizmetleri Genel Müdürlükleri süratli bir biçimde tek çatı altında birleştirilecek, sektöre yeni bir dinamizm kazandırılacaktır.
*Madencilik faaliyetlerini sınırlandıran ve engelleyen yasa ve yönetmelikler kaldırılarak, bu konuya yerli ve yabancı yatırımcıların özendirilmesi amacıyla arama ve işletme teknolojileri ve malî kaynak getirimi desteklenecektir.
*Birkaç bakanlık tarafından verilmekte olan madencilikle ilgili faaliyet izinleri tek bir izinle ve tek bir merciden sonuçlandırılacaktır.
*Madenlerimizin yeni bir değerlendirilmesi yapılarak ve ulusal hassasiyet ve çıkarlar riske atılmadan, Kamu Maden İşletmeleri özelleştirilecektir.
*Endüstriyel hammadde konusuna özel önem verilecektir.
*Bor madeninden ikincil ürünlerin üretimine öncelik verilecektir.
*Madencilik kaynaklarının geliştirilmesi ve üretiminin artırılması amacıyla, hammadde ithalat ve ihracatı yeni oluşturulacak politikalar ile belirlenecektir.
*Mermer üretiminin artırılması ve işlenmiş mermer ihracatı desteklenecektir.
10. Tarım, Hayvancılık ve Su Ürünleri
Tarım sektörü insanların yiyecek, giyecek ve barınma gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki önemli ve vazgeçilmez rolü nedeniyle tüm ülkelerin özel politikalar geliştirdiği bir alandır. Küreselleşme ve liberal söylemlere rağmen gerek ABD, gerekse AB, tarımı çok yüksek düzeylerde korumaya ve desteklemeye devam etmektedir.
Tarım; millî gelire yaptığı katkı, sağladığı büyük istihdam imkânları, yetmiş milyonluk nüfusun beslenmesi gibi nedenlerle ekonomik olduğu kadar sosyal açıdan da önem taşıyan bir sektördür. Ancak, sektörün sahip olduğu büyük potansiyel, etkin ve sürekli politikaların geliştirilmeyişi yüzünden değerlendirilememiştir. Bu nedenle, tarımsal üretim artışı nüfus artışının gerisinde kalmış, çiftçimiz fakirleşmiş, tarım ürünleri dış ticaretimiz açık vermeye başlamıştır.
Bu güne kadar sektörde uygulanan destekleme fiyatları, girdi destekleri, prim ödemesi ve doğrudan gelir ödemesi şeklindeki politikalar başarısız olmuş ve sektörün nerdeyse hiç bir sorunu çözülememiştir. Bu nedenle tarım ve tarım politikalarına bakışın bir an önce yenilenmesi gerekiyor.
Partimiz; stratejik bir sektör olarak algıladığı tarımda, kısa vadeli, kitleyi avutucu politikalar yerine orta ve uzun vadeli yapısal politikaları ön plana çıkaran bir yaklaşımı benimsemektedir.
Partimiz tarım sektöründeki sorunların demokratik zeminde tartışılması ve çözüm önerileri geliştirilmesinde çiftçilerin etkin olarak örgütlenmesi gereğine inanmaktadır. Farklı isimler ve içeriklerde çiftçi örgütleri olsa da bunların yeterince etkin olmadığını düşünmekteyiz. Bu bağlamda örgütlenme bilinci ve düzeyinin artırılmasına özel önem verilecektir.
Temel bitkisel ve hayvancılık birliklerinin kurulmasıyla tohum, damızlık hayvan, makine, ilaç ve gübre ithali yerine katma değeri yüksek olanlardan başlayarak bu ürünlerde üretici ve ihracatçı olmayı hedefliyoruz.
*Bitkisel ve hayvansal üretimde, birim alandan ve birim hayvandan en yüksek geliri sağlayarak, üreticinin yaşam düzeyini yükseltmek, ülkemizin tarımsal kalkınmasında en güçlü adımlardan biri olacaktır.
*Ekonomik seferberliğin ilk ve temel adımı tarımda atılacak, Türkiye, kendisini dışa muhtaç olmadan besleyen ender ülkeler arasına tekrar ve süratle sokulacaktır.
*Tarım sektörüne yönelik politikalar; üretim, pazarlama ve tarım politikaları olmak üzere üç boyutta ele alınacaktır.
*Üretim boyutunda öncelikle tarım arazileri ve diğer tarımsal varlıkların ortaya konulabilmesi için tarım envanteri çıkarılacak ve bu, sürekli yenilenebilir bir sisteme dönüştürülecektir. Bu envanterin ardından bölgesel özellikleri dikkate alan bir üretim planlaması yapılacaktır.
Tarımda üretimin bilgi ve teknoloji kullanımına daha açık hale gelebilmesi ve çiftçilerin üretim dışı dönemlerde eğitimi için özel seminer ve kurslar düzenlenecektir. TRT kanallarında, tarıma özel zaman ayrılacaktır. Çiftçinin eğitimi, eğitim devriminin bir parçası olacaktır. Böylece tarımsal faaliyetlerin daha eğitimli ve bilinçli kişilerce yapılması sağlanacaktır.
*Tarım bürokratları yerine Tarım teknokratları devreye girecektir. Bunun sonucunda sağlıklı, kaliteli ve hızlı üretim artışı hedeflerine ulaşmak mümkün olacaktır.
*Tarımsal ürünlerin pazarlanmasında önemli sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunların başında, üreticilerin ucuza, tüketicilerin ise pahalıya mal almalarına neden olan verimsiz aracılık sistemi gelmektedir. Bu sorunun çözülmesi ve çiftçilerin katma değerden pay almalarını sağlamak amacıyla üreticiden halka doğrudan satışı mümkün kılacak sistemler geliştirilecektir. Bunun yanında tarımsal ürünlerin çağdaş bir sistemle pazarlanabilmesi için başta vadeli işlem piyasaları olmak üzere modern pazarlama yöntemlerinin devreye alınması sağlanacaktır.
*Ülkemizde tarım politikalarının belirlenmesi ve uygulanması sürecinde dağınık bir yapı göze çarpmaktadır. Bu dağınıklığın aşılması için tarım politikaları tek elden, Tarım Bakanlığı tarafından belirlenir hale getirilecektir.
*Tarımsal destekleme politikası AB normlarına uygun bir kurumsal yapıya kavuşturulacaktır. Tarımsal destekleme politikaları ürün arz ve talebindeki gelişmeler dikkate alınarak belirlenecek, bu amaçla prim sistemi etkin olarak kullanılacaktır. Çiftçiye doğrudan gelir desteği vermek yerine, ürünlere göre verim hedefleri saptanarak destek verilecektir. Böylece, birim alandan daha fazla verim elde edilmiş olacaktır.
*Tarım politikalarının temel amaçları ve kullanılacak araçların daha sağlıklı bir şekilde belirlenebilmesi amacıyla sektör temsilcileriyle sürekli ve kurumsal nitelikli ilişkiler kurulacak, Dünya Ticaret Örgütü ve AB ile ilişkiler dikkate alınarak etkili ve sürdürülebilir tarım politikaları izlenecektir.
*Tarım politikası; koruma, destekleme, yol gösterme, araştırma, uygulamaları düzenleme ve yayma amacına dönük olacaktır. Bitkisel ve hayvansal üretimde, çiftçiye yol göstermek, zararlılar ve hastalıklar konusunda bilgilendirmek ve ilaç atımı veya uygulama zamanlarında çiftçiye gerekli uyarıları yapabilmek için, bitkisel ve hayvansal çeşitlemeye paralel, ‘Örnek Çiftlikler’ kurulacaktır.
*Tarım envanteri ışığında, ülkemizin bitkisel ve hayvansal üretim deseni; toprak ve iklim şartları gözetilerek tekrar düzenlenecektir. İç ve dış piyasalarda rekabet edebilecek ve tarıma dayalı sanayie yönelik gerçekçi ve bilinçli bir planlama yapılacaktır.
*Edilgen bir konumda olan Ziraat Odaları ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne, tarım konusunda faal görevler verilecektir.
*Tarım Bakanlığı ve tarımsal örgütlenme, tümüyle yenilenirken Tarım AR-GE birimleri katılımcı ve işbirliği anlayışı içinde yerel düzeyde örgütlenecektir.
*Ziraat Bankası, tarıma dayalı sanayi tesislerinin finansman ve teşvikinde hizmet verir hale getirilecektir.
*Bitkisel ve hayvansal üretimde markalaşma yaratılarak, bölgeler arasında rekabetin teşvik edilmesi yoluyla kalitenin ve verimin arttırılması sağlanacaktır.
*Yeni yapılacak bahçe tesislerinde, sanayie ve ihracata uygun meyve dikimine dikkat edilecek ve bu çeşitler, tarım AR-GE birimlerince tespit edilecektir.
*Hayvancılıkta ileri tekniklerle ve düşük maliyetlerle üretim yapabilmenin yolu uzmanlıktan geçer. Veteriner hizmetlerinin güçlendirilmesine, serbest veterinerliğin geliştirilmesine destek verilecektir. Tarımsal alanda da kamu-üniversite-çiftçiler arasında işbirliği ve katılımcılığın geliştirilmesine özen gösterilecektir.
*Ziraat mühendislerinin, Askerlik Temel Eğitimi’nden sonraki vatan hizmeti bölümünü bitkisel ve hayvansal üretim yapan köylerde tamamlamaları için mevzuatta gerekli değişiklik yapılacaktır.
*Tarımda ulusal bir politika izlenecek, Türkiye’nin çıkarlarına ters düşen ve düşebilecek olan dış müdahalelere izin verilmeyecektir.
*Tarımsal toprakların parçalanıp işe yaramaz hale gelmesinin önüne geçmek için toprak parçalanmalarını durduracak tedbirler alınacak, bunun için gerekirse miras hukukumuzda değişikliğe gidilecektir.
*Tarımda yıkıcı bir tasfiyenin kurmaylığını yapan IMF ve Dünya Bankası gibi kurumların tarımımız üzerinde kurdukları egemenliğe süratle son verilecektir.
*Tarımda ithalatın zorunlu olmaktan çıkarılması için her türlü tedbir süratle alınacaktır.
*Ülkemize has tarım ürünleri süratle koruma altına alınacaktır.
*Tarım ve Köy işleri Bakanlığı’nın örgütsel işleyişi yeniden yapılandırılacaktır.
*Oluşturulacak Agroparklarda, modern standartlara uygun tohum bankası, fidan, fide, damızlık geliştirme ve tohum ıslah istasyonları kurulacaktır.
*Türkiye’nin bütün toprakları; mimar ve inşaat mühendisi odaları, ziraat mühendisleri odaları işbirliği ile taranıp sınıflandırılacak, sanayi ve ikamet arazileri, tarihsel kalıntı ve tarım arazilerinden ayrılacak ve arazilerin, özellikleri dışında kullanılmalarına izin verilmeyecektir.
*Mera Kanunu, yeni şartlar dikkate alınarak gözden geçirilecektir.
İnsanımızın daha kaliteli beslenmesinde denizlerimizden ve tatlı su kaynaklarımızdan daha etkin yararlanabilmek için;
*Su Ürünlerinin, üretilmesi, avlanması, işlenmesi, muhafazası, nakliyesi, pazarlaması ve ihracatı konusunda daha verimli teknoloji ve yöntemlerin araştırılıp geliştirilmesi sağlanacaktır.
*Kültür balıkçılığı teşvik edilecek ve geliştirilecektir.
*Su Ürünlerinin tüketimi konusunda tüketici aydınlatacak ve tüketim teşvik edilecektir.
Gıda güvenliği meselesi:
Tarım alanında hayatî konulardan biri de ‘gıda güvenliği meselesi’dir.
Çevresel kirlenmeler, gıda işleme etkinliklerinde güvencenin ortadan kalkmasına, dolaylı olarak da gıda kökenli hastalıkların yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Gıda kökenli sorunlar, ülkelerin bireysel çözümleyebilecekleri boyutları çok aşmış, tüm ülkelerin ortak sorunları haline gelmiştir.
Gen aktarımı tekniği, ileriye yönelik çeşitli risk olasılıkları yaratmaktadır. Bu riskler; sıhhî, çevresel, ekonomik, ticarî, sosyal, hukuksal ve ahlaksal riskler olarak sıralanabilmektedir.
Tarımsal, sosyal, ekonomik yapı üzerine anılan riskler açısından bakıldığında kısır tohum nedeniyle tarımda sürekli dışa bağımlılık, tohumluk temini, yüksek fiyat, geleneksel üretim sisteminde değişiklikler, doğal ekoflorada olası gen kaçışlarıyla değişim ve kayıplar, çiftçilerin yerel çeşitler kaybına bağlı yeni tohumluk üretebilme olanaklarını yitirmeleri gibi olumsuzluklar dikkat çekmektedir.
Transgenik ürünler, insan ve hayvan sağlığı yanında, biyolojik çeşitlilik ve çevreyi de tehdit etmektedir.
Bu sorunlar birçok yabani bitkinin gen kaynaklarına sahip olan ülkemizde daha da önem kazanmaktadır. Ülkemizde halen birincil ve ikincil gen kaynakları olan başlıca bitkiler arasında; buğday, arpa ve baklagiller gibi ana besin kaynaklarını oluşturan bitkiler de yer almaktadır.
Sahip olduğumuz biyolojik çeşitliliğin korunması açısından, gen kaynakları yalnızca ülkemizde bulunan endemik türlerin belirlenmesi, transgenik olanlarının getirilmesi ve üretilmesinde çok ciddi hassasiyet gerekmektedir.
Gelecek 10 yılda, gıda kaynaklarını tüm bireylere yetecek şekilde artırabilmek için, eğitim düzeyinin yükseltilmesi, sosyal eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin kaldırılması, barınma koşullarının iyileştirilmesi, ekonomik düzeylerin arttırılması gibi temel tedbirler süratle alınmalıdır.
Partimizin bu konuda öngördüğü temel tedbirler şunlardır:
*Gıda kontrol ve güvencesiyle ilgili tüm yasal düzenlemelerin, buna ilişkin kontrol programlarının geliştirilmesi ve uygulanması yaygınlaştırılacaktır.
*Yerel ve endemik floranın korunması devlet eliyle garanti altına alınacaktır. Bu konuda, kamuoyu bilgilendirilip bilinçlendirilecek ve uluslararası güncel bilgi birikimi paylaşılacaktır.
*Biyogüvenlik normları ve değerlendirmeleri ‘ulusal kontrol ve izleme programı’ ile birlikte geliştirilecektir.
*Üniversitelerin de katılımı ile TÜBİTAK, ilgili sanayi kuruluşları, Tarım ve Sağlık Bakanlığı ile ortaklıklar kurularak, biyomühendislik-biyogüvenlik alanında güçlü işbirlikleri sağlanacaktır.
11. Turizm
Ekonominin acil ihtiyaç duyduğu döviz kazanımı ile istihdam konusuna katkı yapacak sektörlerin başında turizm gelmektedir.
Türkiye turizmde sayısal bir sıçrama yapmış ancak bu sayısal sıçrama arzu edilen düzeyde gelir artışı sağlamamıştır. Türk turizmi, diğer birçok ülkeye nazaran ‘bedava hizmet turizmi’ geliştirmektedir. Bu durum, Türkiye’nin turizmin politikalarının çağdaş ve akılcı olmadığını göstermektedir. Partimiz, turizm politikalarının verilen hizmetin karşılığını hak eden akılcı bir yapıya kavuşturulmasını esas almaktadır.
Turizmde yeni bir hamle için;
-Temel altyapı yatırımlarına,
-Tanıtıma,
-Yeni örgütlenme ve yeni stratejilere
ihtiyaç vardır.
Üstyapı yatırımları, konaklama ve yatak kapasitesinin arttırılmasına yönelik olup kamu ve özel sektör için ortak yatırım ve işbirliğini gerektirmektedir.
Turistik amaçlı spor, eğlence, alışveriş merkezleri gibi ikincil hizmet tesislerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Tanıtım ise önemini ciddî ölçüde korumaktadır. Mevcut tanıtım çalışmalarının daha etkin biçimde sürdürülmesi gerekiyor. Türkiye’nin yurt dışı itibarını yükseltmek için ek tanıtım kaçınılmazdır.
Partimizin bu konuda atacağı adımlar şöyle sıralanabilir:
*Turizm şurasının kurumlaşması ve düzenli toplanması sağlanacaktır.
*‘Ulusal Turizm Konseyi’ kurulacaktır.
*Sektörün yeniden yapılanmasında atılacak ilk adımlardan biri olarak Turizm Meslek Birliği yasası yürürlüğe konacaktır.
*Turizm, devlet politikası olarak bir master plana bağlı olarak takip edilecektir.
*Turizm çeşitlendirilecek; kış turizmi, kongre turizmi, sağlık turizmi ve inanç turizmine gereken ağırlık verilecektir.
*Dünya turizm sektöründe ve pazarlama örgütlerinde kartelleşmeler vardır. Bu alanlarda geliştirilecek akılcı stratejilerle, fırsatları değerlendirmeye yönelik çalışma ve örgütlenmeye öncelik verilecektir.
*Türk turizm sektöründe, turizm çeşitlemesi çerçevesinde geliştirilecek stratejilerle gelir düzeyi yüksek turistleri ülkemize çekecek tedbirler alınacaktır.
*İç turizmi gelişmemiş bir ülke, dış turizmden gerekli faydayı sağlayamamaktadır. İç turizmin gelişmesi için gerekli tedbirler alınacak ve mevzuat düzenlemeleri yapılacaktır.
*Turizm, sadece yabancılara hizmet sektörü olarak algılanır olmaktan çıkarılarak ülkemiz halkının da yararlandığı bir toplumsal sektöre dönüştürülecektir.
*Turizm sektöründe güveni yaratmak ve sürekli kılmak için master planlar hazırlanacak, yabancı sermaye girişi bu yolla da teşvik edilecektir.
*Denetim, sertifikasyon ve meslek eğitimi gibi konularda görülen eksikler süratle giderilerek sektörün dinamiği güçlendirilecektir.
*İç turizmde KDV oranları düşürülecektir.
*Turizmde geri kalmış, ancak büyük potansiyeli olan yöreler için teşvik tedbirleri getirilecektir.
*Turizmin, ülke topraklarının en kıymetli parçalarının yabancılara satılmasına bahane yapılmasının önü kesilecektir.
*Turizmi teşvik ve geliştirme bahanesiyle ülkenin tabiat varlıklarının, deniz, dağ, kıyı güzelliklerinin tahrip ve yağmalanmasına seyirci kalan politikalara son verilerek bu tahrip ve yağmayı durduracak yasal tedbirler alınacaktır.
12. Bankacılık ve Finansal Hizmetler
*Finans piyasası, küresel odakların, sıcak para hareketlerini kullanarak Türkiye’yi sömürmesinin aracı olmaktan çıkarılacaktır.
*Finans piyasasında disiplinin sağlanması için, düzenleme ve denetim faaliyetlerinin tarafsızlık, şeffaflık ve toplum yararı ilkeleri dikkate alınarak yeni bir yapılandırmaya gidilecektir.
*Finans sektörünün geliştirilip güçlendirilmesi için, bu sektördeki düzenleme ve uygulamalar ile ekonominin tümünün uyumlu hale getirilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılacaktır.
*Finansal kuruluşların açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri çerçevesinde çalışmaları ve kamuoyunu bilgilendirmeleri sağlanacaktır.
*Kamu otoritesine ilaveten, bağımsız denetleme kuruluşlarının da finansal kurumları değerlendirip derecelendirmeleri ve sonuçları kamuya açıklamaları özendirilecektir.
*Finansal kuruluşların, kalkınma planları ve yıllık programlarda yer verilen yöre ve sektörleri uygun koşullarla desteklemelerinin önü açılacaktır.
*Kamu bankalarının örgütlenme yapısı ve faaliyetleri, ülke ihtiyaçlarına ve kalkınma politikalarına göre yeniden düzenlenecektir.
*Sermaye piyasalarında yatırım yapan küçük hissedarların korunması ve özendirilmesi sağlanacaktır.
*İç tasarruflar vergi kolaylıkları ile de teşvik edilecektir.
*Mevduat güvencesi AB normlarına uygun tedbirler alınacaktır.
Sigortacılık Sektörü:
*Türk ekonomisinin yaklaşık elli yıllık büyük beklentisi olan, aynı zamanda vergi tahsilâtının da sağlam bir güvencesini oluşturan Sigortacılık Sektörünün bir temel yasası niteliğindeki çerçeve düzenleme, partimizce öncelikle ele alınacak işlerden olacaktır.
13. Ulaştırma ve İletişim
Ulaştırma konusu, partimizin en hassas olduğu konulardan biridir. Bunun içindir ki, en acil icraatımızdan biri, Ulusal Ulaşım Planlama Merkezi oluşturarak, bu merkez eliyle yaratılacak Ulusal Ulaştırma Planları’nı hayata geçirmek olacaktır.
Ülkemizin nüfus, kaynak, enerji, ithalat ve ihracat durumu dikkate alınarak, ulaştırma ve iletişimde yeniden yapılanma mutlaka gerçekleştirilecektir.
Çağımız hız çağıdır. Küresel rekabette var olmak isteyen ülkemiz ekonomisinin, ulaştırma ve iletişimde en etkin düzeyde altyapı donanımlarına sahip olması gerekmektedir. Zira bu alandaki etkinlik, küresel düzeyde varolmak isteyen işletmelerimize, rekabet avantajı, ucuz girdi, hizmet ve bilgi sağlayacaktır.
*Özellikle ve öncelikle, demiryollarıyla deniz yollarındaki ulaşım miktar ve kalitesinin geliştirilmesine önem verilecektir.
*Demir yollarımızın beklenen nicelik ve nitelikte hizmet vermesini hızlandırmak için özel sektörün demir yollarına ilgisi teşvik edilecektir.
*Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin, denizyolu ulaşımının avantajlarından yararlanması için gerekli önlemler alınacaktır.
*Deniz taşımacılığımızı, Akdeniz Bölgesi’nde ve Avrupa’da hatırı sayılır bir noktaya getirmek durumundayız. AB ile ticarî ve ekonomik ilişkilerin daha dengeli seyri için bu gibi sektörlerde sıçramalar yapılmalıdır. Bu alandaki gelişmeler ülkemiz turizm sektörüne de önemli katkılar yapacaktır.
*Stratejik konumumuz, denizyolu ulaşımında yapacağımız yeni yapılanma ve kurumlaşmalarla güçlendirilecek, deniz ticaret filomuzun küresel rekabet gücü artırılacaktır.
*Küresel ekonominin gerektirdiği iletişim ve hız için hava yolu ulaşım ağımız geliştirilecek, İstanbul dışındaki büyük kentlerimiz, küresel-ekonomik ilişki ağının bir parçası olacak şekilde devreye sokulacaktır.
*İletişim politikalarımızın bir ayağı, medya ve iletişim sektörüne uzanacaktır.
*Zihniyet devriminden eğitim ve ahlak devrimine kadar birçok alanda yapacağımız yenilenme medya ve iletişim sektörümüzle ortak çalışma içinde yürütülecektir.
*Ülkemiz düzeyinde sağlanması gereken yaratıcı sinerji, ancak kitle iletişimiyle ulaşılabilecek bir hedeftir. Bunun içindir ki, kitle iletişim çalışanlarının, özellikle, yerel medya kuruluşlarının sorunlarının çözümlenmesi, KOBİ ve orta tabaka politikalarımızla ilgili çözümler eşliğinde, süratle gündeme getirilecektir.
VII. KAMU MALİYESİ
Kamu maliyesi konusunda en büyük sıkıntı, hazine-maliye ayrımından kaynaklanmaktadır.
*Ekonomiyi ciddî sıkıntılara sokan hazine ve bütçe ayrılığı ortadan kaldırılacaktır. Böylece, gelir toplamadan sorumlu ama harcamayı kontrol etmede yetkisiz ve etkisiz bir maliye ile harcama ve borçlanmada yetkili ama gelir toplamada sorumsuz ekonomi yönetimi çarpıklığına son verilecektir.
*Kamu kuruluşlarının malî denetiminin etkinleştirilmesi zorunludur. Sayıştay ile Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu birleştirilecektir. Ekonomik ve Sosyal Konsey’e anayasal statü tanınacaktır.
*Kamu mallarının amaç dışı kullanımı, maliyedeki sıkıntının önemli nedenlerinden biridir. Bu malların her türü, her türlü amaç dışı kullanımdan kurtarılacaktır.
*Kamu bankaları güçlendirilecek, gerekiyorsa yeni uzman kamu bankaları kurulacaktır.
*Stratejik olan KİT’ler ıslah edilerek korunacaktır.
1. Bütçe
Ekonominin sağlıklı işleyip işlemediğine ilişkin en önemli gösterge bütçenin durumu, başka bir deyişle açık verip vermediğidir. Devletin gelirleri ile giderleri arasında dengenin varlığı ekonomide ve devlet hayatında sağlıklı gidişin ifadesidir. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, ‘denk bütçe, düzgün ödeme’ ilkesi esas alınarak devlet ve ekonominin sağlığı korunmuştur. Son 30 yılın bütçelerinde ise devletin iki yakası bir araya gelmemiştir.
Yönetimlerin hesapsız kitapsız harcamaları, devletin borçlanmasıyla karşılanmaya çalışılmıştır. Ekonomik kriz ve enflasyon nedeniyle, devletin sağlam vergi kaynaklarına yönelmesi zorlaşmış, ekonomide kayıt dışılık yaygınlaşmıştır. Böyle bir ortamda devlet, tek çare olarak yüksek faiz oranlarıyla borçlanma yolunu seçmiştir. Sürekli yüksek faiz ve yeni borçlanma ihtiyacı, borç-faiz-bütçe açığı sarmalının oluşmasına yol açmıştır.
Bütçe, bir faiz ödeme bütçesine dönüşürken, yatırım ve personel harcamaları iyice kısılmış, istihdam alabildiğine daralmıştır.
Bunun sonucu olarak, toplum tasarruflarının devlet borçlanmasına ayrılması nedeniyle, özel sektörün elinde yatırılabilir fon kalmamış ve özel sektör, üretimle kazanmak yerine faiz ve ranta yönelmiştir. Sonuçta reel ekonomik faaliyet iyice azalmış, rant aktarımına dayalı bir mekanizma devreye girmiştir. Devlet bütçesinin ve giderek tüm ekonominin IMF yönetim ve denetimine girmesi bu sakat gidişin hazırladığı bir sonuçtur.
Partimiz; Devlet bütçesini, ulusal bağımsızlık sembolü olarak görür; Devletin ve milletin onuruyla eşdeğer tutar. Denk bütçe uygulamasında hassas, reel kaynaklar yaratma konusunda titiz davranmayı görev bilir.
*Devletteki savurganlık kalıcı olarak önlenecek, kayıt dışılığa son verilerek vergi yaygınlaştırılacak, bu suretle reel kaynaklar yaratılacaktır.
*Hazine-Maliye birliği sağlanacaktır.
*Bütçe bir faiz ve maaş cetveli olmaktan çıkarılacaktır.
*Devletin gider listesi niteliğindeki bütçesi, yaratılacak ekonomik canlılık ile dengeye getirilerek iç ve dış borçların hızlı şekilde ödenmesi sağlanacaktır.
*Maliye politikası, denk bütçe ilkesini esas alarak ekonominin dengelerini bozmayan bir uygulamaya kavuşturulacaktır.
*Kamunun, ayağını yorganına göre uzatması sağlanarak kamu borçlanmasının, özel yatırımcının ihtiyaç duyduğu fon ve yatırım kaynaklarından dışlanması önlenecektir.
2. Vergi
Ülkemizde yıllardan beri değişik vergi yasaları çıkarılmış ve bu yasaların hepsi de büyük vergi reformu olarak takdim edilmiştir. Bu yasalarda ‘vergi’ sözcüğü ‘reform’la âdeta eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Oysa birkaç cılız yenilik dışında, bu dönemdeki düzenlemelerin (KDV hariç) hiçbiri reform niteliğinde olmamıştır.
Sözde bir vergi reformu yapmış olmak için değil, kamu maliyesinin ihtiyaç gösterdiği sağlıklı gelir kaynaklarını belirleyecek, ekonomideki çarpıklıkları düzeltecek, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alacak ve gelir dağılımındaki dengesizlikleri giderecek bir vergi sistemi yaratılması kaçınılmazdır.
Vergi reformumuzun amacı ekonomide verimli ve etken kesimin kaynaklarının daha büyük bir bölümünün, verimsiz kamu faaliyetlerine aktarılması değildir. Amacımız, sadece vergi adaletinin sağlanmasıdır. Devletin, temel görevlerini ifa için gerekli olan ek kaynaklar, kamudaki israfta mevcuttur.
*Partimizin en büyük malî reformu, bu yıpratıcı israf ve yağmanın önüne geçmek olacaktır.
*Türk vergi sistemi her yönüyle yeni baştan kurulacaktır. Malî idare içinde gelir idaresinin merkezî organizasyonu etkinlik, işbölümü ve ihtisaslaşmaya göre yeniden yapılandırılacaktır.
*Vergi sistemi, yaygın ve sektörler arası haksızlıkları ortadan kaldıran bir yapıya kavuşturulacaktır.
*Vergi oranları makul ve ödenebilir düzeylere çekilecektir.
*Kurumlar ve gelir vergisi uygulamalarında gelirin yaratılması için gerekli tüm giderler vergi matrahından indirilecektir.
*Vergi kontrolünün temelini, harcama ve gelir beyanlarının bilgisayar ortamında sağlanacak otokontrolü oluşturacaktır.
*Mal bildirimi yükümlülüğü genişletilecektir.
*Devletin vergi alma hakkını doğuran ‘kamu giderleri’ kavramı tanımlanacaktır.
*Anayasamızdaki ‘verginin malî güce göre alınması’ hükmü pekiştirilecektir.
*Gelir vergisinin alınmasındaki artan oranlılık; reel artan oranlılık ilkesi ile takviye edilecektir.
*Vergi istisna ve indirimlerin ancak yasayla belirlenmesi sağlanacaktır.
*Anayasa’daki vergi yasaları ile ilgili alt ve üst sınırlar içinde değişiklik yapma yetkisi sınırlandırılacaktır.
*Çalışanlar aleyhine işleyen vergi politikaları süratle düzeltilecektir. Vergi, kazançtan ve herkesin ekonomik gücüne göre alınacaktır.
*Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam önlenecektir.
*Dar gelirlilerin, çalışanların sırtındaki dolaylı vergi yükü mutlaka azaltılacaktır.
*Türk gümrük hattı Türk ekonomisinin ‘yumuşak karnı’ olmaktan çıkarılacak, gümrük idaresine malî disiplin içinde kişilik kazandırılacaktır.
*Uluslararası vergileme kuralları, AB normları da dikkate alınarak Türk usûl hukukuna kazandırılacaktır.
*Malî yargı, etkinliği ve bütünlüğü açısından idarî yargıdan mutlaka ayrılacaktır.
*Enflasyon muhasebesi kuralları, tüm vergi uygulamaları için yeniden belirlenecektir.
*Bugünkü gelir vergisi tarifesi, vergi kaçakçılığının ve maliyet enflasyonunun (sosyal güvenlik primlerinin yüksekliğiyle birlikte) en önemli kaynağıdır. Gelir vergisi tarifesi reel yükler bazında ve çağdaş örneklere uygun olarak yumuşatılacaktır.
*Gelir vergisi tarifesine paralel olarak; dengesiz ve adaletsiz bir gizli tarife görünümünü kazanan stopajlar, beyanı teşvik eden bir yapıya kavuşturulacaktır.
*Ekonomide kayıt dışı sektörün kontrol altına alınabilmesi için gerçekçi ve geçerli önlemler alınacaktır:
*Finans sisteminden etkin olarak yararlanılacaktır.
*Teşvik sistemleri, âdil, denetlenebilir ve ulusal kalkınmaya ivme kazandırıcı bir yapıya kavuşturulacaktır.
3. Kamu Borçlanması
Devlet, programımızın diğer bölümlerinde vurguladığımız savurganlık sonucunda, halkını sadece yüksek orantılı ve adaletsiz bir vergi sistemi ile ezmekle kalmamış, gelecek kuşakları da büyük bir borç yükü ile baş başa bırakmıştır.
Devlet borçlanmasını sinsi bir vergilendirme yöntemi olarak görmekteyiz.
Türkiye’ye kısa vadeli spekülatif kâr elde etmek üzere gelen sıcak paranın, dış açıkların kapatılmasında harcanması dış borçların temel nedenidir. İç borç stokunun temel nedeni ise devletin genel savurganlığıdır.
*Partimizin ana hedeflerinden biri, vatandaşlarımızın omuzundaki bu borç yükünü süratle azaltmak olacaktır.
*Ülkeye girerken döviz fiyatlarını aşağıya çekerek sanal bir ucuzluk, ithalat bolluğu ve sahte refah ortamı yaratan, ancak çok pahalı dış borçlarla geri ödenebilen sıcak para ile ilgili kesin önlemler alınacaktır.
*Türkiye’ye gelen spekülatif fonlar, şeffaf ve bağımsız bir fon hesabında tecrit edilecek ve krize neden olmaları engellenecektir.
*Bu fonların, ekonomiye ucuz ithal ürünleri olarak pompalanması ve ödemeler dengesi açıklarının gereksiz yere büyümesi önlenecektir.
4. Kamuda Verimlilik ve Özelleştirme
Ülkemizde, son 45 yıl içinde nüfus 3,1 kat artarken, memur sayısı 10,3 kat artmıştır. Bunun anlamı, memur sayısının politik amaçlarla arttırılmış olması ve kamu hizmetlerinin bir tür Parkinson hastalığına maruz bırakılmış bulunmasıdır.
*Verimsiz ve etkisiz istihdam anlayışı, teknik donanımların da geliştirilmesi ile yeniden yapılandırılarak etkin ve verimli bir kamu istihdam yönetiminin oluşumu sağlanacaktır.
*Stratejik olmaları dolayısıyla özelleştirilmeyen KİT’lerin, birer ekonomik işletme olduğunu gözeterek, verimlilik ve etkinlik ilkesine göre çalışmaları sağlanacak, siyasal arpalık olmaları önlenecektir. Bu kurumlar, özerk ve uzmanlığa dayalı bir yönetim yapısına kavuşturulacaktır.
*Kooperatif birlikleri de, özünde birer özel sektör girişimi oldukları için, siyasi baskılardan arındırılarak, özerk ve uzmanlığa dayalı bir yönetim yapısına kavuşturulacaklardır.
Özelleştirmeye gelince;
Türkiye’de özelleştirme hamlesi yolsuzluklarla dış bağlantılı çıkar çevrelerinin etkileri altında kalmış, çoğu zaman, ülkenin imkânlarını talan ettirme mekanizması gibi çalıştırılmıştır.
Partimiz; özelleştirmeyi akılcı, ülke çıkarlarına uygun ve sosyal güvenliği tahrip etmeyen bir yapıya süratle kavuşturmaya kararlıdır.
*Özelleştirme İdaresi’nin bizzat kendisi ciddî bir bürokrasi ve israf merkezi haline dönüşmüştür. Özelleştirmeden elde ettiğinden daha fazlasını harcayan Özelleştirme İdaresi kapatılacaktır. Bunun yerine, sivil kesim meslek kuruluşları ile devletin müştereken yer alacakları geçici özelleştirme komisyonları kurulacaktır.
*Özelleştirmenin stratejik öncelikleri, yöntemleri ve hedefleri ulusal çıkarlarımız gözetilerek yeniden belirlenecektir.
*Özelleştirmeye, piyasa ve rekabet sistemine etkinlik kazandırmak, sosyal ve ekonomik yapıya katkı sağlamak koşulu ile başvurulacaktır.
*Özelleştirmede temel ilkelerimiz, şeffaflık, mülkiyetin yaygınlaştırılması, denetlenebilirlik, kararlılık ve sürattir.
*Blok satışın kaçınılmaz olduğu durumlarda, satış bedeli yanında, devralacak kurumun etkili ve verimli işletme yeteneği dikkate alınacaktır.
*Özelleştirmenin istihdam kaybını asgarî düzeye indirmek için gerekli tüm önlemler alınacaktır.
VIII. SOSYAL ALAN VE SOSYAL SİYASETLER
1. Sosyal Kalkınmada Devletin Rolü
Ekonomik gelişme olmadan sosyal gelişme olamayacağına inanan partimiz; ‘iane ile avutan’ değil, hak sahibi yapan’ bir sosyal-ekonomik gelişmeyi sürdürmek ve yaygınlaştırmak, bu suretle Türk halkına onurlu bir yaşam düzeyi sağlamak inanç ve idraki içindedir.
Temel inancımız, her yurttaşın aşını işinden kazanan onurlu ve başı dik bir insan olmasıdır.
Bu nedenle, partimizin sosyal politika hedefi, herkesin sahip olduğu hak ve özgürlükleri piyasa koşullarında ve fırsat eşitliği içinde sonuna kadar kullanarak maddî ve manevî varlığını geliştirmesi, refahını artırarak onurlu bir yaşam düzeyine kavuşması, bu suretle doğal hukuk anlayışına uygun bir sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunmaktır.
Piyasa koşulları içinde insanın sarf ettiği bedensel ve zihinsel emeğin tam karşılığını aldığı bir sosyal adalet düzeni, partimizin temel hedefidir.
*Ekonomik kalkınmaya paralel ve onunla ahenkli ve dengeli bir şekilde sürdürülmesi gereken sosyal kalkınmada Devlet, zorlaştırıcı konumdan çıkarılarak özendirici, yol açıcı ve destek sağlayıcı konuma getirilecektir.
*İşsizliğin önlenmesi amacıyla, özel sektör faaliyetleri her alanda desteklenecektir.
*Eğitim ve öğretimde fırsat ve imkân eşitliğinin sağlanması için her türlü kamu ve özel sektör faaliyetleri teşvik edilecektir.
*Bütün vatandaşların sağlık hizmetlerinden yararlanması için her türlü kamu ve özel sektör faaliyetleri desteklenecektir.
*Çiftçi, küçük esnaf, sanatkâr, işçi, memur, emekli, dul ve yetimlerin yaygın ve yeterli düzeyde sosyal güvenliğe kavuşması sağlanacaktır.
*Hazırcılık ve tembelliği değil, çalışmayı teşvik eden ve ödüllendiren bir sosyal güvenlik politikası izlenecektir.
*Her türlü gönüllü sosyal dayanışma ve geleneksel sosyal dayanışma kuruluşları desteklenecektir.
*Özellikle aile içi dayanışmayı artıran, karşılıklı sevgi, saygı ve şefkatten kaynaklanan sosyal dayanışma idame ve teşvik edilecektir.
2. Orta Gelirliler, Esnaf ve Sanatkârlar
Orta gelirliler, dikey akışkanlık ve dinamizmin kaynağıdır. Bu nedenle, orta gelirlilerin toplumsal yapılanmada özel bir yeri vardır. Ne yazık ki, ülkemizde uzun yıllardır yaşanan enflasyon ve yanlış politikalarla, savurganlıklar ve vurgunların tahribinden kaynaklanan ekonomik krizler orta gelirlilerin erimesine yol açmıştır.
*Partimiz, halkın yükselişinin bir gereği olarak, yoksul ve yoksun kitlelerin, orta gelirliler konumuna yükselmesini sağlayacak önlemleri süratle alacaktır.
*Eğitim devrimi, Öğrenme Merkezleri, KOBİ ve girişimcilik politikalarımızla sosyal güvenlik politikalarımız orta gelirlilerin güçlenmesini sağlayacak araçlar olacaktır.
*Esnaf ve sanatkârlar; sosyal açıdan orta gelirlilerden, ekonomik açıdan ise KOBİ’lerin sahiplerinden oluşmaktadır. Uygulayacağımız KOBİ ve orta gelirliler politikası ile girişimcilik politikalarımız sadece yoksul kesimlere değil, bu kesimlere de yeni istihdam alanları açılmasını sağlayacaktır.
3. Sağlık
Sağlık alanı, dünya genelinde, yaklaşık 4 trilyon dolarlık büyük bir alandır. Bu alanın daha fazla kazanç peşindeki yönlendirmelerden uzak kalacağı düşünülemez. Bu gerçeğin farkında ve idrakinde olan partimiz, sağlık konusunun her hal ve şartta bir sosyal devlet faaliyeti olarak idame ettirilmesini; insana, adalete ve huzurlu topluma hizmetin temel göstergelerinden ve ölçütlerinden biri olarak görmektedir. Bunun içindir ki:
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'nin sağlık düzeyi dünya genelinde orta sıralardadır.
Kentlere göç ve düzensiz kentleşmeye bağlı olarak ruhsal sorunlar, ilaç ve uyuşturucu alışkanlıklarında artma gözlenmektedir. Sigara kullanma alışkanlığındaki hız tırmanıştadır.
Türkiye'de yetersiz ve dengesiz beslenme sorunları varlığını, artarak sürdürmektedir. Sağlık hizmetinin sunumunda çok başlılık ve karmaşa devam etmektedir.
Kaynakların yetersizliği sağlık hizmetlerinden yararlanma düzeyini etkileyen en önemli faktörlerdendir. Tüm kamu kurumları dikkate alındığında; sağlık hizmetlerine kamudan ayrılan pay %4,5 civarında kalmaktadır.
*Partimiz, sağlık hizmetlerinin sosyal devletin bir kamu hizmeti olarak devamının önündeki engelleri kaldıracaktır.
*Tüm vatandaşları kapsayacak ve farklılıkları ortadan kaldıracak genel sağlık sigortasına, Anayasal hüküm olmasına rağmen geçilememiştir; partimiz bu geçişi süratle sağlayacaktır.
*Sağlık personelinin dağılımından kaynaklanan sorunları gidermek için gerekli düzenlemeler âcilen yapılacaktır.
*Sağlık Bakanlığı yeniden yapılandırılacak, merkez ve taşra teşkilatı uyumlu hale getirilecektir. Bakanlık, merkezî hizmeti planlayan ve denetleyen bir birim, yani kurmay birim haline getirilecektir. Hizmetler taşra teşkilatları tarafından verilecektir. Sağlık hizmetleri, il sağlık müdürlükleri ve ilçe sağlık müdürlükleri olarak teşkilatlanacaktır.
*Sağlık ocağı ve bunlara bağlı sağlık evleri ile hastaneler ve halk sağlığı laboratuvarları esas hizmet birimleri olarak görev yapar hale getirilecektir. Sağlık ocakları; kendi bölgelerinde halkın sağlığını koruyan ve geliştiren, gerektiğinde birinci basamak tedavi hizmeti veren kurumlar olarak çalıştırılacaklardır.
*Hastaneler, yatılı tedavi hizmeti veren kurumlar olarak iş göreceklerdir.
*Ana çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri, aile planlaması hizmetlerinde sağlık ocaklarını destekleyen birimler haline getirilecektir.
*Sağlık ocağı bulunmayan yerleşim yerlerine hizmet götürmek için gezici hizmetlere önem verilecektir. İyi bir planlama ile her yerleşim yerine mutlaka gidilecektir.
*Her türlü bulaşıcı ve kronik hastalıkla ilgili ulusal programlar etkin bir şekilde yürütülecektir.
*Özel sektörün tedavi hizmeti amacıyla açtığı poliklinikler kamu tarafından denetlenecektir.
*Tüm yurtta, hasta bakımını ve hizmetlerden yararlanmayı düzenlemek için sevk sistemine önem verilecektir. Birinci basamak, ikinci basamak ve üçüncü basamak tedavi kuruluşlarına gidiş ölçütleri belirlenecek, belirlenen esaslara uyulması sağlanacaktır.
*Koruyucu ve önleyici sağlık sistemlerine öncelik verilecektir.
*Sağlık meslek liselerinde, sektörün ihtiyaç duyduğu tüm dallara yer verilecektir.
*Sağlık personeli ile hasta arasına paranın girmemesi için, iş güçlüğüne uygun ücretin verilmesi esas alınacaktır. Bu nedenle, sabit ücretin yanında, performansa dayalı olarak döner sermaye gelirlerinden pay alınması sağlanacaktır.
*Genel sağlık sigortasına üye olmak zorunlu hale getirilecektir. Genel sağlık sigortası; sosyal sigorta anlayışıyla yürütülecektir. Prim, gelir düzeyi ile uyumlu olacaktır. Prim ödeme gücü olmayanların primlerini devlet ödeyecektir.
*Önlemenin ödemekten daha ucuz olduğu inancı içinde halk sağlığını yakından ilgilendiren koruyucu hekimlik kurumu geliştirilecektir.
*Gerek kamu, gerekse özel sektör eliyle kurulacak ihtisas hastaneleri yaygınlaştırılacaktır.
*Gezici sağlık merkezleri, merkezî ve yerel yönetimler eliyle yaygınlaştırılacaktır. Bu gezici sağlık merkezlerinden özellikle yaşlılar ve özürlüler yararlanacaktır.
*Sağlık ocaklarının geliştirilmesi, bunların gerekli sayıda pratisyen hekim, araç, gereç ve malzemeyle donatılması, Devlet-vatandaş-özel sektör işbirliği ile sağlanacaktır.
*Akıl ve ruh sağlığı hastanelerinin sayıları arttırılarak çağdaş tedavi araç ve gereçleriyle donatılacaklardır.
*Toplumun beden ve ruh sağlığını yakından ilgilendiren uyuşturucu madde kullanımı ve alışkanlığı ile çok yönlü mücadele edilecektir.
*Memur, işçi ve emeklilerin bağlı oldukları sağlık kurumlarından yararlanmaları yanında, her vatandaşın sağlık ocaklarından ve hastanelerden ücretsiz sağlık hizmeti alması sağlanacaktır.
*Hastanelerin idarî ve teknik faaliyetleri birbirlerinden ayrılacak, doktorlar doktorluk, uzman işletmeciler idarecilik yapacak şekilde istihdam esas alınacaktır.
*Hasta-hastane personeli arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla hemşire ve hastabakıcılar yurtiçinde ve yurtdışında ‘davranış bilimleri’ alanında etkin bir hizmet içi eğitimden geçirilecektir.
*Vatandaşa çağdaş bir anlayışla kaliteli hizmet verecek sağlık kuruluşlarının arttırılması amacıyla bu alanda da özel teşebbüs dinamiğinden yararlanılacaktır.
4. Sosyal Güvenlik
Çağdaş anayasalarda yer aldığı gibi 1982 Anayasası’nda da yer alan sosyal hukuk devletinin bir gereği olan sosyal güvenlik politikamız, vatandaşlarımıza sadece çalıştıkları zamanlarda değil çalışamadıkları zamanlarda da bir gelir güvencesi sağlamayı hedeflemektedir.
Partimiz, sosyal güvenliğin sosyal devlet anlayışından uzaklaştırılarak bir çeşit sosyal destek ve sosyal yardım anlayışına indirgenmesine karşıdır. Günümüz dünyasında sosyal güvenlik, temel insan haklarından birisi olarak kabul edilmektedir.
Sosyal güvenliğin ülkemizde büyük sorun durumuna gelmesinin başlıca nedeni, küreselleşme sürecinde sosyal devletin bir yük olarak görülmeye başlanmasıdır. Partimiz, sosyal devleti vazgeçilmez kılan anlayışı korur ve insan hakları ile çatışan anlayışların karşısında yer alır.
*Yasal çalışma süresini doldurarak emekli olmanın ‘yaşamdan emekli olmak’ anlamına gelmemesi için gereken her önlem alınacaktır.
*Ülkemizde de sosyal güvenlik sistem ve uygulamalarının çağdaş ölçütlere uygun olması sağlanacaktır.
*SSK, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı gibi farklı ve birbirinden soyutlanmış üç ayrı sistem yerine, bütünleştirilmiş ve koşulları eşitlenmiş gerçek bir ortak yapıya geçilecektir.
*Sosyal güvenlik sistemi, tüm sosyal tarafların içinde yer aldığı, çalışanların ve emeklilerin örgütlenerek etkin denetim de yapabildikleri özerk ve demokratik bir yapıya kavuşturulacaktır.
*SSK yönetimi demokratik ve özerk hale getirilecektir. SSK genel kurulları, danışma kurulları olmaktan çıkarılarak karar ve ibra yetkisi kullanan organlara dönüştürülecektir. SSK başkanının genel kurulca seçilmesini sağlayacak düzenleme yapılacaktır.
*İşsizlik sigortasıyla sağlanan yardımın sona ermesinin ardından devletin sosyal yardımının devreye girmesi sağlanacaktır.
*SSK yanında ‘özel sosyal sigorta’ sistemi teşvik edilecek ve desteklenecek; ayrıca, sigorta riskleri ve sigortalı kapsamı genişletilecektir.
*Sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurumları arasındaki kopukluk giderilerek norm ve standart birliği sağlanacaktır.
*Sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını kapatmada prim oranlarının artırımı değil, milyonlarca kayıt dışı çalışanın sigortalı hale getirilmesi esas alınacaktır.
*Sigortalı sayısının arttırılması ve yaygınlaştırılmasıyla birlikte, dünyada en yüksek sosyal sigorta primi ödeyen ülkelerden biri olan ülkemizde, prim oranları indirilecektir.
*Yetiştirme yurtlarındaki çocukların eğitim ve işgücü nitelikleri geliştirilmek suretiyle meslek kazanmaları ve hayata hazırlanmaları sağlanacaktır.
*Harp ve görev malullerinin, şehit ailelerinin korunması, desteklenmesi ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi süratle temin edilecektir.
*Kimsesiz ve muhtaç kişilerin korunması için, sosyal devlet niteliğine, tarihsel kimliğimize, ruhsal ve kültürel derinliğimize yakışır sosyal hizmet kurumları oluşturulacaktır.
5. Çalışma Hayatı ve İstihdam
Halkın Yükselişi Partisi, emeği en yüce değer olarak kabul etmektedir. Ülkemizde emeğin saygınlığını sağlamayı temel ödevlerimizden biri olarak görmekteyiz.
*Çalışanlar arasında ücret adaleti sağlanacak; kaçak işçi, göçmen ve yabancı kaçak işçi kullanımı önlenecektir.
*Küreselleşmenin ve teknolojik gelişmenin bir sonucu olarak gündeme gelen iş düzenlemelerinde ortaya çıkan yeni uygulamalar, esnek üretim ve esnek istihdam karşısında, çalışanların zarara uğramalarını engelleyici önlemler alınacaktır.
Toplu sözleşme, grev ve lokavt haklarını çağdaş demokrasinin ve sosyal devletin ayrılmaz parçası kabul eden partimiz bu konuda şu tedbirleri alacaktır:
*Toplu pazarlıklar bir ‘kör dövüşü’ olmaktan çıkarılarak taleplerin karşılanmasında işletmecilik alanındaki modern yöntemlerden yararlanma bilinci oluşturulacaktır.
*Bu amaçla, toplu görüşmelerde tarafların uzman kişiler istihdamı zorunlu kılınacaktır.
*Memurlara toplu sözleşme hakkı tanınacaktır.
*Toplu pazarlıklarda ücret artışları verimlilik artışına bağlanacaktır.
*Emek-sermaye ilişkisinin barış içinde sürdürülmesi için sürekli denge korunacaktır.
*Yeraltı madenlerinde çalışanlar ile uzak yol denizciliği gibi insan hayatı için riski yüksek işkollarında farklı asgarî ücret uygulanmasına geçilecektir.
*Gayri safi millî hasıla içinde yatırımlara ayrılan pay yükseltilecektir.
*İstihdamı arttırıcı emek yoğun sanayi ve hizmet sektörüne ağırlık verilecektir.
*Meslekî uzmanlık gerektiren iş alanlarındaki işgücü talebine göre, eksikliği hissedilen ‘insan gücü planlaması’ mutlaka yapılacaktır.
*Çalışma hayatını düzenleyen mevzuat gözden geçirilerek, küreselleşme çağında yeni gelişmelere hızla uyum sağlayacak ‘esnek çalışma’ biçimleri geliştirilecektir.
*Kalitenin bozulmayacağı işkollarında, özellikle kadınların, esnek çalışma biçimi olan ‘kısmî çalışma’ imkânından yararlanmaları sağlanacaktır.
*Ev kadınları üretim yönünde teşvik edilerek ‘ev tipi üretim’ ve ‘ev tipi pazarlama’ yöntemleriyle istihdam devreye sokulacaktır.
*Engellilerin, eski hükümlülerin ve yetiştirme yurtlarında yetişen kimsesiz gençlerin güç ve yeteneklerine uygun işlere yerleştirilmelerine özen gösterilecektir.
*Sendikaların, yazılı ve görsel basın kuruluşu sahibi olma hakları önündeki engeller kaldırılacaktır.
*Çalışma hayatı ve sendikal haklar ILO ve AB standartlarına ulaştırılacaktır. Sendikaların çağdaş ve demokratik yapılarının geliştirilmesi için gerekli önlemler alınacaktır.
*Örgütlü toplumun temel öğelerinden olan sendikaların; bir yandan örgüt içi demokrasiyi geliştirmelerinin, öte yandan toplumun demokratikleşmesine katkıda bulunabilmelerinin önü açılacaktır.
*Yurtiçi ve yurtdışında yaşayan insanlarımızın ‘Tecrübe ve Yetenek Envanteri’ bugüne kadar yapılmamıştır. İşgücü ve eğitim planlamasının temel veri tabanı olan bu envanter, yıllık ölçekte yapılarak kamuoyunun bilgisine sunulacaktır.
6. Yurt Dışında Çalışanlar
Partimiz; yıllardır yurt dışında çalışan insanlara hizmeti bir gönül borcu saymaktadır.
*Yurt dışındaki mevcut dış temsilciliklerimize ilaveten yeterli sayıda temsilcilik açılmasını ve çalışanların uzmanlar eliyle her alanda bilgilendirilmesi temin edilecektir.
*Yurt dışında çalışanların Türk kültüründen kopmalarının önüne geçilmesi ve ülkemizle ilgili bilgileri yakından izlemelerinin sağlanması için ‘Türk Kültür Merkezleri’ açılması özendirilecek ve desteklenecektir.
*Yurt dışında çalışanların çocuklarının yurda gelerek millî kültürümüzle ve Türk toplumu ile bütünleşmelerine yardımcı olacak çocuk festivalleri ve çocuk kampları düzenlenecektir.
*Yurt dışındaki vatandaşlar için seçme ve seçilme hakkı gerçekleştirilecektir.
7. Nüfus Artışı
Kalkınmanın en önemli unsurunun insan olduğuna inanan partimiz; nüfus artışının yüksek olduğu ülkemizde nüfusun sayısının artırılmasına değil, nitelik ve özelliklerinin geliştirilmesine önem vermektedir.
*‘Bakabileceğin kadar çocuk’ sloganı ile bütün sağlık kuruluşlarında bir ‘nüfus planlaması ünitesi’ kurulacaktır.
*Nüfus planlaması ünitelerinde, istenmeyen gebelikler konusunda eşlere ücretsiz eğitim verilecektir.
*Doğum kontrol araçlarının ailelere ücretsiz dağıtılmasına önem verilecektir.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte başlayan ve dış odaklarca yönetilen ‘dinin tahrip aracı olarak kullanılması’, ülkemizin temel sıkıntılarının belki de birincisidir. Bu dıştan tahrip hareketi yüzündendir ki, Cumhuriyet’in 81. yılını kutladığımız günlerde hâlâ İslam-laiklik, din-çağdaşlık, hatta din-cumhuriyet tartışma ve çekişmesi yaşanmaktadır.
Partimiz, kalıcı ve yaşatıcı bir barışın kurulması için, tahrip odaklarınca yapay olarak yaratılıp sürdürülen bu çekişmenin sona erdirilmesini hayatî önemde görmektedir.
Partimizin din meselesinde temel anlayışı ve hedefi, bir hıyanet kurumu olan irtica ile bir eğitimsizlik ve bilgisizlik ürünü olan hurafeyi birbirinden ayırmak ve bu ayrımın gereğini yapmaktır.
İrtica, İslam dışında da kaynakları olan bir tahrip hareketidir. Sarıklı da olabilir, istavrozlu da.
İslam dininin Diyaneti, İslam’ın vahye dayalı gerçekleriyle uyuşmayan bir din anlayışını yaşatmanın kurumu olarak sürdürülemez. Bu yapı âcilen ıslah edilmelidir.
Dini, tüm insanları kavrayan, kucaklayan bir tanrısal rahmet ve sevgi kurumu olarak algılamakta ve bu algılamanın gereğini titizlikle yerine getirmenin hayatî önemde olduğuna inanmaktayız.
*Diyanet İşlerimizin, dinin de ısrarla vurguladığı bu gerçeğe uygun biçimde yeniden yapılanması mutlaka sağlanacaktır.
*Diyanet Teşkilâtı, hurafeye karşı bilgilendirici, bilinçlendirici, irticaya karşı ise uyarıcı ve mücadele edici bir yapıya kavuşturulacaktır.
*Diyanet, bir mezhebin kurumu olmaktan çıkarılacaktır.
*Din eğitiminin temelini, tüm çağdaş dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de, dinin ana kaynağı olan kitabı, herkesin kendi dilinde okuması oluşturmalıdır. ‘Din dersi’ adıyla okutulacak temel metinler, öğrencinin yaşına ve bilgi düzeyine uygun olarak seçilmiş Kur’an ayetlerinin Türkçe mealleri olmalıdır.
*Ülke nüfusunun tamamına yakınını oluşturan müslüman halkımızın, dinlerinin temel kaynağı olan kitabı ana dillerinde okumalarına, ‘Arapça bilmeyen okuyamaz’ diyerek engel çıkaran sakat anlayışların yarattığı karmaşa, bir yandan yapay ihtiyaçlar üreterek bunlara cevap vermeyi meslek edinen çıkar sektörleri oluştururken öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti’ni bir tür ‘halkına dinini öğretemeyen din devleti’ne dönüştürme sürecini açmıştır. Diyanet, bu sakat zihniyete seyirci kalan bir anayasal kurum olmaktan çıkarılacaktır.
Tüm bu olumsuz gelişmeleri fırsat bilen siyaset dinciliği insanımızı Allah ile aldatmayı aralıksız sürdürmüştür. Allah ile aldatmanın açtığı boşluk, zarar bakımından ondan asla geri kalmayan bir başka tehdit yaratmıştır: Sahte dinin açıklarını bahane eden inkârcı aldatma. Bu ikinci aldatmanın açtığı yaralar, birinciden hiç de geri kalmamaktadır.
Bu iki aldatmanın yarattığı karmaşa, din alanındaki bilgisizlik ve hatalarla dini tahrip aracı yapan irticanın birbirine karıştırılmasına yol açarak art arda hatalı tespitler yapılmasına sebep olmuştur.
Partimiz; din konusundaki bilgisizlik ve hataların irtica diye anılmasını, dindar ile dincinin aynı kefeye konmasını insana ve hukuka saygısızlık olarak görür ve reddeder. Din alanındaki sakatlık ve yanlışların tümü irtica değildir.
Partimiz; Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün; irtica gibi, hurafeye de karşı olduğuna, ancak, bir bilgisizlik ürünü olan hurafeyle bir kötü niyet ve hıyanet ürünü olan irticayı aynı kefeye koymadığına inanmaktadır.
Halkın Yükselişi Partisi, dindeki cehalet ve hurafe ile irticayı birbirinden ayırmanın ve bu ayrımın gereğini yapmanın, huzur ve mutluluk yolunda atılacak temel adımlardan biri olduğu inancındadır.
IX. EĞİTİM, KÜLTÜR VE SANAT
1. Eğitim
Parti olarak, insanı merkez alan bir toplumsal sistemi benimsemiş olmamız; zihniyet devrimiyle ahlak ve erdem devrimlerini zorunlu kılmaktadır. Gerek insanı insan yapan özelliklerin kazanılması, gerekse zihniyet ve ahlak yenilenmesi, eğitime bağlı bulunuyor.
Bu nedenle yeni bir eğitim sistemi yaratmak partimizin temel görevidir.
Mevcut eğitim sistemimiz; düşünen ve aklını kullanan insan yetiştirmek yerine, ezberlenen donuk bilgi ve değerleri taklit etmeye dayalıdır. Partimizin öngördüğü yenilenme, temel eğitimden başlayarak üniversite ve lisansüstü eğitime kadar uzanan köklü bir yenilenmeyi amaçlamaktadır.
*Zihniyet devrimimiz, eğitimli insanlara bilimsel ve üst düzey düşünme yöntemleri ile nitelik değerlerini kazandırmaya yönelik olacaktır.
*Yeni eğitim sistemi ile insanımızın yenilik ve yaratıcılık gücünü geliştiren, sürekli öğrenme gücüne sahip insanların yetiştirilmesi hedeflenecektir.
Türkiye’nin araştırma, bilim ve teknolojide atılım yapabilmesi, eğitimde sağlayacağımız başarıya bağlıdır. Bu nedenle, bilgi çağının eğitimli ve nitelikli insanını yetiştirmek partimizin temel hedefidir. Bu hedefi yakalayabilmek için;
*Eğitimin, bilginin, öğrenmenin, hatta ahlâkın vazgeçilmezliğinin canlı timsali olan öğretmenlerin toplum önünde gereken saygınlığa kavuşturulmaları, kutsal bir ödev bilinciyle mutlaka sağlanacaktır.
*Öğretmenlerimizin maddî durumları, hiçbir bahaneye geçerlilik tanınmadan, temsil ettikleri saygınlığa yaraşır bir kıvamda süratle düzeltilecektir.
*Eğitim sisteminde ve eğitim yöntemlerinde köklü bir yeniden yapılanma ile eğitimin nitelik ve niceliği geliştirilecektir.
*Eğitimde bu değişimin gerçekleşmesi için bilgi çağı teknolojileri etkin ve sistematik bir biçimde devreye sokulacak; bu teknolojilerin sürekli geliştirilmesi sağlanacaktır.
*Her düzeydeki eğiticiler süratle ve sürekli bir iç eğitimden geçirilecektir.
*Okul öncesi eğitimle ilköğretimde zihniyet yenilenmesinin temelleri atılacaktır.
*Lise eğitimi, yatay geçişlere açık, çok programlı lise modeli ile yenilenecektir.
*Lise sonrası için, meslek edindirici teknik programlara önem verilecektir.
*Teknik eğitim, bilgi çağının ihtiyacına cevap veren cazibesi geliştirilmiş bir yapıya oturtulacaktır.
*Üniversite eğitimi, bir yandan ulusal yenilik ve teknolojik sistemle bütünleştirilmiş, AR-GE yeteneği geliştirilmiş bir yapıda örgütlendirilirken, diğer yandan ekonomi ve sanayi ile işbirliğine önem vermiş, teknoloji geliştirme programlarına katılıma hazır bir yapıya kavuşturulacaktır.
*Lisansüstü eğitimde keşfedicilik ve yenilikçiliği teşvik edici düzenlemeler getirilecektir.
*Bilim ve teknoloji geliştiren AR-GE birimlerinin eğitim potansiyellerinden hem sanayiin hem de eğitimin geliştirilmesinde yararlanılacaktır.
*Temel eğitim, sosyal devletin zorunlu hizmetlerinden biri olarak her yurttaş için eşit ve parasız olacaktır.
*Ders kitapları vurgununa dönüşen ‘her yıl ders kitabı değiştirme’ uygulamasına mutlaka son verilecek, eğitimin salt bir ticaret sektörü olarak işletilmesi önlenecektir.
*Temel eğitimin son yılında uygulanacak testlerle öğrencinin yeteneği ve eğilimi ölçülerek gelecek için yönlendirilecektir.
*Gençliğin düşünme, öngörü yeteneğiyle evrensel kişiliğini geliştirmek amacıyla, meslek okulları da dahil, felsefe dersleri artırılacaktır.
*Meslek okulları yaygınlaştırılacak, geliştirilecek, meslek eğitimi özendirilecektir.
*Üstün zekâlı ve başarılı öğrencilerin ideallerindeki eğitimi almaları için yeni burs sistemleri oluşturularak yaratıcı beyinlerimizin heder olmasının önüne geçilecektir.
*Ülkemize bir tür sömürge görüntüsü veren yabancı dille eğitim egemenliğine son verilecektir. Yabancı dil öğrenimi, tahsilli insanlarımızın en az bir yabancı dili öğrenmelerine ve iyi dil bilen insan ihtiyacını karşılamaya uyarlanacak, yabancı diller, kültür istilasının birer aracı olmaktan çıkarılacaktır.
*İyi Türkçe konuşulması ulusal bilinç ve bağımsızlık göstergelerinden biri olarak hak ettiği düzeye çıkarılacak, Türk dilinin ikincil dil gibi algılanmasına yol açan uygulamaların tümü gözden geçirilecektir. Dört başı mamur bir Türk dili ve kültürü seferberliği başlatılacaktır.
*Kamu kaynaklarının vakıf üniversitelerine aktarımı durdurulacaktır.
*Zihinsel ve Bedensel Engelli çocuklarımızın eğitimi için özel eğitim kurumları yaygınlaştırılacaktır.
2. Kültür, Sanat ve Öğrenme Merkezleri
Kültürel sistemimiz, çok kültürlü yapının karşılıklı hoşgörü içinde sürdürülmesi ilkesine dayanır.
Kültürel alan, insanların korumak istedikleri değer, kurum ve davranışları içerir ve insanların psikolojik ihtiyaçlarını karşılar. Bu nedenle, kültür politikamızın önemli bir boyutu toplumda kabul gören, bilime ve akla uygunluk zemini taşıyan ailevî, ulusal ve dinsel değerleri korumaya yöneliktir.
*Partimiz; kültürde bozulma ve yozlaşmaya izin vermeyecek, ancak, değişen uygarlık ve teknoloji ile uyumlu ve tutarlı bir değişime açık politikalar izlemeyi de ihmal etmeyecektir.
*Yurt dışındaki vatandaşlarımızın edindiği evrensel deneyim ve bilgilerle, öz kültürümüzün zaman üstü değerlerini barıştırmak için gerekli politikalar süratle hayata geçirilecektir.
*Türk dilinin, üniversite ve eğitimde bilim dili olarak geliştirilmesine özen gösterilecektir.
*Halkın yükselişinin önemli araçlarından biri olarak kırsal ve kentsel kesimler için uzmanlaşmış içerikte ‘Öğrenme Merkezleri’ oluşturulup yaygınlaştırılacaktır. Bu merkezler; öğrenme, teknik bilgi, beceri geliştirme, sosyal iletişim, kültür, sanat, edebiyat ve düşünce faaliyetlerini özendirmeye öncelik verecektir.
*Öğrenme Merkezleri’ne paralel bir kurum olarak, halkımızın yüzyıllardır yaşattığı ruh ve geleneğin günümüze uyarlanması olan ‘İmece Merkezleri’ oluşturulacak ve bu merkezler hayatın çeşitli alanlarında hizmet verecek çok boyutlu bir yapıya kavuşturulacaktır.
*Her yaştan insanın okuma, estetik, folklor, meslek becerisini geliştirecek ve becerilerin değerlendirilmesine öncülük ve aracılık yapacak ‘Halk Okulları’ açılıp yaygınlaştırılacaktır.
3. Yazılı ve Görsel Basın
Özgür basın demokratik hayatın olduğu kadar insan haklarının ve insanın bir bütün olarak gelişmesinin de itici güçlerinden biridir. Ancak bu itici gücün işlevsel olması için medyanın iç yozlaşmadan, kartelleşme ve tekelleşmeden uzak kalmasının kaçınılmaz olduğuna inanmaktayız.
Medya çalışanlarının çağdaş-uluslararası ölçülere uygun şartlarda çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını önemsemekteyiz. Ancak:
İnsan hayatının, basın tarafından asla teftiş ve tetkik konusu yapılamayacak mahremiyet alanları olduğuna inanmakta, bu inancın gereğini yerine getirmeyi bir insanlık borcu saymaktayız.
Özgürlüklerin temel hedefi, insana saygı ve insan haklarını korumaktır. Hiçbir basın özgürlüğü ve medya görevi, kişilerin derin bunalımlara, intiharlara sürüklenmesinin, aile ve ocakların söndürülmesinin gerekçesi yapılamaz.
*Toplumda ulusal çıkar ve değerlerin korunup gelişmesi, kamuoyunun oluşturulması, toplumun eğitilmesi yönünden sorumlulukları bulunan basının, sorumluluklarını daha etkili biçimde yerine getirmesi için gerekli tüm imkânlar kullanılacaktır.
*Partimiz, yazılı ve görsel medya kuruluşları, Anadolu medyası ile yakın işbirliği ve ortak çalışma içinde, medyanın üstlenmesi gerekli işlevlerin doğru noktaya oturtulması için gerekli tedbirlerin alınmasını görev bilecektir.
*Medyanın, örtülü gerekçelerle siyasal iktidarların güdüm ve denetimine girmesine yol açan mevzuat gözden geçirilecektir.
*Mevcut basın mevzuatının olumsuz yanları süratle düzeltilecektir.
*Eğitici yayınlar teşvik ve ödüllerle desteklenecektir.
4. Spor
*Beden eğitimi ve sporu, hayatın bir parçası haline getirebilmek amacıyla tüm yerleşim birimlerinde canlı bir spor hayatı oluşturmak için gereken tüm alt yapı ve tesisler süratle gerçekleştirilecektir.
*Geleneksel ve modern spor eğitimine; eğitici, tesis ve malzeme boyutunda bu bilinçle destek verilecektir.
*Beden eğitimi ve spor köylere kadar yaygınlaştırılacaktır.
*Toplumu spor yapmaya özendirecek kampanyalar açılacaktır.
*Sporun bir kumar, karmaşa, kavga ve çıkar aracı halinde kullanılmasını engelleyecek her türlü yasal tedbir alınacaktır.
*Engelli gençlerin sportif etkinliklere katılımlarını sağlamak üzere yerel yönetimlere destek verilerek bu konuda projeler oluşturulacaktır.
*Uluslararası başarılara imza atan sporculara ve kulüplere destek verilecek, dalları ile ilgili spor organizasyonlarında söz sahibi olmaları sağlanacaktır.
*Sporculara sosyal güvenlik imkânı sağlanacaktır.
*Sporculara ve sporun diğer elemanlarına olimpizm anlayışının iyice benimsetilmesi için gereken önlemler alınacaktır. Bu anlayış ile geleneksel ata sporlarımız çerçevesinde Türk Dünyası Olimpiyatları düzenlenmesine çalışılacaktır.
*Türk Spor Tarihi Millî Müzesi kurulacaktır.
*Sporcu yetiştiren eğitim kurumları, teşvik edilecek, desteklenecektir.
* Tüm spor federasyonları özerk yapıya kavuşturulacaktır.
X. ARAŞTIRMA VE TEKNOLOJİ
1. Bilişim Altyapısı
Teknoloji politikasının oluşturulmasında daha önce belirttiğimiz teknolojik sistem yapısı esas alınacaktır. Teknoloji politikamız etkin işleyen bir teknolojik sistem yaratmaya ve bu sistem içinde ileri teknolojiler üretmeye yöneliktir.
Temel hedefimiz teknoloji ithal eden bir ülke olmak yerine teknoloji üretip ihraç eden ülke konumuna gelmektir. Hedefimiz, teknolojiyi izleyici bir Türkiye’den teknolojik önderliğe terfi etmiş bir Türkiye yaratmaktır.
*Teknolojik sistemin alt yapısı; ulusal yenilik ağları ile bunların bileşenleri olan üniversiteler, AR-GE birimleri, teknokentler, üniversite-sanayi işbirliğini sağlayan kurumlarla, işletmelerin, etkin eşgüdüm ve işbirliği şeklinde oluşturulacaktır.
*Teknoloji geliştirme konusunda büyük işletmeler cesaretlendirilip teşvik edilirken, KOBİ’lerin teknolojik ihtiyaçları daha çok teknoparklarla üretim kümelerinin işbirliği içinde karşılanacaktır.
*İleri teknoloji araştırma enstitülerinin geliştirilmesine özel önem verilecektir.
*Teknoloji üretiminde zayıf kaldığımız alan ve konularda ülke çıkarlarına uygun düşecek teknolojik işbirliği programlarının geliştirilmesi için özel stratejilere ağırlık verilecektir.
*Yurt dışındaki Türk bilim adamlarından yararlanmak için özel projeler geliştirecektir.
*Üniversite, enstitü, teknopark ve AR-GE birimleri sadece teknoloji üretimi için değil teknoloji üretecek insan kaynaklarının yetiştirilmesi için de yönlendirilecektir.
*Stratejik teknoloji üretilmesinde özel sektörün yetmediği durumlarda kamu birimleri daha aktif olarak sorumluluk üstleneceklerdir.
*Bu yeni politikalara dayalı bilim, araştırma ve teknoloji eksenini yaratmak ve değişim çağına ayak uydurabilmesini sağlamak üzere, Araştırma ve Teknoloji Bakanlığı kurulacaktır.
2.Üniversite ve Bilim
*Üniversitelerimiz sadece eğitim veren kurumlar olmanın yanında, yeni bilim dallarının ve teknolojilerinin geliştirilmesinde öncülük edecek şekilde yeniden yapılandırılacaktır.
*Üniversitelerin bu amaca ulaşabilmeleri için YÖK’ün eşgüdüm işlevi öne çıkarılacak, demokratikleştirilmesi sağlanacaktır. Üniversite yönetimlerinin işlevsellikleri ile demokratikleşmeleri birbirine paralel olarak geliştirilecektir.
*Üniversiteler, yenilikçiliğin ve teknoloji üretiminin sürükleyici merkezleri haline getirilecektir. Üniversitelerin kendi içinde olduğu kadar diğer üniversiteler ve iş dünyası ile ilişkilerinin geliştirilmesine öncelik ve ağırlık verilecektir.
*Nanoteknoloji de dahil olmak üzere yeni ve ileri teknolojilerin geliştirilmesi yönünde yüksek araştırma enstitüleri kurulacak, bilim ve teknolojilerin geliştirilmesi en ileri düzeyde teşvik edilecektir.
*Meslek okullarının kendi alanlarındaki meslek yüksek okullarına doğrudan ve sınavsız devamını sağlayacak önlemler arttırılacak ve yaygınlaştırılacaktır.
3. Üniversite-Sanayi İşbirliği
*Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde Kurulu bulunan AR-GE şirketlerinin yanı sıra bu bölgelerde Üniversite-Sanayi Ortak Araştırma Merkezleri’nin kurulmasına, üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesi ile teknoloji üretimine öncelik verilecektir.
*Sanayi kuruluşlarını AR-GE’ye yönlendirmede, bakanlık, gerekli destekleri verecek ve bu rolünü teşvik mekanizmaları ve tedarik politikası aracılığı ile yerine getirecektir. Bu konudaki AR-GE faaliyetlerinin ticarî ürüne dönüşmesini desteklemek üzere ‘Risk Sermayesi Yatırım Ortaklıkları’nın, girişimciliğin desteklenmesi için ‘Girişim Sermayesi ve İpotek Bankacılığı’nın kurulması ve yaygınlaştırılması amacıyla yasal ve yapısal düzenlemelere gidilecektir.
*Girişimcilik kültürünü ve yönetim becerisini artırmak, teknolojik alt yapıyı geliştirmek ve yatırımları yönlendirmek amacıyla, araştırmaları, yeni buluşları ve transferleri yararlı hale getirmek üzere gerekli mevzuat değişiklikleri yapılacaktır
4. Yenilik Merkezleri: Teknoparklar, Teknokentler, Agroparklar
*AR-GE’ye ayrılan kaynakların verimli biçimde kullanılabilmesini sağlamak için, etkin bir stratejik izleme ve yönlendirme aracı olarak ‘Ulusal AR-GE Bütçesi’ oluşturulacaktır. Bu amaçla, kamu kuruluşlarının yatırımlarından, ithalat üzerinden alınan vergilerden ve benzer fonlardan kesintilerle yeni gelir kaynakları yaratılacaktır.
*Üniversite öğretim üyelerinin sanayideki araştırmalara, özellikle teknoparklarda yer alan sanayi kuruluşlarının ve üniversite-sanayi Ortak Araştırma Merkezleri’nin AR-GE faaliyetlerine katılabilmelerini; sanayideki araştırmacıların da üniversitelerin araştırma-eğitim faaliyetlerinde yer alabilmelerini mümkün kılacak Araştırmacı Personel Mevzuatı çıkarılacaktır.
*Moleküler biyoloji, biyoteknoloji, gen mühendisliği, uydu teknolojisini esas alan meteorolojik ve jeofizik (sismik, gravite ve manyetik metotları) araştırmalara özel önem verilecektir.
XI. DOĞA, ÇEVRE VE KENTLEŞME
1. Doğa Tahribinin İnsanlığı Tehdidi
Partimiz; insanlığın bugünkü en ölümcül problemini, doğanın tahribiyle yaratılan küresel âfetler olarak görür ve bu tahribe yol açan yanlışlarla mücadeleyi bir insanlık görevi sayar.
Doğanın tahribi ve buna bağlı küresel âfetlerin yarattığı tehdit, terör dahil, diğer tüm tehditlerin önüne geçmiş bulunuyor.
Bugün insan haklarının en hayatî olanı ‘çevre hakkı’dır. Temiz bir çevreye, yani havası, suyu, bitki örtüsü kirletilip tahrip edilmemiş bir doğaya sahip olmak artık insan haklarının ilk telaffuz edilen maddesi haline gelmiştir. Uluslararası hukuk metinleri ‘çevre hakkı’ kavramına yoğun biçimde yer vermeye başlamıştır.
Zehirli gazların tahribi, dünyanın çölleşmeye doğru gittiği, sera etkisi yapan gazlar yüzünden artan ısınmanın hayatı giderek çekilmez hale getirdiği, birçok canlı türlerinin bu yüzden yok olduğu ortak bir feryat halinde seslendirilmektedir.
1997’de imzalanan Kyoto Protokolü dünyayı birinci dereceden tehdit eden küresel ısınma ve iklim değişikliklerine dikkat çekerek bu konuda evrensel-ortak bir kanaat oluşturmakla birlikte, bu hayatî protokolü etkin kılacak süper devletler onun altına henüz imza atmamışlardır.
Gelinen noktada, ortak yakınma şudur: Gezegenimizin ekosistemi alabildiğine bozulmuş bulunuyor. Tüketim ve kazanma iştahı bu hızıyla gider ve olumsuz süreç bu şekliyle 10 yıl daha sürerse girdiğimiz yüzyıl dünyanın facialar ve felaketler yüzyılı olabilir.
Kesinleşen bir başka felaket de su krizidir.
Mart 2003 tarihli Birleşmiş Milletler Dünya Su Raporu gösteriyor ki, bugün dünyada, 31 ülkede yaklaşık bir milyar insan temiz içme suyundan yoksundur. Bugünkü olumsuz durum devam ederse, yüzyılın ortalarında su kaynaklarında bugüne nispetle % 30’luk bir gerileme olacaktır. Nüfus artış hızının çok yüksek olduğu Güney Asya ve Ortadoğu gibi coğrafyalarda su sorunu gittikçe büyüyor.
Halkın Yükselişi Partisi, küresel felaketlere karşı temel tedbirlerin üç başlık altında verilebileceğine inanmaktadır:
- Nüfus artış hızının yavaşlatılması,
- Tüketim, gösteriş ve kazanma iştahının frenlenmesi,
- Kaynakların, kâr hırsını sürekli pompalayacak şekilde kullanımını durdurup insanlığın ihtiyaçlarına cevap verecek paylaşımcı bir kullanım sürecinin başlatılması.
* Türkiye’deki sular ve sınır aşan sular, Türkiye’nin milli kaynaklarıdır; bunların paylaşılması düşünülmez. Ancak Türkiye kendi iradesi ve iyi komşuluk ilişkileri ile bir ölçüde tahsis yapabilir.
2. Doğal Zenginliklerimizin Korunması
Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri, doğanın tahribiyle vücut bulan çölleşme, ısınma, doğal gıdalardan yoksunluk ve canlı türlerinin tükeniş sürecine girişidir.
Partimizin inancına göre, Türkiye’de siyasetin en hayatî hizmeti, doğa tahribini ve bu tahribin besleyici unsurları olan düzensiz kentleşme, ormanların talanı, denizlerin kirletilmesi, su kaynaklarının israfı gibi büyük felaketlerle mücadele olmalıdır. Ne yazık ki çok partili hayatın başladığı günden beri siyaset bunun tam tersini yaparak Türkiye’deki doğal kaynakları, doğa imkân ve güzelliklerini, ormanı, suyu mahveder bir tutum sergilemiştir.
Türkiye’de, baltanın girdiği her yerde her ne varsa beton uğruna mahvedilmiştir.
Partimiz, Türkiye’de ormanın, suyun, doğal nimet ve güzelliklerin ekonomik ve siyasal çıkarlar uğruna talan ve imha edilmesine seyirci kalmayı ülkemize yapılabilecek en büyük kötülük olarak tescil etmektedir.
Ülke zenginliği ölçütlerinin başında doğal ormanların miktarı ile biyolojik çeşitlilik önemli bir göstergedir. Dünya doğal zenginliğinin tamamına yakını bu doğal ormanların bünyesinde barınmaktadır.
Türkiye bilinçsiz, çıkarcı, bazen de haince yaklaşımlarla çölleştirilmektedir. Toprak erozyonu, Türkiye’nin maruz bırakıldığı en büyük felaketlerden biri olarak geleceğimizi tehdit altına almıştır. Oy çıkarcılığı uğruna yürütülen çağdışı kentleşme ve denetimsiz yapılaşma, çölleşmenin temel sebeplerinden biridir. İkinci sebep, orman yağmacılığıdır.
Türkiye’de en acımasız katliam ormanlara uygulanan katliamdır. Orman arazileri, çıkar grupları tarafından önce tahrip edilmekte, sonra da siyasal işbirlikçiler kullanılarak, ‘orman vasfını yitirmiş’ nitelemesiyle ranta açılmaktadır.
*Bu yıkıcı rantçılığın bahane yaptığı orman köylüsünün ekonomik yetersizliği yaratılacak yeni imkânlarla ortadan kaldırılacaktır.
*Partimiz, ormanlarımızın kurtarılması, korunması için yeni bir anayasal güvence oluşturacak, orman tahribini önleyici yasal tedbirleri en titiz biçimde alacak ve hiçbir gerekçeyle yumuşatmadan uygulayacaktır.
*Yeşilliği tahrip, en büyük insan hakkı ihlalleri arasında görülecek, orman tahribi ise, insanlık suçu olarak takibe alınacaktır.
Doğal çevrenin korunmasını gelecek kuşaklara karşı bir tarihi sorumluluk kabul eden partimiz;
*Kurulacak her tesisin doğa dengesini bozmayacak şekilde ve yerlerde kurulmasını temin edecektir.
*Yatırım projelerinin çevre kirliliğini önleyici yatırımları içermesi sağlanacaktır.
*Çevreyi kirletenlere caydırıcı ağırlığı olan bedeller ödetilecektir.
*Televizyon programları ve ders kitaplarında, başta ormanlarımız olmak üzere, çevre korunmasının ve geliştirilmesinin yoğun bir şekilde işlenmesi sağlanacaktır.
3. Yerleşme, Kentleşme ve Konut Politikaları
Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri de çarpık kentleşmedir. Kentleşmedeki çarpıklık ülkeyi çirkinleştirmekle kalmıyor, turizmimizi baltalıyor, rant araçlı haksız kazancı besliyor, doğayı tahrip edip ormanlarımızı, sularımızı, yeşil alanlarımızı yok ediyor.
Çarpık kentleşme; hızlı nüfus artışı, konut sorunu, düzensiz göç, tarımın ihmali, doğa tahribi ve arazi yağmalanması gibi olumsuzluklarla bağlantısı dikkate alınarak çözüme ulaştırılacaktır.
Maddî altyapı politikamız içinde ağırlıklı olarak, yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi daha çok sanayi uygarlığı döneminin eksik kalan donanımları ile bilgi çağı için gerekli olan iletişim ve bilişim altyapısı dikkate alınmaktadır.
Burada altyapı donanımları 3 ayrı düzeyde ele alınacaktır:
-Kırsal altyapı,
-Kentsel- Bölgesel altyapı,
-Ulusal altyapı ağları.
Kırsal Altyapı, kırsal kesimde yaşayan insanlarımızın temel ihtiyaçlarının karşılanması, insanî kalkınma yaklaşımının gerekleri ile kırsal kesimlerin ulusal kalkınma ve piyasalarla bütünleşmesi açısından ele alınacaktır.
*Kırsal kesimin yol, su, elektrik ve kanalizasyon gibi ihtiyaçlarının karşılanması yanında kentsel, bölgesel, ulusal ve hatta küresel süreçlere katılımı için gereken iletişim ve telefon ihtiyaçlarının kalitesi arttırılacaktır.
*Kırsal kesimin insanî gelişmesi için, eğitim öğretim ihtiyaçları yeni bir yaklaşım içinde ele alınarak köylü ve çiftçi eğitiminin yapılabileceği kırsal örgütlenme ve yapılanmayı sağlayacak altyapı çalışmaları devreye sokulacaktır.
*Kentsel ve bölgesel kalkınmanın gereklerini göz önünde tutmak ve bölgesel-ulusal-küresel bütünleşmeleri de dikkate almak suretiyle, kentsel altyapıların nitel ve nicel yönden geliştirilmesi sağlanacaktır.
*Bilgi çağında kentler, insanların rahatına yarayacak bir işlevsellik esas alınarak yapılandırılacaktır.
*Kentlerin imar planları, küresel ısınma tehdidini de dikkate alarak, yeni bir anlayış içinde, geleceğin yerleşim yerlerini yaratmayı esas alacaktır.
*Değişimi ve yapılandırmayı sağlıklı yönlendirmeleri için, kentlerdeki yöneticiler sürekli iç eğitime tabi tutulacaktır. Getirilen eğitim ve bilgilendirme süreci sayesinde seçilmiş-atanmış çelişkisinin yerine seçilmiş-atanmış-vatandaş üçlüsünün uyumu geçirilecektir.
*Yerel Gündem 21 uygulamalarına uygun yönetim ve yapılandırma gerçekleştirilecektir.
*Kentsel alt yapı sadece, kentsel maddî altyapı olarak bırakılmayacak, bilgi çağının kültürel altyapısıyla uyumlu bir maddî altyapı getirilecektir.
*Sanayi ortamlarında sağlıklı ve insancıl üretimlerin gerçekleştirileceği bir kentsel altyapı yaratılacaktır.
*Kentsel altyapı oluşumunda, çocukların, gençlerin, yaşlıların ve engellilerin durumları ayrı ayrı dikkate alınacaktır.
*Kentlerimizdeki gecekondu çarpıklığının giderilmesi öncelikli konu olacaktır.
*Kentsel altyapı, kırsala iş yaratmayı, kentsele ise büyüme ve gelişmeyi kazandırıcı olacaktır.
*Arsa ve arazi yağmasına son verilecek, imar düzeninde kamu yararı esas alınacaktır.
*İmarda yerel planlamayı belediyeler yapacaktır. Ancak tüm imar kararları yargıya açık olacaktır.
*Sosyal konut yapımı geliştirilecektir.
*Depreme karşı dayanıklığı sağlayan yapı denetimi en hayatî kamu hizmetlerinden biri olarak yürütülecek, bunun için gerekli olan yasal yapılanma süratle sağlanacaktır.
*Yapıların depreme dayanım kapasiteleri belirlenerek çok zayıf durumda olanlar yıkılacak, orta düzeyde zayıf olanlar güçlendirilecektir. Bu uygulamanın hak sahiplerini mağdur etmemesi için gerekli tedbirler önceden alınacaktır.
*İmara açılacak araziler Türkiye ölçeğinde ilgili uzman, mühendis ve şehir plancıların merkezî planları ile belirlenecektir. Bu planlara uymayacak yöneticiler ve yapı sahiplerine ağır cezalar getirilecektir. Kaçak yapılara su ve elektrik verilmesi, yol yapılması gibi popülist belediye hizmetleri kesinlikle yasaklanacaktır.
*Türkiye’de oluşabilecek depremlerin yıkıcı şiddetini gözönünde tutan ‘Tip Yapı Projeleri’ geliştirilecek, bu konudaki bilimsel çalışmalara kaynak ayrılacaktır.
*Ülkemizin deprem kuşakları sınırlarının, yapılacak yatay etütlerin verileri ışığında çizilmesine öncelik verilecektir.
*Ülkemizin doğal afet alanları bilimsel verilerin ışığında tanımlandıktan sonra ‘Doğal Afet Haritası’ hazırlanacaktır. Bu haritalar yeni verilerle sürekli güncelleştirilecektir. Bu haritalarda işaretlenmiş olan doğal afet alanlarındaki arazi kullanım potansiyelleri afetin niteliğine göre belirlenecektir.
*Ülkemizin doğal afet haritalarını süratle oluşturmak için değişik amaçlarla hazırlanmış olan coğrafî bilgi sistemleri kullanılacaktır.
*Su kullanımında belli bir miktar, sosyal hizmet kapsamında parasız sağlanacak, bu asgarî hizmetin üstüne çıkan kısım ücretli olacaktır.
Ailede huzur ve mutluluğun ön şartının ‘sıcak bir yuva’ olduğu idraki içindeki partimiz; hangi kesimden olursa olsun, evinde huzuru olmayan bir insanın işinde de verimli ve başarılı olamayacağı inancı ve bilinciyle, vatandaşlarını ‘dünyada mekân’ sahibi yapmayı sosyal refahın ve sosyal adaletin sağlanmasında birinci derecede hedef saymaktadır.
*Dar gelirlilerin malî güçlerine göre bir konut sahibi olmalarına önem ve ağırlık verilecektir
*Konut yatırım oranının artan nüfus ve iç göç oranında, toplam yatırımlar içindeki payı arttırılacaktır.
*Konut maliyetlerini düşürmek ve imar planlarına uygun toplu konut yapımını teşvik etmek üzere, kent çevrelerindeki kamu arazileri arsa üretimine tahsis edilerek kooperatiflere ucuza satılması veya kiralanması kolaylaştırılacaktır
*Birinci konut yapım ve alımında etkili vergi teşvikleri sağlanacaktır.
4. Kırsal Kalkınma
Bir ülkenin gelişmişlik seviyesinin ve toplumun aynası olan kentlerin, iktisadî ve sosyal hayattaki gelişmeler ve nüfus artışı sebebiyle iç göç akımına uğramaya devam edeceği muhakkaktır. Bu nedenle, öncelikle köyden şehirlere aşırı göçü azaltmak için birtakım önlemler alınmasını benimseyen partimiz, aynı zamanda kentlerimizi de yaşanabilir hale getirmek için aşağıdaki önlemlerin alınmasını zorunlu görmektedir:
*Bütün köylerimize modern yaşam için gerekli su, elektrik, haberleşme, sağlık, eğitim ve her mevsim ulaşım hizmeti götürülecektir.
*Köylerimizde çiftçi ailelerinin büyük kısmı az topraklıdır. Böyle küçük isletmeler yeteri kadar kazanç sağlayamadığı gibi her gecen gün biraz daha küçülmektedir. Köydeki nüfus küçük toprak parçaları üzerinde oyalanmaktan, yılın üç ayı çalışıp dokuz ayı kahvehanelerde oturmaktan kurtarılacaktır. Şehir ile köy arasında, tarımda üretilen hammaddeleri işleyen, çiftçi ve üreticilerin bizzat ortak oldukları ‘tarıma dayalı sanayi’ tesislerinin kurulmasına öncülük etmek, çalışma gücüne sahip köy insanının bir kısmını buralara çekmek en uygun çözüm yoludur. Köyde fazla sermaye gerekmeden yapılabilecek, yıkama, tasnif, ayıklama, kesme, kasalama, fileleme, etiketleme, salamura gibi ön sanayi tesislerinin kurulması, bu edilgen işgücünün istihdamını sağladığı gibi, köyden kente göçün önüne geçmeye katkı sağlayacaktır.
*Özellikle il özel idareleri aracılığı ile köylerde halıcılık, demircilik, ağaç işleri ve benzeri konularda kurslar açılacak ve ürünlerin pazarlanmasına yardım sağlanacaktır.
*Okuma-yazma, ev ekonomisi-tarım bilgisi, tamir, bakım, el sanatları gibi konularda kırsal kesim ailesine, TRT ile emekli gönüllülerden yararlanılarak yardımcı olunacaktır.
*Köy odaları ve kahvelerde kitaplıklar oluşturulması için bir ‘kitaba dönüş seferberliği’ başlatılacaktır.
*Köylerle kentler arasındaki sosyal dengenin gözönünde tutulması suretiyle farklılıklar asgarî düzeye indirilecektir.
*İmar planlarının tamamlanması, yerel yönetimlere bu planlara uygun arsa üretim hakkının tanınması, altyapıları tamamlandıktan sonra satılacak arsaların gelir kaynaklarının yeni arsa üretim alanlarına yatırılması sağlanacaktır.
*Belediye hizmetleri ile asayiş ve güvenlik hizmetlerinin uyumlu bir organizasyon içinde yürütülmesi için gerekli önlemler alınacaktır.
*Kentlerimizde katledilen yeşil alanların korunması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için vatandaş-belediye işbirliği devreye sokulacaktır.
XII. DIŞ POLİTİKA
1.Türkiye’nin Genel Dış Politikası
Partimiz, dış politikayı, her şeyden evvel barışı tesis etme ve yaşatma sanatı olarak algılamaktadır. Bu sanat, devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından ölümsüz bir vecizeyle ilkeleştirilmiştir: Yurtta sulh, cihanda sulh,Ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik konumu, farklı bloklar arasında karşılıklı dengeleri gözeten bir politika izlemeyi zorunlu kılmaktadır. Partimiz; Atatürk’ün, ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ ilkesinin işaret ettiği anlam ve idrakin esasının da bu olduğu inancındadır. Partimiz, dış ilişkilerin teslimiyet eksenli olmasını, insan onuruna aykırı bularak reddetmekte, karşılıklı çıkarlar ve saygı esasına dayandırılmasını benimsemektedir. Bizim dış politikamız, medeniyetler çatışması tezine değil, medeniyetler arası kucaklaşma ve kaynaşma tezine oturan bir dış politikadır. Cumhuriyet’i kuran iradenin temellendirdiği Türk dış politikası, Cumhuriyet’i kuran ilkelerle özdeş bir politikadır. Bu yönüyle, tarifte Cumhuriyet’le iç içedir. Çünkü Cumhuriyet, devrimleri ve politikalarıyla bütün halinde bir disiplindir ve parçalanma kabul etmez.
*Partimiz, dış politikada, milletler arasında karşılıklı saygı ve akılcı uzlaşmaya dayalı ittifak anlayışını esas alacaktır.
*Millî politikalarımızda son yıllarda vücut bulan esef verici yozlaştırmalar ve bağımsızlığımızın tartışmaya açılmasını bile gündeme getirecek ölçülere varan teslimiyetçilikler süratle bertaraf edilecek ve Cumhuriyetimizin ruhuna ve şahsiyetine yakışan kişilikli, hakkaniyetçi, yaratıcı ve saygın politikalara dönülecektir.
*Hiçbir ülkenin, paktın, kuruluşun, birlik ve pazarın Türk milletine açık veya örtülü biçimde tutsak, dilenci, düşmüş, zavallı muamelesi yapmasına izin verilmeyecektir.
*Dünyanın bütün devletleri ile iyi ilişkiler kurmak, bu maksatla diplomasi coğrafyamızı genişletmek kararındayız. Barış ve istikrarın tesis ve muhafazasında rol ve söz sahibi olacağız.
*Dış politikanın demokratikleşmesi gerektiğine inanıyoruz. Girişilecek dış teşebbüslerin başarısı, kamuoyunun desteğine bağlıdır. Bu desteği sağlamak için kayıt dışı diplomasi bertaraf edilecektir.
*Dış temsilde birlik şarttır. Mevcut çok başlılığın maliyeti, her bakımdan yüksek olmaktadır. Dış temsilde nicelik değil, nitelik önemlidir. Dış temsilciliklerimizin sadece temsil yerine; ilgili ülke ile kurulan ilişkilerin nitelik ve yoğunluğu gözetilerek ekonomik, ticarî ve kültürel yetkilerle donatılması sağlanacaktır.
*Üyesi bulunduğumuz NATO, barışın korunması, soğuk savaşın sona ermesinde başarılı olmuştur. Millî güvenliğimiz bakımından büyük önem taşıyan teşkilattaki üyeliğimiz sürdürülecektir.
*Türkiye, Birleşmiş Milletler Yasası’nda yer alan, uluslararası barışın tesis ve korunmasıyla, uluslararası işbirliğinin geliştirilmesini öngören ilkelere bağlıdır. Bu ilkelerin değişik bahanelerle çiğnenmesine, saf dışı edilmesine göz yumulmayacaktır. Özellikle, Birleşmiş Milletler’in etkisizleştirilmesini insanlığın geleceği açısından ağır ve korkutucu bir tehdit sayan partimiz, bu tehdidin açtığı yaranın giderilmesi için yoğun gayret sarf edecektir.
*Partimiz, uyuşmazlıkların çözümlenmesinde kuvvet kullanılmasına veya kuvvet kullanımı tehdidinde bulunulmasına karşıdır; meşru savunmanın yarattığı haklılık dışındaki tüm hallerde, müzakere yoluyla barışçıl çözüm yollarının denenmesinden yanadır.
*Partimiz, barış ve işbirliği adına, bölgesel ve uluslararası örgütlenmelerin yararına inanmaktadır. Bu tür örgütlenmeleri teşvik eden politikaları öne çıkarmak her zaman tercihimiz olacaktır.
*Partimiz, Türkiye’nin komşularıyla karşılıklı güvene dayalı ilişkiler sürdürmesini vazgeçilmez ilke olarak benimser ve bu anlayışının bir uzantısı olarak, ülke topraklarımızın ve tesislerimizin, uluslararası hukukun meşru saydığı haller dışında komşularımız aleyhine kullanılmasına karşı çıkar.
2. Küreselleşme
Hâkim ekonomik, malî ve parasal düzenin, dünyada evrensel hale gelmesini hedefleyen bugünkü küreselleşme, toplumların göreceli olarak karşı karşıya bulundukları çeşitli sorunların çözümlenmesine yardımcı olacak bir reçeteden ziyade, uluslarötesi büyük sermayenin çıkarlarını öne almaktadır. Bu yönüyle küreselleşme, bir dayatmadır.Bu anlamda bir küreselleşmeye, insan haklarına, insanın saygınlığına aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmaktayız.Partimiz; küreselleşmenin, olması gereken yönde şekillenmesinde katkı sağlayacak insancıl politikalar izlemeyi ülkemize ve insanlığa hizmet saymaktadır.
Bugünkü uygulanışı ile küreselleşme, yoksul ve az gelişmiş ülkeler için açlık, sefalet, çekişme, adaletsizlik ve yoksullaşma gibi kahırlı sonuçlar doğurmakta; refah, yükselme ve nimetlenmeye katkısı sadece kapitalist refah toplumları için olmaktadır.
3. Batı Dünyası ile İlişkiler
Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Atatürk tarafından gösterilmiş şaşmaz hedefidir. Bu hedefin yakalanmasına yarayacak birçok unsur ve değer, bugün için, Batı dünyasındadır. Bu bakımdan Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin yoğunluğu son derece normal, yüzümüzün Batı’ya dönük olması son derece doğaldır. “Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefini yıllarca izlememiz de işte bu temel gerekçe yüzündendir.”4. Kıbrıs
Kıbrıs’taki bağımsız ve egemen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Rum ve Yunan hegemonyası karşısına dikilen ve resmen ilan edildiği Kasım 1983’ten bu yana da ayakta dimdik duran bir varlıktır. Bu varlık, otuz yıl boyunca, dünyanın benzeri bölgelerinde oluk gibi kan aktığı bir süreçte, kimsenin burnunun kanamadığı bir barış ve huzur coğrafyası olmuştur. Bu varlığın korunması ve uluslararası alanda kabul ettirilmesi esastır. Bununla beraber, KKTC’nin bağımsız ve egemen eşitliğinin koşulsuz kabul edilmesi kaydıyla, Rumlarla yeniden ortak bir çatı altında buluşulmasını mümkün görmekteyiz.
Ancak Batı bu konuda bizimle aynı samimi duyguları paylaşmamaktadır. AB bize, öteki üyelerle eşit muamelede bulunmamaktadır. Bizim AB’ye üyelik ısrarımız ise AB’nin bizden kabulü mümkün olmayacak isteklerde bulunmasına yol açmaktadır.
“Partimiz; Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği talebinin, bizden her isteneni vermek dışında bir anlamının kalmadığı görüşündedir. Kıbrıs’ı bir Rum adasına dönüştürme oyunları, Patrikhane’ye ekümeniklik verilmesi talepleri, AB temsilcilerinin Güneydoğu bölgemizde sergiledikleri bölücülüğü teşvik ve tahrik stratejileri, Fırat ve Dicle Havzası’nın kontrolünü isteme cüretleri, 1999 Helsinki Doruk Kararları’ndaki taahhütlere uyulmaması, AB’nin Türkiye’ye karşı sergilediği tavrın samimiyetten uzak ve Türkiye’yi tahribe yönelik bir tavır olduğunun göstergelerinden bazılarıdır. İşte bu gerekçelerle, Partimiz, Türkiye’nin AB üyeliği isteğinin geri çekmenin ulusal çıkarlarımız açısından kaçınılmaz olduğuna inanmaktadır.Bu inancın bir gereği ve ilk icraatı olarak, Partimiz, parlamentomuzun onayı alınmadan yürürlüğü konduğu için, iç hukukumuz açısından ‘yok’ hükmünde olan Gümrük Birliği Antlaşması’nı yürürlükten kaldıracak, AB ülkeleriyle ilişkilerimizi serbest ticaret antlaşmalarıyla yürütme sürecini başlatacaktır.”
Batı ile ilişkilerimizin önemli bir öğesi ABD’dir. Karşılıklı çıkar ilişkilerimiz elli yılı aşan bir geçmişe sahiptir. Şekillenmekte olan yeni küresel düzen içinde bu ilişkilerin karşılıklı saygı ve çıkar dengeleri gözetilerek sürdürülmesi kaçınılmazdır.
KKTC ile Türkiye’nin AB üyeliği arasında doğrudan veya dolaylı olarak bir irtibat kurulmasını haksız ve yanlış görmekteyiz. KKTC’yi, Türkiye’nin AB üyeliği için bir bedel olarak gören yaklaşımlara kararlılıkla karşı çıkılacaktır.
5. İslam Ülkeleri İle İlişkiler
Türkiye’nin belirgin ve yerleşik bir İslam ve Müslüman ülkeler politikasının olmadığı görüşündeyiz. Böyle bir politikadan yoksunluğu, Türkiye açısından önemli bir noksan saymaktayız. Türkiye, İslam Konferansı Örgütü içindeki mevkiinden hareketle, Batı ile İslam diyalogunda etkin olabilir. Buna 11 Eylül trajedisinden sonra, her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç vardır.Ancak, Türkiye’nin oynayacağı bu rol, Batı politikalarının dayatacağı bir görev şeklinde olmamalı, bizim irademiz, inancımız ve çıkarlarımız istikametinde şekillenmelidir.
6. Ortadoğu ile İlişkiler
Yüz yılları aşan bir süreç içinde haşir neşir olduğumuz, ortak değer ve kültürlerle yoğrulduğumuz Ortadoğu’da kalıcı barışın sağlanması ve ilişkilerin, kardeşlik ve komşuluk değerleri içinde sürdürülmesi, partimizin en önemli dış politika hedeflerinden biridir.
*Komşularımızla siyasi ilişkiler yanında ekonomik ve kültürel ilişkilerin en üst düzeyde geliştirilmesine özen gösterilecektir.*Bölgemizde barışın sağlanması için, gerektiğinde görev üstlenmekten ve katkı yapmaktan kaçınılmayacaktır.
Bölgemizde, kalıcı barışın korunması ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi yanında, çağdaş ve demokratik değerlerin yaygınlaştırılmasının da gereğine inanmaktayız. Ancak, demokratikleşme adı altında halkların katledilmesine ve ülkelerin işgaline karşıyız.
Demokratikleşmenin, kitlelerin kendi iç dinamikleri harekete geçirilerek yaratılacak özgür iradeye dayalı bir bilinçlenme ve demokratik devrim süreci sonucunda elde edilecek bir kazanım olması gerektiğine inanmaktayız.
Partimiz, Ortadoğu halklarının bu sonucu elde etmeleri için, Atatürk devrimlerinden edindiğimiz deneyimleri de devreye sokarak, üstüne düşeni yapmayı ve tarihsel beraberliklerimiz olan bu komşu coğrafyalara yardımcı olmayı, büyük insanlık camiasına hizmet saymaktadır.
7. Avrasya Oluşumu
Dünyadaki son gelişmeler üzerine, Türkiye, Avrasya’nın merkezî ülkesi konumuna gelmiştir. Avrasya, gelecek asırlara damgasını vurabilecek nitelikte ekonomik ve siyasal olay ve gelişmelerin de odak noktası olmaya adaydır. Başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere, bölgenin sahip olduğu zengin enerji yatakları, gelişmelerin temel dinamiği niteliğindedir
Türkiye, yeni bir kalkınma hamlesi yaparak, Avrasya’ya komşu bölgelerini Avrasya gerçeğine hızla hazırlamak durumundadır. Bölge ülkeleriyle yakın ilişkilerimiz yanında, bölgeye yönelik uluslararası kuruluşlardaki etkinliğimizi de arttırmak amacındayız. Kafkaslar, Orta Asya kardeş cumhuriyetleri ile, daha genel bir ifadeyle Avrasya coğrafyası ile ilişkilerimize büyük önem vermekteyiz. Mevcut ilişkilerin çok daha yüksek düzeye çıkarılması gerektiğine inanıyoruz. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarına kavuşan Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri ile egemen eşitler arası ilişkileri geliştirmeyi ve bu ülkelerin gerek siyasette ve gerekse ekonomide yaşamakta oldukları geçiş sürecinde kendilerine yardımcı olmayı bölgemiz ilişkilerine önemli bir katkı olarak görmekteyiz.
Partimiz; Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri ile olan tarihsel ve kültürel bağları, bu ülkelerle işbirliği ilişkilerinde önemli bir itici güç ve teşvik aracı olarak görmektedir. Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin Rusya Federasyonu ile olan ilişkilerini dikkate alan partimiz, bölgesel işbirliğinde, mümkün olan hallerde, Rusya ile birlikte hareketin yarar ve isabetine inanmaktadır.
Avrasya coğrafyasının önemli oluşumlarından ikisi olan KEİ ve ECO’daki üyeliğimize büyük önem vermekteyiz. Bu üyeliğin, bu coğrafyadaki ilişkilerimizi daha verimli noktalara taşıması için gereken hassasiyet gösterilecektir
8. Kardeş Topluluklar
Partimiz; ortak tarihsel ve kültürel geçmişimiz olan kardeş topluluklar ile ilişkilerimize özel önem vermektedir.
Millî hudutlarımız dışında kalan kardeş topluluklar ile yakından ilgilenmeyi hayatî önemde saymaktayız. Türkiye’nin bu ilgisi, kardeş toplulukların, kimliklerini geliştirme ve kalkınma yolunda sarf ettikleri çabalara destek şeklinde belirginleşecektir. Partimiz, kardeş toplulukların, uyruğu oldukları ülkelerin temel çıkarlarını ve duyarlılıklarını da her zaman göz önünde tutacaktır. Kardeş topluluklar ile ilgilenmenin amacına varması için ayrı bir bakanlığın kurulması öngörülmektedir.
---------------------------------------------------------------------------
GENEL BAŞKAN
PROF.DR. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Bayburtlu bir anne ile Trabzonlu bir babanın çocuğu olarak 1951 yılında doğdu.
Time Dergisi’nin gerçekleştirdiği “20. Yüzyılın En Önemli Kişileri” (The Most Important People of 20th. Century) anketinin “En Önemli Bilim Adamları ve Islahatçılar” (The Most Important Scientists and Healers) listesinde, dünya kamu oyunca belirlenmiş yüz ismin, 2001 yılı itibariyle ilk onu arasında yer alan Yaşar Nuri Öztürk, Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nde doğup büyüdü.
Türk üniversitelerinde öğretim üyesi ve dekan olarak 26 yıl görev yaptı. ABD- New York’ta (The Theological Seminary of Barrytown) bir yıl misafir profesör olarak “İslam Düşüncesi” dersleri okuttu. Aynı süre içinde, The World Scripture’ın İslam bölümünün hazırlanışında görev aldı.
Türkiye, ABD, Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Balkanlar’da İslam düşüncesi, insan ve insan hakları konularında birçok konferans verdi.
“Kur’an’ın Yorum Katılmamış İlk Türkçe Çevrisi”ni yapan bilim adamı olarak da anılır. 1993-2003 yılları arasında 126 baskı yapan bu çeviri, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin En Çok Baskı Yapan Kitabı” sayılmaktadır.
***“İslam-Batı İlişkileri ve Bunun KEİ Ülkelerindeki Yansımaları” (Chelovecheskiy Faktor: Obschestvo i Vlast, 2004-4), “İslam ve Avrupa” (Die Zeit, 20 Şubat 2003), “İslam ve Demokrasi” [Desperately Seeking Europe, London, (Archetype Puplications), 2003, sayfa, 198-210; Europa Leidenschaftlich Gesucht, München-Zürich, (Piper Verlag), 2003, sayfa: 210-224] gibi uzun makaleleri ile, İslam-Batı-Laiklik konularındaki uzun röportajları [örnek olarak bakınız, al-Ahram (Weekly), 1-7 February, 2001] Batı’da ve İslam dünyasında derin yankılar yapmıştır.
Türkçe, Almanca, İngilizce, Farsça ve Rusça basılan eserlerinin sayısı kırkı aşkındır. Şu ana kadar 41 baskı yapmış bulunan “Kur’an’daki İslam” adlı hacimli eseri, İslam’da “Kur’an’a Dönüş Hareketi”nin öncü kitaplarından biri kabul edilmektedir. Öztürk’ün, bu hareketteki rolü ve faaliyetiyle düşünce dünyası, değişik üniversitelerde yapılan Türkçe, Almanca, İngilizce, Fransızca tezlerle incelendi.
3 Kasım 2002 seçimlerinde İstanbul Milletvekili olarak TBMM'ye giren Öztürk, öncülüğünü yaptığı Halkın Yükselişi Hareketi'ni Halkın Yükselişi Partisi (HYP) adıyla siyasal partiye dönüştürmüş ve bu partinin genel başkanlığına getirilmiştir.
Türk ve dünya basınında Öztürk’le ilgili makale, şiir ve röportaj olarak yayınlanan ve hacimli bir arşiv oluşturan yazılar, yürütülmekte olan bağımsız çalışmalarla kitaplaştırılmaktadır.

|